Ezgilerimle Yürüyorum Şiiri - Engin Ford ...

Engin Fordugil
6

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Ezgilerimle Yürüyorum

1

Yürüyorum kırlara, kırlara doğru
İçim; dışım kıpır, kıpır.
Kırlar; yağlı papatya, çiçeklerle serpişmiş.
Kıyamıyorum koparmaya;
Çocuk başı okşar gibi dokunuyor,
Konuşuyorum onlarla…
Vivaldi'nin "Dört Mevsim" varyetesi kulaklarımda.
Sizden önce açanları, bizden öncekilerde sevdi,
Yoksa nasıl açardınız bunca yıl?
Kolay mı? Kurda, kuşa, böceğe, rüzgâra…
Hasım gibi
Nesiller boyu doğada var olabilmek?
Elsiz-ayaksız, dilsiz-kulaksız korumasızca
Yaşayabilmek!..
Kiminizi rüzgâr, böcek;
Kiminizi biz aşıladık; İnsan eli ile tek, tek.
Güneş ilgilendi, bulut yağdı;
Tabiat ana analığını verdi
Size, bize…
Yürüyorum kırlara, kırlara doğru;
Dudaklarımda; Yayla Türküleri…

2

İki yamaç arasında
Uzunca bir dere yatağına giriyorum,
Yeşilin renk tonları ile birlikte.
Eriyen karların suyu,
Dere yatağına doğru akıyor.
Karma ve bulanık; İnsanlık tarihi gibi!
Suyun sesi, kuşların sesi ile karışıyor;
Bir gün önce, yağan yağmur ve dolu
Hallaç pamuğuna çevrilmiş dere yatağını.
Aklıma; Hallaççı Mansur geliyor!
“Yürüyen koşan nefes alan ben, ölünce kimim?”
Ve…
Neden korkuyor yakınlarım; Ben kefene sarılınca!
Kürek, kürek toprak atıyorlar üstüme;
Bende mi öyle yapmıştım?
Bak… En yakınlarım bile bırakıp gittiler!
Toprakla bir başıma beni…
Yunus Emre oluyorum birden!
“Bir ben var, bir de benden içeri”
İnsan ne kadar değişken oluyor!
Yaşam ile ölüm arası konuklukta!
Ve en çokta, ölümden sonrası…
Yürüyorum kırlara, kırlara doğru;
Dudaklarımda her dilden ağıtlarla.

3

Yerden kırılmış bir söğüt dalı alıyorum.
Tam avucuma göre,
Yaklaşık bir adam uzunluğunda;
Kendimi güvende hissediyorum.
Hz. Musa’nın asası mı?
Yoksa!
Tabduk Emre'nin attığı değnek
Bu değnek mi?
Çubuktan düdük yapsam!
Midas’ın kulaklarını söyler mi?
Bir berber bir berbere ne söyler!
Samson’un saçlarından başka
Yürüyorum kırlara, kırlara doğru;
Dudaklarımda Boş Ezgiler..

4

İrice bir kuş havalanıyor
Söğütlerin arasından;
İrkiliyorum!
Hangimiz ürkek
İki kanat çırpıp uzaklaşıyor,
Yaban Tavuğu’na benzetiyorum.
Keklik olsa, güvercin olsa bilirim!
Pek, kuş türlerini bilmiyorum, ama…
Öykülerini dinlediklerim var:
Hacı Bektaşi güvercin donu giymişti.
Rivayeti bilenler, bilmeyenlere anlatır, okur
Diyorum;
Kendi kendime.
Büyük bir heyecan ile kalktığı yere gidiyorum;
Post'u, dost'u var mı?
Diye…
Bomboş!
Derinlerden kulağıma
Yeniçeri ocağının nidaları geliyor:

“Allah, Allah! İllallah!
Baş üryan, sine püryan, kılıç al kan.
Bu meydanda nice başlar kesilir.
Kahrımız, kılıcımız düşmana ziyan!
Kulluğumuz padişaha ayan!
Üçler, yediler, kırklar!
Gülbang-i Muhammedi, Nûr-i Nebi, Kerem-i Ali...
Pirimiz, sultanımız Hacı Bektaş-i Veli..."

