Meydan yerinde kampana vurdu.
Neredeyse koğuşların kapıları kapanır.
Bu sefer hapislik uzun sürdü biraz:
8 yıl...
Yaşamak ümitli bir iştir, sevgilim.
Yaşamak:
seni sevmek gibi ciddi bir iştir.
(1946)
EYLÜL
Anısı vardır elbet yüreğimizde
Dökülen yaprakların hüznü
Hangi yağmur sularına kapılıp gittiler
Titrek rüzgar uğultusu sesleri
Eylül saçlı, eylül bakışlı anılar.
1994
Yıl İkibineylül
Aylardan Eylül
Günlerden, Eylül günü
Saat Eylül'e on var
Nasıl da geçmiş zaman
Ama o, hala gelmedi
Gelmedi beklediğim Eylül
yel vurur mazimden yırtılmış sayfalar uçar
kasırga vurur tutunduğum dallar uçar
savrulur ömrümden sarı yapraklar
Eylül değmez cana,bende can Eylül
Ankara/2008
gülüşünde gizlidir
hüzün
her eylül'de geçer gider
ömrün
zaten
her ömürde vardır
mutlak bir eylül
seninki
Eylül
İşte
Öylece gidiyor
Daha oturup dertleşemedik bile
Bunu da yaptı ya
Sararttı soldurdu
Ardına bile bakmadan
Gidiyor işte ha
Eylül bunu yaptıktan sonra
Ekim den
Üzümü kara severim
Eylül ayında
Pınar başında
Güzeli benli severim
Yayla yolunda
Yirmi yaşında
Benli bir güzel
Kara üzüm yer
eylül
ki kelimelerin
hazan mevsimi
bütün lügatlerden düşmüş
sarı kağıtlara
üşümüş bir kitap gibi
aşkı gönenmiş
yaprakları çıkarılmış
yalnızlığa dair
Eylül dikimli elbiseler giydim
Ömrüm yaprak söküğündeyken
Lakin eylül söküğü başladı tenimde
Bahar gelse de nafile dikiş tutmaz oldu ömrüm
Mahmudiye düzkaya
eylül işte
yine eylül
toplayıp yavrularını gitti leylekler
birkaç güne kalmaz kırlangıçlar da gider
şimdi iki kere sarılacağız
iki kere öpeceğiz çocukları
biri kuşlar niyetine
biri kuşlar niyetine
Ah Eylül, sarı saçlı, telaşlı Eylül,
Adın mı çıkmış nedir senden bilinir hep hüzün.
Cansız ay yansıması gözlerinde
Uzaklaşan güneşe bakar eylül
Sanki sevda masalı sözlerinde
Aşkın sırrı gönlüme akar eylül…
20/3/03
Kalem kağıda deydi
Ben tükendim
Kaç bin gecelik kurgum
Eylül
Bir ay değil
Çağların kapısını sorgulayan
Sevimli bebeğim
Baba Mardin li
Anne Dikili den
Bölsek parçalasak vatanı
bütün savaşları ufalıyorum
sonra kaldırıp başımı bakıyorum
rüzgâr kan çanağı
yüzümü okumaktan şaşkın
geceye gündüz
gündüze gece taşıyorum
eylül karşılığı
nedenini bilmiyorum
Eylül 87
Eylül Manifestosu
vahameti kesif
ince bir hastalık gibi
apansız sirayet ederdi eylül
ak dökerdi saçlarıma
meyus ve kederli yüzlerim vardı
görseniz iğrendirirdi
cüzamlıya benzerdim
yağmur merhem çalmazdı yaralarıma
************
Üşür ölüm hazanda
eylül
eylül gündü gözlerin
menekşelerle
ilkbaharda…
Ben bir eylül kızıyım;
Saçlarımda eylül yapraklarını
Gözlerimde eylül bulutlarını görüyorsan
Bundandır
Ve içimdeki bitmeyen hüzün
Yokluğundandır.
Eylül de Deniz mi olur? Derseniz,
Tadına doyum olmaz, yaşamak gerek.
Eylül de Denizi gelip görseniz,
Bir daha görmeye kaçamak gerek.
Kızım, Eylül Deniz’ im
Hoş geldin…
22.01.2007
Kirlenmiş güneş ışıklarıyla
Yıkanıyor Eylül
Yapraklar bir bir dökülüyor
Mevsim sonbahar yoksun....
Ben seni arıyorum
Eylül sabahında
Eylül gecesinde
Düşen yapraklarda...
Yoksun...
Bakışlarım sessiz yine
Hüzünlü bi haldeyim.
