Ezra Pound İdaho sınırına yakın bir şehirde 1885 yılında doğdu. Babası Darphane memuru, büyük babası ise Kongre üyesiydi. Doğduğunda, damarlarında ekonomi ve siyaset akıyordu denebilir. 1901 yılında Pensilvanya Üniversitesine yazılır. Kısa zamanda Pound, Anglo sakson, klasik ve orta çağ edebiyatına büyük merak saldı. 1906 yılında Sanat diplomasını aldığında hayatının en önemli eseri olan Cantos'a başlamıştı. Üniversiteden sonra, müzisyen şairler, Güney Fransa Provansal halk şairleri üzerine çalışmaya devam eder; bu ise derhal Avrupa'ya gitmesin ...
Ellerime girdi ağaç
Suyu kollarıma yürüdü,
Göğsümde boy verdi ağaç -
Aşağı doğru,
Dallar dallanır benden, kollar gibi.
Safranların yaldızlı phaloi’si
Saplanır ilkbahar havasına.
Ölü tanrılardan hiçbir şey yok burada
Fakat bir festival yürüyüşü var,
Bir yürüyüş, ey Giulio Romano,
Ruhunu şeneltmeye çok uygun.
Alnımın üzerinde saçım dümdüz kesilirdi daha;
Oynardım sokak kapısının önünde, çiçek derlerdim.
Bambu sırıklarına binmiş gelirdin, atlılar gibi,
Dört dönerdim yörende, mürdüm erikleriyle oynardın.
Chokan köyünde yaşayıp gidiyorduk işte:
Ve günler yeterince dolu değildir
Ve geceler yeterince dolu değildir
Ve sallamadan otları kayıp gider
Hayat bir tarla faresi misali
Duvara savrulmuş bir ipek çilesi gibi boşalmışçasına
Tahta bir çit boyunca yürüyor bir patikasında
Kensington bahçelerinin,
Dokunsalar dağılıverecek sanki
öylesine kurumuş ki içi.
Aksi gibi nereye çevirse başını
'Devrim' dedi Bay Adams 'oluştu
kafalarında insanların
Lexington'dan on beş yıl önce',
Peter Leopold'un zamanıydı bu
Kont Orso cenapları ve soyunun
soyundan gelen oğlu ve elbette yöneticisi
Çayhanedeki kız
Eskisi gibi güzel değil.
Ağustos yıpratmış onu.
Merdivenlerden öyle ürkek çıkmıyor artık;
Evet, o da orta yaşa gelecek,
Ve bizlere serpiştirdiği gençlik ışığı
Bir İmparatorluk Övgüsü-
Bu öyle bir şiirdir ki, Kral Beşinci George,
beni Buckhingham Sarayı´nın avlusundaki fıskiyeye
zincire vursaydı ve istediğim yemeklerle, kadınları
bana ihsan buyurmuş olsaydı, ancak yazardım.
Vadideki zambağın solgun ve ıslak
yaprakları kadar soğuk
Yanıma uzandı, şafakta
Çeviri: Hilmi YAVUZ
Bu aydın gecede öyle mutluyum ki;
Sonsuz bir hazzın yatağında saadetin
Kaç kelime konuşulur bilmem, şamdanlar altında,
Ama bir boğuşmadır başlar ışıklar kararınca
Şimdi üzerime geliyor çıplak göğüsleriyle,
Bir yanda sereserpe geceliği;



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!