Yaşamak denen kavramlarda kelepçelenerek
Bir ömür mahkum olmak yada her gün kırbaçlanarak
Dipsiz kapkara kuyuya atılan bir taş misali acıyla yaşanırken bu sevgin
Gülen yüzündeki tebessümle gökyüzüne çıkmak isterdim...
Bana dokunan sihirli parmakların arasında azat edilmek
Peki gözlerimde akan kan damlalarını
nasıl seni bana inandırıp bana bakan
soluk gözlerine akıtabilirim...!
Akrep gibi nasıl bedenime zehrimi bırakıp
sesini duyma intiharını gerçekleştire bilirim
Uykusuz gecelerimde sen olmayınca yarım kalır düşlerim,
derin hayallerimde seni düşündükçe,
kararmış uzun gecelerin gölgesinde sevgi sürüsünden kopmuş
bir aşk vurgunu oluyorum.
Seni seviyorum diyince uykularımda beni bırakıp
Bak kurumaya yüz tutumuş ağaç gibi
ruhumdan birer birer dökerek
bahar ayında soğuk ve donmuş
bir ceset gibi beni çürümeye terk ediyorsun..!
Bu bedeni acımasızca kefensiz bırakarak
Gönül feryadını yaşadığım bu akşam vakti seni sensizliğinde arıyorum sevgilim... Gür bir bakışta bana bakan gözlerinin uçurumlarındaki vadilerde seni arıyorum sevgilim... Bakışlarına hasret kaldığım güzel incecik kaşlarının üstünde umudumu ararken kirpilerinin içinde ağladığım sonu aşka dönüşen sevdanla yapa yalnız kalıyorum sevgilim..
Uzak diyarlarda olsanda her sabah güneşin doğuşunda seninle uyanıyorum. Rüzgar estiği her anda ruhumu okşayan senin bana baktığın o bakışlarındaki gizemli gülüşündür sevgilim... Sesini duymasamda ormanın tam ortasında gecenin zifri karanlığında gülümsediğinde gözlerindeki ışığı görür gibi umudum seninle yaşıyorum sevgilim...
Beni sevdiğini söyleyen sözcükleri his eder gibi seni his ediyorum yarınlarım kap kara olsada senin gözlerine baktığımda aydınlık günleri görüyorum ve uzun bir yolculuğun başlangıcında kalbimin kor ateşinde senin için volkana dönüştüğü bil sevdiğim bil sevgilim...!
Dökülen gözlerimdeki yaş değil
senin yokluğun hasretinden bülbüle dönmüş
seni aynı nakaratlarda tekrarlayan
bu sol yanımın acısından dizelerde söylenen
sensin senin sevdandan
seni sen yapan sensizliğinden
Sustukça sen bir ayrılık başlıyor bende
sanki bedenim ruhumdan ayrılıyor
mektupta kanla yazılmış acımasız
son veda gibi...
Sustukça sen sanki kendimle
Arkana bakmadan gidişin nedensiz her ayrılışında
beni terk etiğin anın güç eden kervan misali
seni düşünen bu duygularımın arasında
tebesümlü gülüşte bakan gözlerindir.
Derin ve o kadarda acının mutluluğa dönüşünü yaşarken,
Uçup gittin ve sensizliğinden
bir damla sevgini benimkine
katmadan anılarımızı süpürerek
rüzgara katıp beni de kendinle tükettin...!
Uçup gitin bu şehirden karla kaplı dağlarda
Hasretinden kurmuş çöle dönüşen bu kalbim
senin gözlerinde akan kudretinin
rahmetiyle sula beni neolursun.
Kap kara gözlerin bana baktığında
dolunayı gecede ay bizimle bakışırken
avcumda umudun ülkesindeki tüm yıldızları
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!