Sesler kesiliyor;
Kulağım halen çınlıyor.
Nerede kuşlar, nereye uçtu?
Yoksa Hızır ile İlyas’tan biri miydi?
Yürüyorum kırlara, kırlara doğru;
Dudaklarımda Anadolu Türküleri…

5

Yoksa!…
Yoksa bu kuşlar...
Pamuk prenses’in kuşları mı?
Beni Pamuk prenses’e mi götürecekler!
Ne etraftım da yedi cüceler
Ne de bir beyaz atım yok!
Cüceler ve Devlerin olmadığı
Bir Dünya!!
Senli benli, iki kişilik
Kuğu gölü balesi gibi
Üçüncü Şahsın Şiiri
Ve Elsa’nın gözleri ile…
Yürüyorum kırlara, kırlara doğru;
Dudaklarımda Abdal Türküleri…

6

Suyun sesi yakınlaşıyor
İlerledikçe, çoğalıyor,.
Uzaklaştıkça, azalıyor.
Gözden ırak olan gibi..
Öyle ki.. göze ’si Orta Asya’dan geliyor;
Büyük bir kayadan,
Yarı insan boyu şelale!
Yaklaşıyorum..
Bir kurbağa suya atlıyor,
Bak şu işe; Diyorum.
Bu kurbağa
Prens olan kurbağa mı?
Ben öpsem ne olur…
Eğilip
Suya bakmak istiyorum,
Kurbağada baksa
Suda kendini görüp,
Öküz olmaya kalksa!
Ben ne olurum?
Yürüyorum; Kırlara, kırlara doğru;
Dudaklarımda Hoyrat Türkülerle…

7

İlerde dağın yamacından
Koyunların boynuna takılan,
Zil, sesleri geliyor;
Kilise çanı gibi…
Allah’ı ezberledim,
Elhamdülillah…
Hissediyorum içimde.
Farklı, farklı olsa da
İnançlarımız.
Bak.
Yanılmamışım,
İleride;
Köy bile var,
Minaresi gözüküyor.
Belki de kiliseden dönmüş!
İlahi müzik seslerinin arasından
Ezan sesi yükseliyor.
Koyunları ve çobanı görüyorum
Çoban Hz. İsa olabilir.
Yanına gideyim,
Vaazını dinlerim;
Gerçi, epeyce de uzak,
Gitsem;
O mu?
Olamaz!
Olasılık dâhilinde olsa bile…
Hikmeti vücut…
Hz. İsa’nın köpekleri yoktu;
Bu çobanın köpekleri var!...
Yürüyorum kırlara, kırlara doğru;
Dudaklarımda İlahi şarkılarla..

8-

İlmin kaç kapısı vardır
Bilinmez.
Ama
Sonu; Sabırmış!
Derler.
Sabrında ölçüsü
İnsanlara göre nasıl değişken oluyor!!
Bak,,; İleride…
İrice bir Söğüt ağacı görüyorum.
Ortasından ikiye ayrılmış,
Bir tarafı yere yatmış,
Suya köprü olmuş.
Köprübaşını
Deli Dumrul mu, kesmiş?
Yoksa!...
Köroğlu’nun suya tepildiği
Ağaç köprü, burası mı?
Bir insan yenilgisini bu kadar
Güzel mi söyler? Hasmına:
“Vay ben ona eş olaydım pah, pah
Anadan on beş olaydım hey, hey
Keşke onla kardeş olaydım pah, pah
Kizir oğlu Mustafa Bey hey, hey”
Yiğitlik;
Ben merkezli olmadan,
Bu olsa gerek;
Diye düşünüyorum.
Ve Biraz ileride
Suyun gelişi çatallaşıyor,
Hangi yönü takip etsem;
Yoksa geri mi dönsem?
İnsan
Hayatta kaç yol geri döner;
Hesaplı, hesapsız?!!
Yürüyorum kırlara, kırlara doğru;
Dudaklarımda Anonim Türküler...

9-

Pulitzer neyi savunmuş, kurşuna dizilmişti;
Börklüce Mustafa adı aklımda nereden kalmış?
Şu bitkide baldıran otuna benziyor
İçmeğinde faydası
Olur mu?
Kime ne kanıtlayacağım?
Arkamdan kitap yazacak
Eflatun da yok!
Kimler,
Kimlere göre “Katli Vacip” oldu?
Söyle Seyyit Kutup?...
Bilenler anlatamaz,
Ama:
Yaşayanlar anlatır.
Şu dağ Tanrı Dağı,
Tur, Sina ve Hıra…
Ya Tibet, Olympos!
Zerdüşt, Buda,
Kimlere öğüt verdi şurada
Kibele ana…
Ey Göbekli Tepe..
Tanrılar nasıl Melekleşti?!
Ah Tanrım! Ruhum,
Putlarım, Zeus ah!
Kim önce, kim sonra?
Kitaplar vadisine
Allah cc kitaplar yolladı;
Ama
İnsanların okuması, uygulaması neden farklı?
Ve
Kendi kendime:
"İnsan kendini seçerken
Bütün insanları da seçmeli” Diye düşünüyorum.
Savaşları arka, Barışları ön çıkınıma atarak
Yürüyorum kırlara, kırlara doğru;
Dudaklarımda Aforizmalarla…

