Rüzgâr değmiş, yaprak ürpertisi saçların,
Ağır aksak bir sabah geçiyor penceremden.
Güneşli denize hasret sokakları ile bir şehir.
Sıkıntılı akıllara bulaşan bir mavi gibi.
Kırıntı peşinde bir Eylül ayazı,
Üşümüş o beklediğim köşebaşı,
Eyvah ki, ne eyvah…!
Çıkmaz sokak gittiğin bu yol dediler.
Delilik de dediler, bildiğim deliler.
Aşkından yanarsın ha, dediler.
Kuru dal misali asırlık çınarlar,
Üstelik ağız dolusu da küfrettiler.
Güneşten evvel gün batarken.
Serin bir ayrılık yeli esti karşı tepeden,
Yol üzeri gelinmez dedi erkenden,
Şehir de geçip gitti zaten penceremden,
Eylül batıp çıktı denizden,
Rüzgâr değmiş saçların düştü elimden.
Eyvah ki, ne eyvah…!
Çıkmaz sokak gittiğin bu yol dediler.
Delilik de dediler, bildiğim deliler.
Aşkından yanarsın ha, dediler.
Kuru dal misali asırlık çınarlar,
Üstelik ağız dolusu da küfrettiler.
Eylül boyu açılmış eller duada,
Bozkır tezenesi gibi içim dağlıyor.
Kırgın zamanlar da girdiğim o çıkmaz yollar.
Vur bakalım…!
İncinsin küfrettiğim kelimeler.
Kırılsın kadehlerdeki nedenler.
2024
Kayıt Tarihi : 12.7.2024 15:31:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!