Eylül ve ayrılık,
Hüznü düştü gönlüme.
Sen hep eylüldün,
Eylül de sen demekti.
Gözlerim yağmurlu şimdi.
Eylül yağmurları gibi,
Eylül gün dönümü
Gönüllerin hazin hüznü
Eylül bitimidir sıcaklığın
Ürpermeye geçişi sevdaların
Gözlerin arkaya hasretle dalışı başlar
Başlangıcı olur hep vedaların
Eylül...Kimine veda,
Kimine hüzn-ü seda...
Eylül hüzün
Eylül hazan
Anılar canlanır belki yine
Kızarsın geçmişine
Artık var mıdır sevgiyi bilen
Yalnız bir gönüle giren
Gözleri aşkla gören
Var mıdır insana değer veren?
SK 09 EYLÜL 2010
En çok eylül üşütür insanı..
Yere düşen, sararmış bir yaprak çarpar gözüne,
O yapraktan farksız olduğunu anlarsın..
Göçmen kuşlarda kimsesizliğini hatırlarsın..
En çok eylül üşütür insanı..
Sonra, her aşkı eylül sanırsın..
bir eylül sabahı erkenden kalkıp
kalbimi bütün yakanları
bir yere toplayıp
içlerinden yine seni seçeceğim
Sararıp solan bir gül
Güle ağlayan bülbül
Ve işte geldi yine
Hüzünlendiren Eylül
günübirlik
gelgeç sevdalardı
ne fark ederdi ki
yaşanmış
ya da eksik kalmış
Eylül 2014
bir dinozor sevda benimki
milyonlarca yıla dayanan
bilmem kaç ton ağırlığında
nesli tükenmekte olan
Eylül 2014
hayatın gurmesi olsaydım
tadıp ta her türlüsünü
sadece iyilikleri tattırmak için
Eylül 2014
karşılıklı içmeyeli
iki çay daha demeyeli
muhabbetiyle
yüreğimizi ısıtmayalı
yıllar oldu
Eylül 2014
tutulmuş ay güneşe
dünyaya ne
birbirimizi tamamlarız
ellere ne
Eylül 2014
sevdam
ayın çekiminden daha güçlü
hem denizin
kabarmasından belli
ve alçalmamasından
Eylül 2014
bugünlerde
sessizlik hakim
sensizliğin öncesi
fırtına habercisi
Eylül 2014
görücü usulü duyguların
laf olsun sevdaların
amansız hırsların yaşandığı
arınmamış yüreklerin
diyarındayız
Eylül 2014
yaşamın kırıntılarıydı
mutluluklarımız
hepsine sahip olmasak da
Eylül 2014
ne karşı cinsler arasında
ne yanaktan
ne de dudaktan
en anlamlı öpücük
hayata döndürendir
Eylül 2014
ilk fırsatta
çocukluğumuza dönmek için
bahane ararız
takıntılarımıza
yaşadıklarımıza
yaşayamadıklarımıza
ya da yaşamak istediklerimize
Eylül 2014
öksüz sevdalardı bizimkisi
sevmeden
ve sevilmeden yana
doğuştan sahipsiz
Eylül 2014
yürek duyguyla eşleştiğinde
serde
sevdanın yelleri
beynimde fırtınalar eser
Eylül 2014
biliyorum
kal desem kalmazsın
git desem gitmezsin
sev desem bilmezsin
Eylül 2014
suçumuz
sevmekti
sadece sevmek
hem de karşılıksız
doyasıya
ve ölesiye sevmek
gerektiğinde ser vermek
Eylül 2014
sevda mesafesindeydin
uzanınca tutacak
sımsıkı sarılacak
korkarım
kırılınca yüreğin
parçalanacak
ve ulaşılamayacak
Eylül 2014
ne acıdır ki
mal ve mülkle
sevgilerin
ve değerlerin
trampa edildiği günlerdir
yaşadıklarımız
Eylül 2014
alfabeden önce öğrendim sevmeyi
ve aşkı yazamadan ölmeyi
Eylül 2014
karga tulumba taşınır
bizde umutlar
fütursuz
yarınları belirsiz hayallerse
kelle koltukta
Eylül 2014
karşılıksız sevdaydı
alışkanlıklar kabilinden
bağımlılık seviyesinde
sevdalı deli divane
yaşam habersizdi
Eylül 2014
beni hiç eden
bir çıldırtan sessizlik
bir çaresizlik
bir de sensiz
sensizlik
Eylül 2014
kargo ile gönderdim yüreğimi sana
soğumadan
bir an önce gelsin diye
Eylül 2014