10-

Atalarımızın, Şaman’dan
Önce şifresi ve parolası Ön Türklerse
Sırra cömert; Ahmet YESEVİ…
Büyük İskender gibi kılıç ile değil,
Diliyle çözmüş düğümü.
Türk Ulusu olarak
Nerelerden nerelere gelindi!
Bundan böyle;
Boy’dan boy’a…
Elhamdülillah, Bismillah;
Ya Allah, Ya Muhammet,
Ya Ali…
Bununla beraber, yine de farklı
Farklı bütünlükte ayrıç olsa da inançlarımız.
Ayrı dillerde,
Aynı gönüllerde.
Neylersin, dostum, birde..
İnançlarımızın,
Sömürü yüzü olmasa
Bari…
Yâda… Nerede yoktur?
Nereden geldi aklımaşimdi
Durup dururken!
“Çetin Altan Köyü” de.
Ama, Bir hayalim var;
“Çiçek çocukları”yla…
Hayyam ve Neyzen ile beraber,
Yürüyorum kırlara, kırlara doğru;
Dudaklarımda Meyhane Türküleri…

11-

Madem dünyada
Hepimiz:
Âdem ve Havva’nın çocukları isek;
İsrail Oğulları
Bizi de kabul eder mi?
Kardeşliğe…!

Kardeşlik!!!

Ama ne kardeşlik?!
Habil ile Kabil,
Yakup’un çocukları gibi!
Neyse biz şimdilik
Herkesle
Kardeş kalalım böylece,
Gelmiş, geçmiş inançlarla
Birlikte, Elhamdülillah
Şatosuz! Anadolu’mun kalelerinde.
Tapınak Şövalyelerinden habersiz!
Yürüyorum kırlara, kırlara doğru;
Dudaklarımda Kardeş Türküleri…

12

Ferhat dağları, Şirin için
Boşa çekiçledi;
Mecnun Leyla için çöllerde
Boşa gezdi.
Tahir üçüncü hanede
Neden Zühre’yi andı…
Aşkın nasıl bir tanımı var?
Birleşememek mi?
Kırlar yağlı papatya çiçeklerle serpişmiş
Kıyamıyorum koparmaya.
Tutuyorum ellerinden, bir sevgili eli tutar gibi.
Yürüyorum kırlara, kırlara doğru
Dudaklarımda; Sevda Türküleri…

13

Arkamdan birisi “hişt, hişt” diye
Omzuma vuruyor.
Aaa…
Sait Faik!
“Her şey bir insanı sevmekle başlar.”
Diyerek.
Az şekerli kahve ısmarlıyor.
Genç delikanlıya..
Lakin,
Vücudumun yarısı.
Vatana hasret,
“Memleketimi özledim.”
Diyor,
Zat ı muhterem.
Demir parmaklıklar arasından
Memlekete hasret
Ve
Nabızsız bedenine…
Bir çınarın altı bile çok görüldü.
Bak…
Sakarya Irmağı gibi akıyor
Vücudumun diğer yarısı
“Toprak post, Allah dost.”
Diyerek uzanıyorum toprağa.
Gözlerim kapalı
Nereleri dinliyorum, bir başıma
Bekçi Murtaza’nın elinde düdük,
İnce Mehmet’in peşinde
Hayret ki ne hayret!
Değiştirmek istediklerimiz
Bizi değiştirdi;
Yürüyorum kırlara, kırlara doğru;
Dudaklarımda Islıklarla…

