Savaşla savaşmak nasip olmadı
Kavgayla yaptığım barışımdan bil
Burdayım demeye mecal kalmadı
Sürünüp kapına varışımdan bil
Ne belalar gördüm hayalde düşte
Kıbleden maksat nere, gaye nedir Mekke'den
Duvar olsun diye mi yapmış Kabe'yi yapan
Cebe sığar mı mabut dağa bile sığmazken
Kalsın, Tanrısız kalsın pula paraya tapan
Derviş konuştu artık Ozan'a susmak düştü
Ruhunu nefes bilen bu vefakar ruhuma
Bak yarenlik ediyor bir meçhul sadık kabir
Nefes sayıp çehreni ermişti gözüm ama
İbadete yan çizdi şimdi şeytan gibidir
Gençliğime bürünme artık yaşamam seni
Cihan sultanlığı mı şu bulunduğun mevki
Sadece bir amirlik değilmidir müdürüm
Yedi iklime malik hükümdarmısın sanki
Yapsa Yavuz yapardı bu ne kibir müdürüm
Günahkar olduğuma hüküm verilmiş zaten
Birazdan giderim gölgemden kaçıp
Zifir karanlığın en zifirine
Haliyle her halim halinden mahcup
Takılsam meçhulün zincirlerine
Birazdan giderim gölgemden kaçıp
Yeryüzünden ağır servetim vardı
Olunmaz İflasın tabisi oldum
Mirasım kalmışken sultanlık tahtı
Gittim yalnızlığın nebisi oldum
Visal olmasa ne hasreti yaktım
Varlığım eridi sende,
Sende tükendim.
Yokum aslında. Hiç olmadım.
Bu şehir, ışıklar, yol kenarları
Üstümüze gelen kalabalıklar
Ve telaşlı bir bekleyişe gebe otobüs durakları
Bir âhım var aynânımdan her lahzâda hûn akar
Aynânımdan bin bir firâk, sevgili! sürgün akar
Her lahzâda sevgili! muhabbetin dargın akar
Hûn akar sürgün akar dargın akar yorgun akar
Fatihî
Birine ya da Hiç Kimseye Yazılan Mektup
Sendeki benin veya bendeki senin belki de ikimizin veyahut hiçbirimizin bendeki sana, bir başka deyişle sendeki bana ya da hiçbirimize yaz dediği bu satırlar, sana, doğal olarak sendeki bana, yani bendeki ben zannettiğim aslında ben olmayan, senle asla tanışmamış bir sen diye tarif edilebilen, yoklukta varlığı taşıyan var olan bir yokluğa sahip, sende olduğunu tahmin ettiğim bana, yani ikimize, yani hiçbirimize ve hepimiz diye adlandırmakta hiçbir sakınca görmediğim seni muhteva eden sensiz olan herkese ithaf edilmiştir...
