sabaha karşı giriyorum o'şehre
ilk kez sabaha karşı tanıyorum o' şehri
yüzüne tül çekilmiş bir güzel gibi
henüz uyuyor ıstanbul
parmak uçlarımın üstünde yürüyorum
ince bir camdan geçer gibi
havada alabildiğine bir gizem
insanı saran bir büyü
görmesemde bir şey çekiyor sokaklarına
sanki bir adım daha atsam bitecek gibi
git git bitmeyen bir esrar
sanki yer kayıyor ayaklarımın altından
tarih kayıyor sanki
ve bir ses köşesinde sokağın
büyük bir anahtarla açılan büyük bir kapı
sanki şehir açılıyor kalbim açılıyor sanki
duyulan diğer bir ses bir minareden
daha önce görmediğim bir yeşil
yangına dönen pencereler
fes haneye yanaşan bir sultan kayığı var
duymasam ayak seslerimi o'esrarlı sesizlikte
belki öldüğümü bile düşünecektim
açılan kapıya yöneldim
sanki medineden esen bir rüzgar
insanın içini ferahlatan bir serinlik
içime çekerken ıstanbul gibi o'serinliği
anladım'ki o'kapı sultanın kapısıydı
eyup el ensari
çünkü her sabah o' uyandırır
ıstanbulu dua'larla
2005 isviçre
Ömer KekeçKayıt Tarihi : 9.12.2006 00:05:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)