Zengine sormuşlar ki; fakiri bilir misin?
Cevap vermiş, demiş ki; bitli küp alır mısın?
Yaşamayan ne bilir; bizi eşya sanmıştır;
İşte malûm halimiz; güler mi, ağlar mısın.
Avrupa kâfirleri, Asya münafıkları,
Zalim emperyalistler kurmuş ittifakları,
Adı ayrı olsa da sıfatları hep aynı;
Müslümanı sömürmek, öldürmek gayretleri.
Umut bizim aşımız, hayalimiz, düşümüz,
Çalış, kazan ye derler; yok ki bizim işimiz,
Çobanın karnı tokmuş, sürüsünden bihaber;
Başlar akılsız ise, çok zor bizim işimiz.
Elde yok, avuçta yok; yoğa bıçak geçer mi,
Uçmaya kanat gerek; kanatsız kuş uçar mı,
Fakir yüzü güler mi(!), rüya görüp sırıtsa(!);
Gülmeyen garip başa, gül taksalar güler mi.
Gurbete yar yolladık, düştük haldan hallara
Gideli yıllar oldu, baka kaldık yollara,
Ey Rabbim kapından ver, muhtaç etme kullara,
Fakirlik ne acıdır, yaşamayan bilir mi.
Nevalemiz sabittir; günde bir acı soğan,
Dünyamıza hoş geldin; talihsiz yeni doğan,
Dinle beni sadist bey; biraz olsun kederlen;
Sen uzaya tatile; bizler merkepsiz, yayan.
Aç kalınca aktaşa bakar, ekmek sanırız,
Cehaletten dolayı her hayale kanarız,
Bizi hakir görenler; şöyle bir düşünseler;
Sayıca milyarlarız, gün gelir uyanırız.
Yağsız yağ kabağım var; her gün onu çalkarım,
Yaşım kırka geldi de; fakirlikten bekarım,
Kulak verin sözüme; ey bizi sömürenler;
Keser döner, sap döner; bir gün sizi yakarım.
Elek aldım bir metre, nerelere gereyim,
Satıcıya dedim ki; üç ay sonra ödeyim,
Vade bitti çabucak; işin çözümü şudur;
Borca rehin olarak ceketimi vereyim.
Eskitmeye kıyamam, alamam yenisini,
Boynumdaki sakonun bir bilsen anısını,
Zehir, zıkkım bir hayat, söyletme gerisini;
Fakirlikten acıyı görmedik der atalar.
Göyneğin astarı yok, tarhanaya kaşık yok,
Yalın ayak, baş açık; halimizi soran yok,
Yoklardan tuttuk yükü; ahiret yolcusuyuz;
Münker, Nekir’e cevap; malım kadar hesap sor.
Hayvan hakları kadar bize değer verseniz,
Bizi hakir görmeyip duamızı alsanız,
Her şey yoluna girer, hiçbir sorun yaşanmaz;
Fakirin dünyasını birazcık anlasanız.
Hasan Özçelik 2
Kayıt Tarihi : 5.12.2021 11:54:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Dünyadaki sosyal düzeni, halkları sömürmek için tezgahlanmış emperyalist ittifakları, fakir toplumların yaşantısını ve düşüncelerini anlatan bir şiirdir. Sömürü düzeninin insanları nasıl köleleştirdiği, mazlum halkları ne hale getirdiği, bu durum karşısında meydana gelen isyanlar ve yerel yöneticilerin konuyu umursamazlığına gelen sitemler bu şiire konu edilmektedir. Dünyanın gayri safi hasılasının %90’nını %5’lik bir elit kesimin elinde bulunuşu hakça paylaşımı zorlaştırmış, yoksul nüfusu artırmıştır. Bu durumu fırsat bilen şimalde bir devlet sosyalleşme, eşitlik, insan hakları, sınıfsız toplumlar oluşturma davasıyla yola çıkmış; ancak devletleri kendine bağlayıp sömürerek güçlendikten sonra en zalim rejimi kurmuş, insanları hürriyete hasret bırakmıştır. Sosyalleşme ve eşitlik davası din ve milliyet düşmanlığına dönüştürülmüştür. Mazlum halkların ümidi böylelikle tüketilmiştir. İnsanlık ancak bu zulme 70 yıl kadar dayanabilmiştir. Alternatifsiz kalan kapitalist sistemler ise paranın gücünü kullanarak insanlıktan çıkmıştır. Osmanlıyı şu veya bu şekilde eleştirenler devletini yıktıktan sonra dünyaya zulüm ve gözyaşından başka bir şey sunmamışlardır. Her masum düşünceyi ve değeri amacından saptırarak bir silah haline getirmişlerdir. Eğitim, sanat, araştırma, sermaye ve sağlık, ilaç gibi. Beşer mahkum ve mazlum olmak istemediği gibi ücretli köle olmak da istemez.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!