Fasl-ı Muhabbet! .. Şiiri - İlhami Erdoğan

İlhami Erdoğan
672

ŞİİR


4

TAKİPÇİ

Fasl-ı Muhabbet! ..

Sevgi nedir, bilir misiniz?
'Evet' diyebilir misiniz?
Veya; 'Hayır.'
Sâhi, ne anlatır size?
İfade edermisiniz lütfen?
Merakım getirdi dize! ..

Önemsiz midir sizce?
Zaaf mıdır kendinizce?
Kaçmak gerekir mi ondan?
Açıklayabilir misiniz bana.
Sevince;
Nasıl geçilir candan?

Sevimli bir halinizle gördüm sizi
Elinizde dantel,
Tebessüm gözlerinizde!
Vaktin, öyle ya da sonrası..
İkindiler ötesiden sûretinizde
Muştular ülkesinden izler vardı...

Ömürlük bir raslantı..
Zâhiren görünen
Asalet ve güzellik!
Karanlık ötesi
Bâtınını bilemem!
Ancak;
'Asıl azmaz, Bal kokmaz! '
Nâsiptir olacak, ötesi olmaz! ..
Gönüller ne arzular, gün ne getirir,
Gerisini bekle gör!
Az da istek olursa,
Az da meylederse gönül
Veya az birşey dinlerse aklını,
Ne olur bilinir mi hiç!

Öyle ya, bence yeleklik,
Sizce, Tayyörlük kumaş beğenmek geğil bu iş!
Belki ömür boyu eş, evdeş..
Kimbilir üç dakika ya da üç gün sonrasını?
Belki arkadaş, dost...
Kimbilir, belkide gerçek bir kardeş!

Önce tanımak gerek,
İki taraftan biri tanıtsın kendini..
Dilerse öbür taraf açıverir kalbini!
Tanıtmak!
Ama nasıl?
Öyle ya, tanıtacaksın lâkin..
Neyi, niye, neden?
Tanışmak olur mu der bazıları..
Olur mu hiç,
En az bir kez görmeden?

Ne gerek var şimdi canım bunca merasime?
Deyiver gitsin; Eylülzedeyim!
Değil mi ya!
Ne gerek var efendi saklamaya?
Açık olalım,
Şimdi revaçta olan açıklık
Perestroika ya da Glasnost!

Bizde, az biraz 'Entel'
Birazcıkta 'Güncel' takılalım.
'Çağa' ayak uydurmak gerek mîrim!
Öyle diyorlarsa
Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın!
Biz, kimin Saz'ından kötüyüz?
Az buçuk
Bizim tellerimiz de ses verir.
Belki notasız olur
Solfej, şan dersi almadık
Biz gönlümüze göre söyleriz!
Değil mi ya efendim..
Bizi isteyen dinler,
Zorla kimseye satacak kızımız mı var! ..

Gönül işi bu ağam
Gönülde istek olursa
Okyanuslar çay olur
Şaha kalkınca gönül At'ı
Önün, arkan, sağın, solun
Kuzey, Güney, Doğu, Batı..
Artık
Salisede aşarsın bir saatı.
Herşey gönle hitâben
Zorla güzellik olmaz! ..

Bura Medrese, bir Dergâh
Dergâh lâkin
Ben, Erzurum'lu Emrah değilim!
Nâsip dedik ya
Nerde bizde...
İki harfi yan yana koyup
Bir kelîme yapamam...

Güyâ tanışma faslındayız
Henüz
Sâdede gelemedik
Eylül çocukları...
Eylülzedeler... Vesâire
Herkes birşey diyor.
Biz de;
Eylülzedeyiz deyiverdik kendimize
Böyle tesmiye olunuyoruz artık..
Efkâr-ı Umumiye
Böyle yapar lâkırtıyı...

Efendim, işte öyle bir zamanda
Bir sihirli deynek miydi bilmem
Önce Kedi'lere,
Sonra Arslan'lara tutuldu
O günden sonra
Kedi'ler Arslan oldu
Arslan'lar
Solucan olabilmeye can atar hâle geldiler!
Bilimum kahraman mahlûkât
Ayı, Kurt, Kartal..
Kedi önünde el pençe divân
'Hay hay Hünkârım, Haşmetmeâp...'
Boyun büküp, dediler
El cevâp;
'Yaptığınız her iş sevâp'
Eh.. bunca cesîm mahlûkât
Eğerse boyun
Kedi sanmaz mı
Kendini çoban, âlemi Koyun? ..

Öylece de oldu..
Kendini,
Çoban görmeye başladı Kedi.
Bir gün, beş gün, dokuz gün! ..
Kendi kendine düşünüp;
'Herşey yolunda! ' dedi.
Hâlâ el pençe divân
Bütün cesîm mahlûkâtlar.
Sağında, solunda
Bülbüller, kanaryalar
Soyulup getiriliyor
Önüne her öğünde.

Âh efendim
Böyle Saltanat mı bulunur?
Vur patlasın, çal oynasın...

Aman efendim aman
Ne kadar da çokmuş
El oğuşturup, kuyruk sallayan
Hayvanoğlu hayvan! ! !

Neyse..
Birgün Kedi'miz
Sıkıldı çobanlıktan
Fare'ye fermân edip;
'Çık gel' dedi 'Karanlıktan! '
Fare, fermânı duyup
Ânında emre uyup
Kovuğundan çıkarak
Temennâlar çakarak
Koşup vardı huzura
Dedi;
'Emredin Sultanım
Size, helâldir canım! '

Kedi, mağrur gülerek,
Tahtını göstererek;
'Ben aldım hevesimi
Az da sen al koltuktan! '
Deyiverip sinsice
Süzüverdi Fare'yi...
Kedi gibi Selefe
Böyle Halef olurdu
Hem nankör Orman Halkı
Böyle mahir Kral'ı
Nerelerde bulurdu? ! .

'Benden sonra Ormanı
Ancak Fare yönetir
Nizâm, intizâm nedir
Bilmeyene belletir(!) '
Diye düşünüp,
Böylece Fare'yi kendine Halef etti
Fare ya bu
Ormanı
Kemirdi telef etti! ! !

İşte böyle bizimde
Hâl-i pür melâlimiz
Arslan, Ayı, Kurt, Kartal
Sus pus tüm ricâlimiz
Bu yangından kaçmaya
Kalmadı mecâlimiz...

Sözlerim değecekmiş..
Ne gâm ki zülf-ü yâre
Arslan'ın koltuğuna
Kurulmuş sefil Fare!

Vücûdum darp etseniz,
Kesseniz pâre pâre
Aslâ sözümden dönmem
Değsede zülf-ü yâre
Duyun haykırıyorum;
Tahttaki sefil Fare! ! !

Neyse..
Fasl-ı muhabbetti
Bizim asıl gâyemiz
Nerden nereye geçtik,
Dert küpüymüş sînemiz!
Eh.. ne de olsa
Eylülzedeyiz
Fare tahtına teminât
Mahbeslerde rehineyiz..
Bu kadar olsun artık! ! !

Bizi susturamazlar
Yüzselerde derimiz
Çamlıbel'de At tepmiş
Köroğlu'dur pîrimiz! ..
Paramparça etseler
Ses verir her zerremiz
Hak olanı Hakk için
Söylemek vâzifemiz...

İlhami Erdoğan
Kayıt Tarihi : 30.1.2007 15:56:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

İlhami Erdoğan