14-

Derenin içine kayalar uçmuş
Hem ide koca, koca kayalar…
Tam kelime-i şahadetin yeri!
Desem, yalan olmaz.
Hz. Muhammed:
“Yeryüzü dümdüz olacak,-
Har uttan, mahrut gözükecek.” Demiş.
Kaç milyar yıl sonra olur?
Beklide bizler başka gezegenlerde oluruz;
Kim bilir!
Bilinen üç yüz milyar galaksi varmış
Ya bilinmeyen!
Neyse…
Dünyanın dönüşünün,
Zamanla yavaşlamasının,
Güneşin batıdan doğmasının;
Kayaların uçması, manyetik akım.
Gel, git… Depremler, Doğal afetlerle
Kıyametin
Ne kadar bağlantısı vardır ki?
Eski ve yeni inançlarımızla
Kavgasız yaşamak için.
Bir başıma
Yürüyorum kırlara, kırlara doğru;
Dudaklarımda; Zamane şarkılarla

15-

Şu söğüdün altında kimler oturdu;
Hancı ile yolcu benzeri.
Ali Baba ile kırk haramiler…
Robin HOOD ile akraba mıdır?
Kimlerden alıp, kimlere verdiler?
Değişen ne oldu?
Vurguncu…
Vurgun bitebilir mi?
Biterse ne olur?
Bilenler, bilmeyenlere anlatabildi mi?
Bir yerden, seziyorum!
Okus pokus ile açılan kaya, şurası…
Ve..
Altında oturduğum ağaç
Elma ağacı olsa,
Bir elma düşse!
Yerçekimini bilebilir miyim?
Gökten üç elma düşmüş.
Biri benim kafama!
Yürüyorum kırlara, kırlara doğru;
Dudaklarımda; Harami şarkıları ile…

16-

Hadi
Diyelim ki ikinci dünya savaşını
Hitler amca çıkartmıştı
Ya…
Daha öncekileri kimler çıkarttı?
Bilinmeyen, bilinemeyen!
Nedenler!
Soğuk Savaşlar…
Sonuçları…
Emperyalizm, Kapitalizm,
Hele; Sosyalsizim nedir?
Bilen var mı?
Sorarım: Neden?
İnsanların elleri birbirinin ümüğünde,
…..!!?
Bir orman gibi kardeşçesine yaşasak!
Ama:
Anadolu’m bi çare coğrafyada..
Medeniyetlerin beşiği, aynı zamanda
Mezarlığı
Orman kanunlarının hüküm sürdüğü
Kanlı Topraklara yoğrulmuş asırlardır.
ve sonra
Kurtuluşumuz,
Özgürlüğümüz.
Komutanlar, askerler,
Çoluk çocuk…
Yaşlısı genci, sporcusu
İşçisi, köylüsü ve kentlisi…
Bilim adamları, ilim adamları
Din adamları, siyasetçileri ile bedel ödemiş
Anadolu’nun mayası ile yoğrulmuş bir nesil ile
Yürüyorum kırlara, kırlara doğru;
Dudaklarımda; Seferberlik Türküleri…
17-

Hinterlant’ın içinde
İrili ufaklı hayvanlar,
Karıncalarla birlikte böceklerde var
Böcekler!
Her yerde, her zaman, her mevsim,
Olduğu gibi.
Birden irkiliyorum;
Arkamda ki…
Gregor Samsa mı?
O da kim?
- Hop!..
Kimler var?
Neden korkuyorum?
Oysa Yüce bir Ulusun genciyim!
Korku nedir, işin doğrusu
Onu da bilmiyorum;
İnsan’ın arkasında birileri olunca
İnsan daha öz güvende olmalı.
Ama ben
Korkuyor, ürperiyorum.
Yürüyorum kırlara, kırlara doğru;
Dudaklarımda; Gençlik marşıyla…

18-

İki Peygamber çiçeği
Tüylerim diken, diken
Tebrizli Şems
Ve
Mevlana
Yanı başımda!
Şuracıkta
Söyleşilerini dinlesem
De;
Dem alsam biraz!
Ne güzel olur;
Ruhum
Ansızın dönmeye başlıyor,
Bedenimden
Ayrı uçuyor…
Şaşırıyorum!
Aman Yarabbi…
Alaadin Çelebi kan revan içinde!
Ahi Evren’den el aldım.
Caca Bey kellemi alır mı?
Âşık Paşa
Garip Nameyi yazıp
Süleyman ÇELEBİ
Mevlüd’ümü okur mu?
Bu topraklarda kimler nasıl yatıyor?
Yürüyorum, kırlara, kırlara doğru;
Dudaklarımda; Meçhul Asker Türküsü

