Faili Meçhul cinayet… Şiiri - Ercan Eyvaz

Ercan Eyvaz
60

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Faili Meçhul cinayet…

Faili Meçhul cinayet…
Kalbime bir taş bağlayıp bedenimin kuyusundan içeri atışımın kaçıncı günü. Saçma kelimeler ve cümleler kuruyorum şimdilerde…
Odamın duvarındaki çatlağın benim için kanyon olacağını tahmin edemezdim, üzerini örtmüşken senin resminle. Yok, artık demiştim. Kendimi kandırmalarım o zamanlardan başlamış olmalı, ilk günden. Şimdi sana kızıp yırtarcasına söktüğüm fotoğrafın altından gerçeğin ta kendisi… Kanyonların derinliklerine düşüşlerimi görür gibiyim. Dermansız, yorgun ve halsiz. Çığlık ata ata… Uyandırıldığım kaçıncı geceydi? Bilemiyorum…
Kâbuslarımın, emek terleri akarken yanaklarımdan. Karanlıklarla göz göze gelişim kafamı dizlerimin arasına alıp. Suskun iç çekmelerimi dinlerken, gidişinin kara çelenkleri konulmuştu fotoğraflarının önüne. Terk edişinin gün dönümlerinde.
Gittiğin günden bu yana yutkundum. Tüm kurduğum ve eşsiz olmasını istediğim kelimeleri. Yırtılan onca beyaz kâğıtlar, biten onca kalemler. Güzel cümleler yazabilirdim vardı evet… Düşüncesindeyken çoktan tarafından kırılmıştı. Tek celsede kalem senin ellerinde.
Gün aydınlığa gebe aydınlık geceye bu şehirde, belki hiç batmayacak bir güneş bulabilirdim uzak kasabalarda. Ona dokunmanın tadında kamaştırılırdı gözlerim kalbimde çağlayan nehir. Bense hep onun yanında.
Ve işte bir gün…
Cenaze eviydi bendeki kalp mekânı.

Azrail, ardına bakmadan çatıdan uzaklaşıyor. Çığlıklar, gözyaşları, donukluk ve şaşkınlık tasdikli yordu ufak şoklarla. İç çekmelerde eklenince buna. Az önce gerçekleşen ölümü...
Duygularına yenik düşüp, sonunu bildiği halde. Düşüncelerin derinliğini hesap edemeden çoktan hayata bağlayan halatları koparıp atmıştı. Bir gecenin koyu ve karanlığın ayaz vakti gözyaşındaki su birikintisinin, beton kadar sert zeminine bırakmıştı kendisini.. Belki kötü bir oyundu bu kendimle oynadığım. Oynanmıştı tarafımdan tarafıma. Kavurup kaçmak gibi değil bilyeleri küçüklüğümdeki gibi değil asla dönülemezdi geriye. Yanaklarından aşağıya akarken damlacıklar, sanki bir çakının yüzüme birbirine paralel çizikler atıyor. Kalbim dayanamıyor. Atışlarını bile unutup kala kalıyordu. Sessizliği dinlemek bırakılıyordu senden payıma düşen miraslarıma.

Kalbim, bu yorgun güçsüz bedenimi sevmedi hiç. Anlaşamamıştı belki. Sevdirmesi zor bedeni karşı cinse âşık edip çekiliveriyordu aradan. Tüm yük omuzlarıma bindiğinde dizlerim taşıyamıyor, platonik bir aşk çukurunda buluyordum kendimi. İzlemekle yetinebildiğim, bir şey yapamamanın ikinci kez vermiş olduğu üzüntüyle.
Çukur içindeki Çökmüş kafasını dizleri arasına sokmuş bitkin bir o kadar yarı ağlamaklı halimi görünce sessizce başım öne eğik ayrılıyordum oracıktan. Yaptığım yanlış mıydı? bu zorluklara ne zaman kendi çabamla dur diyebilecekmiydim. Her ne kadar da zor bir yolda ilerlesem de.
Cilası kabarmış üzerinde annemden kalan tığ işlemeli örtü, camı geçmişteki kavgamızdan çatlak resmine mühürlenirken. Kala kalmak gibi Pazar ortasında unutulmuş kaybolmuş bir çocuk misali.
Gecenin ilerleyen saatlerinde uyku gözlerinden aksa da birkaç saniyede unutup parmaklarımın sözlendiği nikotin yüzükleriyle odamın her bir metreküpü dolduruyordu dumanıyla. Çizdiği yolda ilerlemeye çalışmam. Çaba sonrasında havada kalıyor birden yatağıma yüz üstü tüm düşlerimle tüm kâbuslarımla gece vaktinin kaç olduğunu bilmeden düşüşlerim.

Sabah uyandığımda gözlerimdeki şişliğin gecemin ne denli zor geçtiğini ayna karşısında anlatmaya yetiyordu. Ne yapacağımı bilemeden. Karışık bir duygu bestesi yapılmış, her defasında bu duygu ve düşünce ile güneşsiz sabaha gözlerini açıyordum. Aklındaki sorulan soruların hepsi birbiriyle aynı saçmalıkta seyrediyorken. Bulutsuz yağmurun gök gürültüsünün şahidi olduğunu, sessiz bağırmanın mutluluğu içinde penceredeki karanlık aynada gözlerindeki ıslaklığı görebiliyor yüzüne elini sürme cesareti bulamayan buğulanmış cama ismini yazıp az sonra uyanacak lambadan korkuyordum.

Karanlık derinlerime işlemişti

Her gök gürültüsü öncesinde odasının duvarlarına çıkan resmimi görmek mutlu edermiydi insanı. Yâda ağlarken saçma sapan göz saklambacında sobelemek kendimi. Gülmek, ansızın durulmak yüzümdeki ekşimsi buruşuklukla odamın ortasında kalmak.

Acımasız olan hayat mıydı? yoksa sevdiğim ve seviyor sandığım kişimi cellât. Bilmiyordum sanırım ben Faili meçhul bir cinayetin ta kendisiydim.
Dosyası hiç açılmadan sanırım ansızın kapatılan…

Ercan Eyvaz
Kayıt Tarihi : 24.9.2010 23:56:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ercan Eyvaz