Gecenin ilerleyen anlarında evdeki telaş artmıştı. Küçük kız hayretten açılmış gözleriyle seyrediyordu minnoşunun kıvranışlarını ve annesinin dualarla karnını sıvazlayışını. Minnoşun doğumu zorlaşmış, ikinci yavru bir türlü gelememişti dünyaya. Sabah ezanlarıyla birlikte beklenen yavru da merhaba dedi bekleyenlerine. Telaş ve hüzün küçük kızın sevinç çığlıklarına bıraktı yerini. Anne rahatlamış, kız boncuk boncuk bakan siyah yavruyu gülücüklerle karşılamıştı. Birden beklenmeyen bir hareket geldi Minnoşdan, yeni yavruyu temizleyip sarması gerekirken önce koklayıp sonra saldırdı, küçük kız zor aldı yavruyu elinden. Annesi de şaşırmıştı bu beklenmedik tavra. Yavrucuk korkmuş sinmişti iyice. Annesi;
- Mutlaka bir nedeni olmalı minnoş hiç bir yavrusunda böyle yapmamıştı. dedi.
kendi kendine. Yavruyu alıp incelemeye başladı. Kapkara ipeksi tüyleri cıvıl cıvıl bakan gözleriyle çok şirindi. Ama o da ne yavrunun bir eli yoktu! Anne ve kızının gözleri doldu, demek ki yavru sakat diye öldürmeye çalışıyordu kedi. Kız öyle üzüldü ki ağlamaya başladı. Hıçkırıklar arasında;
- Anne minnoşdan nefret ediyorum atalım onu evden, artık onu görmek istemiyorum! dedi.
Annesi;
- yavrum o bir hayvan, doğası gereği özürlü doğan yavrunun çok sıkıntı çekeceğini, doğal ortamda zaten yaşayamayacağını hissederek onu bu işkencelerden kurtarmaya çalışıyor. Üstelik insanlar bile özürlü olduğu belirlenen bebeklerini aldırabiliyor. Kanunende cezası yok. Böyle tepki vermen yanlış sonuçta o bir hayvan. dedi.
öpüşmediğimiz tek saçak altı
hiç bir otobüs durağı kalmasın
Biz yürüyelim kent güzelleşsin
gürültüsüz sözcükler bulalım
yeni sevinçlere benzeyen