Nasıl da koşuştular?
Evini yakmak için.
Mahallenin kadını, erkeği,
Yediden yetmişe naralar atarak,
“Yakın, fahişenin evini” diyerek
Kapına üşüştüler leş kargaları gibi…
Allahın her günü
Birbirlerini çekiştirerek,
Dedikodu yapmak için
Bahaneler arayan
Ertesi günü de utanmadan
Birbirleriyle kuzu sarması gibi
Can ciğer olan
Yırtık yüzlü kadınlar…
Sen, fahişe arkadaşım…
Mahalle kahvesinin önünden geçerken
Okeyi, piştiyi, maça kızını bırakıp
Salyalarının aktığı dudaklarını yalayan,
Arkandan bakıp iç geçiren,
Her gece koynuna girdiğinde
Seni hayal ederek kadınlarıyla sevişen,
Namus kavramının anlamından
Çok uzaklarda kalan
O riyakâr erkekler…
Etini satıp, özenerek aldığın
Birkaç parça eşyanın, elbisenin
Cayır cayır yanışını, pis pis sırıtarak
Zevkle izleyen, izlerken de
Derin bir oh çeken
O düzenbaz insanlar…
Ne de olsa mahallenin
Adını kötüye çıkaran,
Başlarını önlerine eğdiren,
Çocuklarına kötü örnek olan,
O pis fahişenin evini kül ederek
Evlerine döndüler
Birbirlerine gururla gülümseyerek…
Zoru başardılar ya!
Göğüslerini gere gere
Gururlandılar akıllarınca…
Sonsuza kadar kirlenmeyecek
Mahallenin namusunu kurtarmış oldular böylece
Namuslu görünen namussuzlar…
Sen yansan da,
Evin yansa da,
Etini satarak
Geçimini sağlayan
Ne senin varlığını
Yok edebilirler
Ne de kendi içlerindeki
Fahişeliği…
Ne de o içlerindeki
Puştlukları yok etmeyen,
Seni o yollara sürükleyen
Namuslu görünen
Namussuzlar
Yok olur….
Kayıt Tarihi : 12.6.2008 20:34:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

kutlarım üstad ..kanayan yaralar malesef tüm dünyada ve ülkemizde ...
TÜM YORUMLAR (18)