19-

Freud solumda,
Melekler sağımda;
Şeytansızım…
Ama her neyse
Arkamdan bir ses halen “Hişt, hişt”. Diyor.
Bırakmadı bir türlü peşimi!
Neler de neler getiriyor insanın aklına
“Şeytan!
Ayrıntılar içinde…”
Korku ve ürperti de bir taraftan!
Ne yalan.
Kuşku ve gerçek!
İki elebaşı.
Özgürlük kendi başına…
Her canlının peşinde
Başka bir canlı var;
İnsanın, insana bile…
İnsan…
En çok buna üzülüyor…
Yürüyorum kırlara, kırlara doğru;
Dudaklarımda; Özgürlüğün Türküleriyle..

20-

Çorabın paçalarından dizlerine kadar
Çamur olmuş;
Kasketin başında
Yarı belin açık,
Ah ki ahhhh….
“Unutma bizi ey halkım.”
Bu Dünyanın yarını da var elbet..
Her kesin bir mezarı olduğu gibi!..
Karşıyaka’nın Üç Gülünü
Yan yana bile vermediler
Korku ..
Kime ve kimlere neye göredir ki?
Ve neden gruplaştık?
Aynı topraklarda acı ve sevinçleri
Duygularıyla yaşayan bizler..
Sanki ölüm mü vardı serde?
Sürülmek mi?
Yoksa!
Mevkiinden mi olmaktı.
Ama onlar!
Korkmadılar…
Darağaçlarından, kurşunlardan, bombalardan.
Be hey;
Che Guevara gözlerin açık gitti.
Yürüyorum kırlara, kırlara doğru;
Dudaklarımda; Rodrigo konçertosu..

21-

Biliyorum ki
Beynim
Kavramlara aç ve açık…
Her olguya karşı hayat
Devam ediyor.
Sosyal ve Adaletçi;
Gençlerin yakalanışları
İşkenceler, sakatlıklar, kayıplar,
Asılmalar.
Gün doğmadan
Gün batımı izlemek!
Mevsimsiz!
Ölümler Ölüm,
Evet, evet ölüm;
Ölümsüzlüklere tek parça yüreğim,
Gibi, Ulucanlarda
Üççatal darağacında,
Serezde
Yapraksız bir ağaçta
Çarmıkta, Pusuda,
Hediye paketinde
Otel odalarında
Faili meçhuller ki…
Şeytanın bile düşünemediği
Ölümler…
Ölenler ne istemişlerdi?
Kendileri adına?!
Çocuktum anlatırdı dedem:
Çanakkale de savaşmış, sağlıkçı er
olarak,
Bacağında ki kurşun izlerini göstermişti
de..
“Çok şükür Vatanımıza düşman ayağı
girmedi.”
Demişti; Rahmetli…
Yürüyorum kırlara, kırlara doğru;
Dudaklarımda; Çanakkale Türküsü…

22-

Anadolu’da yaşayanlar
Bilebilirler mi?
Anadolu
Ne kadar zengindir
Ve
Halkı da o kadar
Aç ve sefil.
Anadolulum
Okumuş mudur?
Bedri Rahmi’den
“Üç Dil”
Şiirini
Yâda
Nazım kendini
Neden
Vatan hainliğiyle suçlamıştır?
Necip Fazıl
Bu dünyadan ziyade
Niçin
Mitsizimi vurguladı
Ah ki ah…
Ne bu dünyadan vazgeçilmeli
Ne yalan!..
O Dünyadan vazgeçilmeli.
Yürüyorum kırlara, kırlara doğru;
Dudaklarımda Asımdan mısralarla…

23-

Bu dere kaç gün sonra
Denizle kucaklaşacak…
Ne kadar değişir,
Dere denize ulaşana kadar?
İçimden
Kâğıt gemi yapmak geliyor;
Nuh’un gemisine benzer mi?
Her taraf deniz olsa
Kimler binerdi
Benimle beraber,
Yâda
Hangi kamarada olmak isterdiler?
Sayın baylar,
Bayanlar.
Titanikte ki gibi
Aşk hikâyesi yaşanmış mıdır?
Nuh’un gemisinde de…
Yürüyorum kırlara, kırlara doğru;
Dudaklarımda; Bozlak Türkülerle…

