Eylül Sıcağı Şiiri - İsmail Akyüz

İsmail Akyüz
247

ŞİİR


5

TAKİPÇİ

Eylül Sıcağı

Eylül sıcağında tutuşan bir kıvılcımın aleviydik biz
Alya’nın önü hırçın dalgalarla süslü deniz
çarşıya uzayan yol boyunca mandalina ağaçları
muz bahçelerinden esen sıcak bir Akdeniz rüzgârı
teninden usul usul yükselen erguvan kokuları
kızıl saçlarında iliştirdiğim bir beyaz limon çiçeği
suskun ayın karanlığa süzülen ilk ışıkları
yüreklerimiz ökse biz çırpınan sevda kuşları

Güz rüzgarlarının ayazında uyanırdım gecenin ortasında
sana uyanırdım aklımca seni hiç tanımadığım soğuk odalarda
hükümsüz kalırdım gecenin içindeki o korkutan yalnızlığa
yastığımdan büyütemediğim sevdalar düşerdi karanlığa
hayallerimden savrulurdu kızıl saçların taşardım
dokunamadığım tenini özlerdim teninin kokusunu
suskunların suskunu olurdu korkak dudaklarım
dudaklarımda ise hep eski bir günahın sigarası
içimi doldururdu kahrolası dumanı
ah ellerim parmaklarım tütün sarısı

Hayat gecenin ıssızlığında boğulurken uyanırdım
kara bir boşluğun içine düşer gibi bir haz duyardım
gözlerinin içinde açık kalan o lanet radyo kendince
çok eski bir melankolik şarkıyı mırıldanırdı sessizce
sana uyanırdım aklımca yüreğimde bir sensizliğe sone
nedense senin duyamadığın benimse anlayamadığım
kimsem yoktu senden başka sana yapayalnızdım
çoktan tükenmişti künyesini unuttuğum kadınlarım
sense her zaman çok kalabalık yalnız kalamazdın
ben o kalabalığı hiç sevmezdim bir sen olasın isterdim
bunu hiçbir zaman bilmek istemedin neden sevmezdim

Gecenin ortasından geçen rüyalarda uyanırdım
birdenbire
sana uyanırdım aklımca dudaklarımda yarım bir şehvet
yatağımız darmadağın olurdu bedenlerimiz yorgun
üzerimizde kendini kaybetmiş bilmediğim sözler
uçuşurdu
kimsenin sahiplenmediği sevdalı sözler ne senin ne
benim
anlam veremediğim yaşamadığım korkularım sarardı
bizi
mutsuzluğum olurdu oturup ağlardım sonra gitmelerine
sana bitmeyen isyanlarım olurdu
görünce dayanamazdın
gözlerimden çekip almak isterdin
kanardım parmaklarına
acı kokan çiçekler açılırdı yüreğimde
senin için toplardım
ayaklarının ucuna dökerdim acılarında boğulurdum
sevmezdin sana çiçeklenmelerimi
sevmezdin hayallerimi
bir bir koparıp atardın yüreksizlerin önünde lal olurdum

Kimsenin bilmediği düşleri saklardım altına
yastığım korkardı
başıboş cesur düşleri saklardım umurunda olmazdı
bir kaderimiz vardı sence durmadan ellerinle yazdığın
tarifsiz kederli bir susuzluk gibi yakardı içimi
her yanımızı saran arzularımıza ağlardı eylül sıcağı
ben o düşlerin içinden sana uyanırdım aklımca
kuruyan duygularım kuruyan bedenim sana uyanırdı
bir ağaç gibi sana kuruyordum görmüyordun
ateş yeşili bir yağmur sevişmemizi bekliyordu
sabırsızdı yağmur sabırsızdı gökyüzü
biz seninle sabırsız değildik
biz seninle sevişmeyi beklemiyorduk
biz seninle sevişmeyi de bilmiyorduk
güneş kızılı akşamları bilirdik tenimizi yakan
yarım geceleri bilirdik yarım kalan uykuları
kasıklarımızdaki sıcaklığı bilirdik
bedenimizde birden top ateşler gibi patlayan
biz seninle sevişmeyi bilmezdik

Hayatın yıldıran acılarına karşı koyamazdın
bitişlerin olurdu ağlardın elini tutardım çaresizce
susardın sen susardık sessizliğin dibine kadar
damla damla biriktirirdi umarsızlığı kirpiklerin
gözlerim gözlerine girmek isterdi bakamazdım
göz bebeklerinden hüzünlerin şehveti çığ gibi düşerken
yüreğinde kilitlenirdi o dört kanatlı kapı açamazdım
bir çılgın düştün sanki hiçbir zaman uyanamadığım
gözlerine bağırıyordum sesimi görmüyordun
duymak istemediğin sözler dudaklarımdan sana
bakıyordu
hiçbir şeyi umursamıyordu
içindeki o doyumsuz kızıl kısrak
yine beni iki bacaklı dar ağacında infaz ederken
tırnakların kör bir jilet gibi yırtıyordu tenimi
hazzın dibine vuruyorduk ve acının ve gözyaşının
ölümüne sevişirken çıldıran şehvetin içinde
çırılçıplak bedenlerimizde birbirimize kanıyorduk

Hiç ölmediğim savaşların içinden uyanırdım
korkular içinde uyanırdım karanlıklara düşerken
aklımca sana uyanırdım ölümün içinden geçerken
sen yatağımda olmazdın korkardım yalnızlığımdan
senin gözlerindi bakışlarındı saçlarındı beni vuran
acımasız sözlerindi ruhumun derinliklerinde patlayan
kızgın tenimde ölümcül bir yara gibi yayılırdın
ne yapacağımı bilemezdim çaresiz kalırdım
yine de hep seni arardım her şeyindi istediğim
sense neyim var neyim yok hepsini alırdın
doyumsuz bir iştahla ruhumu gözlerimi ellerimi
sana biriken duygularımı aklımı koparıp alırdın
sana kapılan bedenim tükenmişti çoktan
emperyalist bir aşktın sen durmadan yüreğimi sömüren

Acıtan rüyalarda saklanmış bir gecenin içinde
uyanırdım
avucunda mutlu yeşil bir yaprak olmaya uyanırdım
aklımca
seninle bir gök kuşağının renkleri olmak isterdim
boşa uyanırdım yağmur olmazdı gökyüzünde
güneş olmazdı
renkleri olacağımız bir gök kuşağı da olmazdı
yüreğinin ortasından geçen hüzünler vardı
sararırdım zaman geçer solardım hayat solardı
biz seninle ayrılığı daha yeni yeni öğreniyorduk

Seviştik mi sonra yağmurlar yağdı mı
o düşler unuttuğum anılar mı

İsmail Akyüz
Kayıt Tarihi : 12.1.2022 11:39:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

İsmail Akyüz