Yangınlar üşütürken içimi,
Kar beyaz karanlığı yorgan edip üstüme,
Seni bekliyorum kainatın bittiği yerde.
Ve sen çıkageliyorsun bir eylül akşamı.
Ağaçlardan dökülen ayak izlerin var yerlerde.
Ellerimi tutuyorsun sanki.
Ve bu eylül akşamında,
Yağmurlar yağdıkça kuruyor saçlarım..
Avaz avaz susuyorum karşında.
Susa susa konuşuyor yüreğim.
Kuş tüyü dizlerine koyuyorsun başımı.
Ve başım omzuma ağır geliyor..
Şu an gelecek ölümün Azraili olurum.
Ellerin, saçlarıma çok yakışıyor.
Buzdan bir el gibi okşuyorsun başımı.
Ciğerlerimde nefesim derinleşiyor.
Ölüm uykusu gibi çöküyor üstüme karanlık.
Korkarım uyursam son bulacak bu rüya.
Gözlerimi açık tutamıyorum.
Güneş doğarken kararıyor gökyüzü.
Yıldızların ışığı denizlerde sönüyor.
Ve seninle denizlere açılıp,
Yıldız tutmaya gidiyoruz ellerimizle.
Küreklerimiz suların içini parçalıyor.
Eğilip bir tas dolduruyorum semavi gözlerinden.
Hıdırellez mi bugün?
Gözlerin bir an ab-ı hayat oluyor.
Gözlerinden kana kana sonsuzluk içiyorum.
İçimde ölümsüz bir ela doğuyor.
Üçümüz yürüyoruz çorak bir yolda.
Daha meyve vermemiş,
Bulutlara ektiğimiz tohumlar.
Olgunlaştıkça düşecek tane tane toprağa.
Biraz daha sabır,
Önümüzdeki kışa daha üç mevsim var.
Burnuma eylülün kokusu geliyor.
Bilmezdim eskiden çiçeklerin eylül koktuğunu.
Baharda solardı papatyalar kırlarda.
O zaman ki kırlar hep hasret kokardı.
Papatya fallarından hep ayrılık çıkardı.
Eskiden terazimin kefeleri tanırdı birbirini.
Şimdi biri Venüs’e komşu oldu diyorlar.
Diğerinde ise Venüs’e anlam katan,
Sen duruyorsun.
Gezegenlerin sayısı teke düşüyor lügatta.
Tüm evren yek pare yalnız sen oluyorsun.
Ve aslında sevgilim,
Böyle bir eylül akşamı hiç yaşanmadı..
Ama bil ki yaşanırdı istesen.
Çünkü hazır olda bekliyordu kainat.
Her şey mümkündü olabilirdi,
Bir tek gelişin istisna...
Kayıt Tarihi : 4.12.2020 01:34:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!