24

Ah Paşam ah,
Vatanımızda
Cumhuriyeti öğretmediler bizlere..
Kimimiz Komünist olduk,
Kimimiz Faşist
Birkaçımız Pan Türkçü oldu,
Çoğunluğumuz Pan İslamcı.
Emperyalizme kucak açtık,
Direnenleri teröre kurban verdik.
Bize emanet ettiğin
Cumhuriyeti.
Türk halkına “Lüks” ; Dediler.
Paşam…
Avrupa birliği ile
Modern(leş)eceyiz!
Amerikalının ey(aleti)
İngiliz’in, Fransız’ın, Alman’ın,
Hindistan’ı!
Çinli ile Japon’un oyuncağı! Olmuşuz!
Resmine, Hele gözünün içine hiç
bakamıyorum,
Yalnız; Dağın, dağların arkasından
umutluyum,
Paşam…
Namık Kemal kadar!
Yürüyorum kırlara, kırlara doğru
Dudaklarımda Yanık Ömer Türküsü…

25

Aslında
Darvin’e bile bırakmayız
Biz geçmişimizi; Türlerimizi:
Allah var…
Her yerde,
Her zaman.
Topraktan gelen,
Toprağın çocuklarıyız.
Anadolu’da
Ezberimize iyi çalıştık,
Makineleştik,
Değiştirildik;
Değiştik…
Ve devam ediyoruz…
Evvel Allahın izniyle…
Memleketimizde.
Ah ulan Rıza…
Elimiz hamur; karnımız niye aç!?
Tanrılarla beraber.
Tanrı bize her şeyi bilme yeteneğini
Vermiş, kendisini bile.
Yürüyorum kırlara, kırlara doğru;
Dudaklarımda; Semavi Türküler…

26

Anadolu açık hava
Medeniyetler müzesi..
İnançlarıma
İnançlar,
Akan suya
Huy karışıyor.
Abıhayat gibi!
Hz. İsmail’in
Zemzemi bu olsa
Hz. Musa’nın
Asasının değdiği
Kızıldeniz burasıysa
Firavunun
Secdeye geldiği yerse
Ve
Hz. İsa’nın
Vaftiz suyuysa burası
Hz. Muhammed’in
Parmaklarından akan
Pınarsa burası…
Ehlibeyt ile beraber
Yürüyorum kırlara, kırlara doğru
Dudaklarımda; Kerbela Türküsü

27

Güneş, ay
Tekmil yıldızlarla
Suya vuran şavkıyla
Otura, kalka
Göçebeliğimle yürüyorum.
Orta Asya’dan gelen
Boylarla beraber.
Çoğalıyor, azalıyoruz;
Azalıyor, çoğalıyoruz!
Bir aile gibi
Birleşiyor, ayrılıyoruz;
Ayrılıyor, birleşiyoruz
Harmanlaşıyor;
Ve
Her bir tarafa savruluyoruz.
Filozoflar ne kadar haklıydı,
Kim bilir? Okuduk mu?
Okumadan dinlemeden kim anlaşılabilir?
Makine gibi düşünüyorum,
Bundan böyle.
Descartes’e ayıp olmasa bari!
Havada, karanfil kokusu da yok;
Kekik kokuyor dağlar, bayırlar.
Sımavna kadısı oğlu, Şeyh Bedreddin ile
Yürüyorum; Kırlara, kırlara doğru;
Dudaklarımda; Ağıtsal Türkülerle…

28

Kelebek gibi
İçim dışım kıpır, kıpır
Kırlar yağlı papatya, çiçeklerle serpişmiş;
Kıyamıyorum koparmaya.
Tepelerde eriyen kar suları…
Dere yatağına doğru akıyor.
Belli ki
Üçüncü Cemre toprağa düşmüş.
Nasılda buharı çıkıyor toprağın!
Ocakta pişen aş gibi.
Çiğdemlerin zamanı.
Kırlara kekik kokusu yayılacak;
Çoluk çocuk dışarıda.
Mahalle:
Ha Babam Sınıfı; Gibi.
Yaşamak
Hele yaşatmak ne güzel
En kötü hallerde bile
Ümit Yaşar içimde…
Kör kuyunun merdiveni mi olur,
Mihriban?
Ben en çok babamı sevdim.
Yalan Dünyada
Sevdam yanı başımda,
Uzun ince bir yoldayım,
Yürüyorum; Kırlara, kırlara doğru;
Dudaklarımda; Annemin Ninnisi…

İ.Engin FORDUGİL

Engin Fordugil
Kayıt Tarihi : 19.7.2019 12:23:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Engin Fordugil