yağmurlarda ıslanır
bazen gözyaşlarıma karışınca
mühürlüdür bazen hayatın ağzı
bir türlü sır vermez arzularımı yerine getirmez
çıldırtır beni ketumluğuyla
olur böyle şeyler demeyin
hep zor hep yoksun yaşamak elzem mi ruhuma
sizler böyle dikte ettikçe yüzüm eskir ateşim düşer
yaşama sevincim ıssız yollara
çekilir
tek başına kör kuyular gibi
otururum yol kenarlarında gelen bir taş giden bir çöp atar
küf yeşili sarar yüzümün her yanını
paslı bir kilide döner
dilim
sonra annem
beni ölü bir avuntunun dudağında bulur
ikimizi birden kucaklar nefti bir hüznün sıcaklığı
ve kırılır kollarımız düşer
omuzlarımız
ıslak ıslak karıncalar yürür üstümüze
çayır dikenleri batar ellerimize
saçakları düşer kirpiklerimizin
yılgınlık gelir oturur zihinlerimize günbatımını yakalar zaman
gecenin gözü ağırlaştıkça taş kesilir ruhlarımız
tüneksiz yuvasız kalır
tüm kuşlar
isli bir dumanın
kokusu yayılır yeryüzüne el eli bulamaz göz gözü göremez
suskun dillerimizden çalıntı bir ağıt çarpar dağların
sarp yamaçlarına
nihayet gün soyunup geceden
aydınlandığında toprak
nemli çimlere
üzgün yenilgilerin soyut resimlerini yansıtır güneş
ağaçların gövdesi olan biteni bir türlü anlamlandıramaz
karıncalar ise kışa hazırlık amacıyla
çoğul yürüyüşe geçer
güz gelmiştir artık
serin dallarda sarı sarı yapraklar tatlı tatlı salınırken
...........
20092024
10:02
Kayıt Tarihi : 24.9.2024 02:11:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!