Seni düşünürken mantık kurup sonunda bulduğu çıkarımı çıkarsızlık diye adlandırmayan aklı akıl edemiyorum… Sen; sen mi olmak, kendimi mi bulmak? Sen; sende mi kaybolmak, seni mi aramak? Sen; aynalarda görünen mi, aynalara bakan mı yoksa aynanın ta kendisi mi? .. Aramak varsa kaybolmak da vardır ve seni arıyorsam kaybolmuşum demektir. Lakin aranan, kaybolan ve arayan aslında kim, sen mi, ben mi? Aradığım her şey bende mevcutsa, her arayışın sonunda ben varsam sana ne gerek vardı? Yok eğer her şey senden ibaretse bana ne gerek vardı? Boşuna olmaz mıydı sonu sonsuz olan bu yollar, kime ait olduğunu hâlâ çözemediğim bu adımsız adımlar ve kimin kimi aradığı karıştırılan bu bulunmaz arayışlar… Anladım ki ya sen her şey olmalısın, ben hiçbir şey ya da ben her şey olmalıyım, sen ise ben. Sende bir ben, bende de sensiz bir sen varken ve ben, sen her şeyi temsil ediyorken hiç kimseyi temsil ediyorsam, benin, yani bendeki senin, haliyle de senin ve bir nevi sendeki benin, yani varlıktaki yokluğun veya yokluktaki varlığın ya da adına her ne denilirse işte onun, işin yanisi benim, herkes veyahut sen olması kadar ben veya hiç kimse olması imkansız değimlidir! .. O zaman ben kimim, sen mi yoksa ezelde sende gördüğüm ben mi? Bu suretsiz aynalar kimi gösteriyor, seni mi yoksa sonsuzluğun son adımında göreceğin beni mi? Eğer ben sen değilsem, sensiz bir sen miyim? Senin sensiz olman, benim sen olmam gibi bir ihtimali ortaya çıkarmıyor mu? Ama benim sensiz bir sen olduğum durumunu da göz ardı etmemelisin. Hal böyle olunca ayna ve karşısındaki kim oluyor? Peki ya aynadaki görüntü kimin? Ben yokluk, sen ise mutlak varlıksan ve ben ayna veya aynadaki görüntü olursam, varlık, yokluğun aynasında kendini nasıl görebiliyor? Bir de tam tersini düşün. Yokluğun var olan bir aynada görüntüsü var mıdır, yok mudur? Yok olması imkansız çünkü bende bir sen var. Var olması da imkansız çünkü sende de sensiz olan bir ben var. Gel de bu tezatlığın içinden bendeki sen veya içinde ben olsa da sendeki kendin çıksın... Bende bir sen varken sende sensiz bir senin olması gerekmiyor mu? Bu, sendeki benin sensiz bir ben olması anlamına gelmiyor mu? Şimdi tekrar düşün ve söyle. Sende var olmayan bir var, ben de ise var olan bir yok mu var? O zaman var ne, yok ne? Hiç kimse olan biz, herkes olan ikimizle bu kadar iç içeysek, senden başka hiç kimse yok, hiç kimsede de sen var isen, yani bende herkes olan bir sen, sende de hiç kimse olan bir ben varsa ve bu kısır döngü sonsuz bir döngüyse, ya yokluk var ya da varlık koca bir yok demek değil midir? Sen, içinde ben olan bir sen isen, sen nasıl her şey olursun. Çünkü ben hiç kimsenin nişanesiyim. Bende de içinde sen olan bir ben var. Bu meyanda söylemem gereken tek şey, ben herkesim demek olmaz mıydı? İşte bu noktada ben, hem seni hem beni hem de kendini şaşırmaya başlıyor. Al sana 3. bir şahıs; ’’ben’’.şimdi bu ben, bendemi sende mi kendinde mi? Hadi tüm benleri boş ver. Ya sen! Aslında bende bir sen, sende de bir ben varken beni boş vermek, her şey olan hiçbir şeyi ya da hiçbir şey olan her şeyi boş vermek anlamına gelmiyor mu? Sen, bir lahzada ya her şeyi ya da hiçbir şeyi boş verebilirsin... Ve lakin beni boş vermek hiçbirini boş vermemektir. Her ne kadar imkansız olsa da yine de boş ver, ya da öyle farz et veya da öyle ol. Peki ya sen! .. Ben misin, kendin mi? Eğer ki ben isen sen nasıl sende olursun, yok eğer kendinsen, bu bendeki sen kimin nesi? Bendeki senin sendeki ben olma olasılığı ile sendeki benin bendeki sen olma olasılığı birbirine eşit midir? Günahı bir düşün hem de en büyüğünü… Ben o günahı işlesem, sende tövbe etsen, acaba senin cehenneme girme ihtimalin ne olur? Ya da sen şarap içsen de ben sallansam, hangimiz sarhoş olmuş oluruz? Dert sen olmuş olsan dertli kim olurdu?
Bu demde duyduğun ayak sesleri
Benimdir kapını aç Cancağızım
Katledip de geldim bastığım yeri
Artık dönmek için geç Cancağızım
Bakışın sılamdır gözlerim gurbet
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!