taze çay yapraklarıydık genç kızların topladığı
en hasıydık ipek kumaşların en yünlü kaşmiri
doğunun ilk baharat tacirleri kadar saftık
pencâbi nağmeleri alırdık koynumuza
çıkar gelirdi binbir gece masallarından Şehrazat
sen uyurken seyredilmesi en güzel kız çocuğu
ne zaman mavice bir gemi kalksa Atlas Okyanusu'ndan
kör olur ikinci kaptanlar / buz keser güverteden son bakışların
son rüzgârından kalan parfüm kokun genzimi yakar
cellâbiyalı bedeviler dolar camilerine lâtin İspanya'nın
gülüşünden bir kilo şeker çıkar diyordu bakkal
biraz sert okşasa rüzgar dar atarmış eve kendini
topuk seslerini duymadan uykuya dalmazdı gençler
kısaldıkça eteği kısalırdı sokağımızdan geçişi
infilak ederdik elleriyle kasımpatıları okşarken
ne zaman merdivenlere yönelse parlak bacakları
öylece çocuk gibi uyur kalırdı akşamları
hiçbir Yunanlıya benzemeyen
kızıl saçlı bir adalının geniş göğsünde
zeytin ağaçları kadar sık gülüşleri vardı
günbatımlarında korularında dolaşırdı erkek
bir kız sevmiştim
üstelik hiç öpmeden usta
her yürümeye çıktığımızda
bir de Allah girerdi kolumuza
bıraksın beni dedim bir gün
sırf kurtarsın diye kendini usta
“.....Ay sizin o bildiğiniz binlerce yıldır romantik olan Ay değil....Şu anda altımda bir kraterler leşi var....”
Neil Armstrong'un 1969 da ilk insan olarak Ay’a inince yer merkezi ile olan ilk konuşmalarından...
saksafon solosu ne zordur çeken bilir
kırmak istiyorum bu ruhumu daraltan beyazcamı
mekanik sanatçıların mekanik gülüşlerini dağıtmak
yok etmek tuhaf tavırlı skandal üreticilerini
ah sıvasız lojmanında çiçek bile ekemez memur
fabrikadaki işçiler akşama ne yiyeceğini bilmez
ne var ne varsa hep varsıl adamlarındır diyen paranoyak
uyan! hiç başlamayacak bir düğünün ahalisisin köy meydanında
hominidlerin bile cinsel hayatları basbayağı normalken
el-ale-min-ki-ler-in-ki-nin nasıl elastiki ve anormal olduğunu da gör
Ayşe dedikleri ağlayan bir kadın masal
yatağı üç yakıntı aşk, üç yitik adam yorgunu
hiç bıkmadan şiirler yazıyor yeni gelecek olana
ruhu kâğıtlara sinik bir genç ölmüş ağaç kokusu
Ayşe’nin göğüsleri sızlıyor hoyrat okşanmaktan
koruklar olgunlaşıyordur şimdi ırak bağlarda
güneşten yüzü parçalanmış bağbancılar vardır
türkü söylüyordur geniş gövdeli kadınlar
dudakları çatlamış çocuk işçiler çalıştırıyorlardır
sense bir yerlerde kendini seviyor olabilirsin
horoz şekeri sürüyorsundur gayesiz dudaklarına
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!