Taşlamalar…
Kırk yılın hatırına, bir tepside geldi kahveler,
Hele bacı dedik, bak bu fala, nicedir haller.
Aldı eline fincanları bacı, evirip de çevirdi,
Ikıla kıkıla hele bakın, ne çamları devirdi.
Bu gün mü? yarın mı? üç Kasım mı desem,
Sandıklar konacak, önüne senin.
O sandıkta bir umut, bir güven aranacak,
Tesisat döşense de, ampuller yanmayacak.
Arı kovanında bir virüs, arıları sokacak,
Yolunu bulamayıp, peteğe varamayacak.
Dolaşacak başıboş, ideallerden uzak,
Ayağına dolanacak, kendi kurduğu tuzak.
Ak güvercin uçacak ama kolu kanadı kırık,
Sarıvermiş bünyesini, pişmanlıkla, hıçkırık.
Bir tutunacak dal ararken, ak güvercin,
Birden önüne geldi, ödü koptuğu seçim.
Şahlanamaz ki kır at, iki ayağı topal,
Bu yaz mutlaka kurtlara yem olacak.
O kurt ki oda, steplerde ok menzilinde,
Onu da bitirecek, kendi kurduğu tuzak.
İşte böyle oğul dedi, falcı kadın dün bana,
Bir küçücük umut, görünmez fincanında.
Ay mı desem, yıl mı desem, üç Kasım mı desem,
Bazıları boğulacak, kazdıkları kuyuda.
Kayıt Tarihi : 26.1.2006 20:05:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)