Gün gelir dokunmalar sıkışır bedenimizde rakamları sayamayız tut ki yirmi yıl geçti takvimlerden…
Mevsimleri eylüle veya ekime yaysak hangi güzel güfte çıkar acaba hikayelerimizden?
Farzet ki o yillara gittik,avucumuzda ki çizgilerden hangi yazgı bizi büyüler geçmişimizden…
Suskun bakışlarımız yakalar mı eskide olduğu gibi aşkın üç hecesini?
Salınır mı lüle lüle saçların rüzgara nazire yaparcasına?
ama en merak ettiğim sen bana mecbur kalır mısın?
Biliyorum herkes bu şiire takılmış durumda ne var bunda yirmi yıl taşısak bu büyülü sözleri
tozlu bir şemsiye durur
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla
Devamını Oku
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla