Uzatıyorsun ayaklarını şöminenin dibine
Ve gövdeni yayıyorsun besili kediler gibi
Kilim desenli bir yer örtüsü üzerinde
Kıvrılıp açılıyorsun neşe-i muhabbet ile
Tırnaklarınsa ayaklarından öğütlü
Uzadıkça uzuyor...
Ve korkutuyorsun gözümü
Sana yaklaşmak ne mümkün? ...
Pencerenin dibinde kalakalıyorum haliyle
Kıpırdarsam, yakayı ele verme korkum var
Ne denli umursamaz olduğun ünlüdür oysa...
Can korkusu bu işte; riske girilmiyor aniden
Kaldı ki gözümün önünde büyüdükçe büyüyorsun
Karnının ortasında koca bir Asya duruyor
Etlerinden biri Sibirya, biri olmuş Malezya
Totemli halklar ise parmaklarının ucunda
Oysa ki evveliyatını bal gibi de bilirim senin
Aşikâr ki; tenin kadar melezdir duyguların da
Cahillikten nasip almış zavallılaradır hükmün
Yine de göz kamaştırıcısın, itiraf ediyorum...
Pek bir sükûnetlidir sana doyumsuz bakış
Hangi çeşmeden içtin de suyu, böyle değiştin?
Oysa ki ben seni bilirim, tanırım da üstelik
Güzel bir sevdicektin bana; güzel bir sevgili...
Zaman dedikleri, bu işlere yarıyor demek ki
Bir anlık dalgınlıkla çevirdiğimde başımı
Bambaşka bir hülya buldum geri döndüğümde
Kimin eli değdi sana bu ani boşlukta?
Kimden öğüt aldın da büyüdü nazarların?
Sana kimler, hangi asırdan masal anlattı?
Hangi akla hizmet inandın tüm bunlara?
Ve hiç acımadın mı beni savurup atmaya?
Duvardan duvara aynalar donatıp gitmeliyim
Her baktığında ona, yokluğumu hissetmelisin
Yanına, yığınla dökülmüş eşyalara bakıp
Aynı değerden biçilmiş bir neva olduğunu
Görmelisin...
Sana uzanan ellerin verdiklerinden çok
Senden alıp götürdüklerini de
Görmelisin...
Şakası yok! Büründüğün tüm bu zenginliğin
Yüksekten meydan okutuyor sana kâinata karşı
Bana kalırsa durum, sandığından çok farklı
Köy yerine tayini çıkmış bir piyano gibisin
Bal gibi de yersizsin, bal gibi de kimliksiz!
Asalet dediğim şeyi böyle ucuza getiremezsin!
Ve yadsızyamazsın beni, sana meftunum diye
Hor göremezsin fakirliğimi acizliğe benzetip
Bendeki fakirlik
Sendeki aşkın boyu kadardır...
Ey hüküm sahibi!
Yurdunda özgür değilim artık!
Kibirli huzurundan azat et beni!
Kayıt Tarihi : 20.5.2009 21:59:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Elçin Öztürkoğlu](https://www.antoloji.com/i/siir/2009/05/20/farkirlik-ask-boyu.jpg)
Farkirlik Aşk Boyu
Uzatıyorsun ayaklarını şöminenin dibine
Ve gövdeni yayıyorsun besili kediler gibi
Kilim desenli bir yer örtüsü üzerinde
Kıvrılıp açılıyorsun neşe-i muhabbet ile
Tırnaklarınsa ayaklarından öğütlü
Uzadıkça uzuyor...
Ve korkutuyorsun gözümü
Sana yaklaşmak ne mümkün? ...
Pencerenin dibinde kalakalıyorum haliyle
Kıpırdarsam, yakayı ele verme korkum var
Ne denli umursamaz olduğun ünlüdür oysa...
Can korkusu bu işte; riske girilmiyor aniden
Kaldı ki gözümün önünde büyüdükçe büyüyorsun
Karnının ortasında koca bir Asya duruyor
Etlerinden biri Sibirya, biri olmuş Malezya
Totemli halklar ise parmaklarının ucunda
Oysa ki evveliyatını bal gibi de bilirim senin
Aşikâr ki; tenin kadar melezdir duyguların da
Cahillikten nasip almış zavallılaradır hükmün
Yine de göz kamaştırıcısın, itiraf ediyorum...
Pek bir sükûnetlidir sana doyumsuz bakış
Hangi çeşmeden içtin de suyu, böyle değiştin?
Oysa ki ben seni bilirim, tanırım da üstelik
Güzel bir sevdicektin bana; güzel bir sevgili...
Zaman dedikleri, bu işlere yarıyor demek ki
Bir anlık dalgınlıkla çevirdiğimde başımı
Bambaşka bir hülya buldum geri döndüğümde
Kimin eli değdi sana bu ani boşlukta?
Kimden öğüt aldın da büyüdü nazarların?
Sana kimler, hangi asırdan masal anlattı?
Hangi akla hizmet inandın tüm bunlara?
Ve hiç acımadın mı beni savurup atmaya?
GÜZELDI TEBRIKLER EYVALLAH
TÜM YORUMLAR (3)