Faili Meçhul cinayet…
Kalbime bir taş bağlayıp bedenimin kuyusundan içeri atışımın kaçıncı günü. Saçma kelimeler ve cümleler kuruyorum şimdilerde…
Odamın duvarındaki çatlağın benim için kanyon olacağını tahmin edemezdim, üzerini örtmüşken senin resminle. Yok, artık demiştim. Kendimi kandırmalarım o zamanlardan başlamış olmalı, ilk günden. Şimdi sana kızıp yırtarcasına söktüğüm fotoğrafın altından gerçeğin ta kendisi… Kanyonların derinliklerine düşüşlerimi görür gibiyim. Dermansız, yorgun ve halsiz. Çığlık ata ata… Uyandırıldığım kaçıncı geceydi? Bilemiyorum…
Kâbuslarımın, emek terleri akarken yanaklarımdan. Karanlıklarla göz göze gelişim kafamı dizlerimin arasına alıp. Suskun iç çekmelerimi dinlerken, gidişinin kara çelenkleri konulmuştu fotoğraflarının önüne. Terk edişinin gün dönümlerinde.
Gittiğin günden bu yana yutkundum. Tüm kurduğum ve eşsiz olmasını istediğim kelimeleri. Yırtılan onca beyaz kâğıtlar, biten onca kalemler. Güzel cümleler yazabilirdim vardı evet… Düşüncesindeyken çoktan tarafından kırılmıştı. Tek celsede kalem senin ellerinde.
Gün aydınlığa gebe aydınlık geceye bu şehirde, belki hiç batmayacak bir güneş bulabilirdim uzak kasabalarda. Ona dokunmanın tadında kamaştırılırdı gözlerim kalbimde çağlayan nehir. Bense hep onun yanında.
Ve işte bir gün…
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla