Yazevi bataklığında çınlayan
asma boyun çanlarından yansıtılan
havaya İnek bakışları
denli kaderime duacıyım ne,
ne de harcarım batağın nefsini.
Bu nefes bir
gaibe ulaştıracaksa;
o belirsizlik,
belirli bir düzlem
de olabilecek olur pekala.
Ben dünü kolay bulmadım,
Yarını da kolay bulmayacağım.
Hem belki, daha zor…
Ama daha kararlı.
ünlemi yok çatal dilimin:
En yalın açıklanır bir şey.
Ve açıklanır o şey! !
Neyse o
ve ne değilse de o!
Ya da belki kararsızdır, ama o da o gene.
Eğri oturup
doğru konuşan adamı gördüm
gökten el sallayan uğurböceği ağaçta yaprakta
bir kıl kurdu ki
bir böceğin devşirilmesi kelebek güzelliğine,
kınkanatlı bir arı poleni
ölümsüzce-sürekliliği, ince,
ince, zarif,
nadir.
KUTLU! ! !
Patavatsız-nadide.
dedi ki uğurböceği; dedi işte:
*
“Kanatlarım var.”
“İstersen” dedi.
Ya da belki öyle anladı dinleyici.
Ne zaman ki,
sebep fukarası tartışmanın adı
barış oldu ve ki hep;
Ahh, bir tatlı tebessümle uç! uç…
Kiraz dudaklara tayyare konut.
Yalapşap laf
diyen:
“İstersen…”
“Gün gelince gerekirse, hıı …..”
Derim ki,
dedim
mealince: ‘Haltetmişsin sen! ’
olmaz öyle şey;
Ne ki, sen; tut sözünü.
“Yok olmaz! ” dedi. “Önce dedim ben bunu.”
İyi. “Peki”,yanıtladık;
‘Devama say o halde sen de yortuyu.’
Bastık marşa
şeytana İsrafil.
Kurşuna dizilen cibinlik dizanteriden kalır çolak.
Tifodan olur sağır.
Gider vebadan dili kopuk.
Yırtamaz da göz yerinden uğrayan,
koleradan.
Kurşunu ve niyet mahallini
bebek mi saklıyor içerde?
Bebek nerde, sinek ve kelebek dostu
cibinliğin içi onun yeri değilse?
Belki de hala içerdedir…
*
Nuthin’ compares 2 you.
as your wish! ! ...
Havaya sarılan molekülleri
ilk ışık hızından öte’nin
evrenin vakumsal şişme döneminin! ! ! …
Ve sarılanlar
düze çıkıyor işte, denizden,
okyanustan;
sudan balık …
Cansızlıktan canlılığa
Ağaç tanık oldu sudan çıkana;
balıksa kuş oldu
kondu,
İleride, daha da
serpilen bu ormanın dallarına.
Pek mi farklı yani
kukumavın gözü ile karganın sesi?
Üç beş ses eden karga
bakmış ki konuklar kaçtı
ağaca olur sus pus, konuştu o da harmonisiyle:
Kuş olup çıkıvermiş dallara.
Baykuş ise
ses edecekmiş
ama onun da bakışları hünerliymiş.
Bakmış kalmış
balıktan kuşa geçişe.
“Neyim? ” der gibi
kertenkele daha da şaşkın,
kanat ile yüzgeç arasına..
bir dönencede,
Karga tulumba
çölsel izdivaç …
*
Dünkü celsede azrail,
bazı bazı;
bugünkünde
ise o da yok. Salan siyah peloşunu
sadece alevleri kuru cehennemin.
Orağı yansısından da
azrailin gözüken bir şey değil bu.
Ama bir gerçek var,
bir de ondan
daha gerçek bir gerçek:
Yadsıyabilir miyiz ki var savaş diye.
Ama bırakamayız ucunu
insanlar orda burada ölse de.
Bu kabillerden açılan densiz danish kadırga,
daniskası sergüzeştliğin uzak diyarlara.
Cesaret,
başarılmışlıklar kadar elde.
Avuç çizgileri düşünceli
ama hala yerli yerinde.
Çizgi, uzuyor uzuyor; bir yerde, sünüyor
Ve tekrar kendiyle birleşiyor..
gizin saklandığı
ayan beyan bir tanışıklıkta
o tanışık kişiyle.
Ve bu bir doğru,
içine paralel ve zikzaklı:
Durumlar tembihliyorsa bu bir tesbihi, *
ışık hızı değişmezi gibi;
saygı duyulur koşullara
ama baz alınma-patrol platformu,
bu nedir,
her zaman için aynı şey değildir ki…
*
Eh sevgilim, sen varsın ya…
Sen nesin.
Bir bilir
bir de söylersin isteyince
-erişilmez Everest’ten
uzak ufuklara, daha …
Koyunca şuuraltı gizemleri kantara,
burçlardan dahi, yampiri seğirten
yengeç burcuna çıkabilir ancak
dönencesi egoizmin
Sen ki, sen
oluşturursun kendi döneminle.
Özerkliğin
çağdaş ve sağlıklı bir
kurumsal yapı kadar berrak.
İtinayla örülmüş bir askeri sicim
sallandırsın mavi gök.
Sağlık toplarından ve kasalardan
hazzetmemiş ben
-sen çünkü çıkmak kolay.
Hiçbir şeydi zaferin damgası.
Hiçbir şey hala zaferin damgası.
Sence yalan nedir,
dürüstlük nedir,
işte hepsi bu
Ve ortada, açık…
Son güne kalan sınavlardır.
Önceden planlanan görevler
öğrenildi edinimler neticesinde.
Ne idi, ne değişti,
Kaldı ne:Net,
az kaçık, aynen ama açık seçik …
*
Sabır, her ne kadar
sürekliliği beklemenin olabilir ise:
hareket
bazen gerekliliği ataklığın ama paniksiz;
bazen coşku şevklendiricisi, stabil.
Merak uyandırmaktan
çok öte bir şey
-bu, her iki taraf için de:
bilinen ve bilenlerce-
nasıl olduğunu belirtme yetisi…
Vicdan,
kendi içine kapanmış
bir kapan görüntülü
ve ama hiç yaklaşmıyor
da orta kesime, rol kesmeye.
Öyle ya da böyle,
acılar olur.
Acılar paylaşılır!
Paylaşıldıkça acılar azalır.
Şöyle dersek:
‘Sorumlusu
biz miyiz a dört yan ya da vadeli ölümlerin? ’
“Yok” dersek, ki demen
öyle(dir)
; bilincin olsun empatin
ki bu, kendinsin…
Defetmeye ihtiyaç gibisinden
anlık bir panik
açıklamak için
çağırıp Freud’u danışsak
Jung’a, kaç yazar;
yalan bilmeyen beşer oyun ettiğinde.
*
Rus Kuznetsov’u
Yugo futbolcu Katanec’i
her ne kadar andırır ise
ve IRA ile savaşlar.. Highlander ile ise politik,
çıkmamış olsa;
gene de anlamsız olanca,
solda bir sıfır-değer
Türkün Türkle çarpışmamız
ama savunmamız dünya barışını
o da güzel, o başka şey.
Farkında mısın;
ne kadar da saçma,
anlamlar
bi tükürük köftesi uğruna
-en kötüsü de bu, anlamsız olunca…
Ali Baba susamı açtığında
haramilerden biri bağırdı:
“Aman dikkat, sana pusu kurdular! ”
Küplere yaklaşıp,
kızgın yağ dolu maşrapasını
bir köşeye koydu Ali.
O haberci adına ki dene gele ruh ikizi,
aldı eline diğer maşrapayı
ve döktü üzerine hepsinin
kurşunu, kutsadı mı …
Kalaycı güldü psj.ın kapısında aşağıdan.
Bir şeyi
bir anlamı varsa yapmalı.
Kotarmamalı zarar ziyan
bir anlık öfkeler.
Danalar, tereler, fırr;
hele ki bir de inadı, yormamalı…
*
Bir bak hele
de Neler ermiş
Cin Ali;
aşkın “i” hali,
seni.
Yok suç dosyası
ve bile hatalar
bilinçsizlik desturu.
E bitanesi;
bak da suya, sana ve, kutsa seni!
Gece oldu saat 02:15,
artık yeni bir gün.
Yazı ise aynı:
Zaten Türkçem aynı,
hislerim de değişmedi ki…
Çıkartmış da başını
“tere” demiş
kübün içindeki haramilerden biri:
Estonyacada merhaba.
anlamış ki Ali, bu ruh ikizi.
Saat 02: 21’e yeni bastı,
meğer doğru yere dökmüş
kurşunu,
düşünmüş müydü bunu.
Hayır; yeri,
zamanı vardır:
Plan program,
bir mutluluk için sadece, ki
iki bacaklı aşk
tek hüner taşıyor içinde
-yüreği sıcaklığın.
*
Açılır
yemyeşil bir patika
tozu dumana katarak
birbirinden
ve kendinden geçirdiği atlarla! !
Döne dolaşa kıvrılan
dağın en zirvesine ulaştıra
an be an.
Ne var orda? Yatarak toprağa;
şato, orda mı?
Ağır ağır inen
kale kapısı, uzaktan:
şu an için sessiz, bekliyor
çocuğu
-koşturmakta olan!
Koştu atladı canhıraş,
patikadan gelen.
Kapı kapanmamıştı daha
sma o su ve dere karışımı o
bir şeye düştü kaleyi çevreleyen
Gene çıktı,
gene atladı,
gene suya düştü;
saçını sıktı, silkti çamuru akıttı;
gene atladı.
Gene …
Ve hep kapı bekliyor.
“Kim? ” ya da “kim”
veya “ne? ” soruları
taşımaktan anlam uzakçasına;
dostça, el kol edip selamlıyor.
Anlamalı da ama!
*
Gerçekler belli.
buradayım istersen.
Yoksa zorla olmaz.
Güller açar değer verirsen.
Ama asla değil onulmaz.
Belli her şey.
Gerçek, herkesin eline bulduğu
olsa
ne kalırdı geriye
başarılacak …
Dünya halini
ölçüt almamalısın demek.
Öyle güzel bir şey ki
sevmek ve sevilmek
-kolayca uzağa tozutulmaz
Yıkarsan kişinin üstüne
her şeyin gelir ve giderini,
sana yapacak kalır mı?
Gene de,
güç, surem.
Dam üstüne saksağan (!)
,ne yedin bugün?
Yiyip içtin mi
yoksa sek ve fondip sigara mı …
Kaçmayışın dönüş kuşları;
sağlık, sağlık! ! ...
dersin,
dersin; varlık, sağlık
ve ki okuldaki dersin:
Koş! Dedim, kastettim,
her zaman için
bir büyük şans! ! …
*
Richtung! !
1,,,
Anlamaya çalışmaya
bakma da.. harekete! ...
Hooo ho
Noel Baba’nın
çuvalındaki bit ve pire
karışımı kemancı
dedi ki: “Üstel evrimler,
yansıtabilir iç’i.”
Dün dündür bugün de bugün.
Haa,
geçmiş ve şimdi de,
Yarın! ! .
Evet.
“Cair Sidi” evi midir ne şu
karşı kıyıdaki.
Ne hoş …
Ama sessiz kalma
Göllerin Hanımı
Yeşillikler içinde uçuşan periler;
gelin ki görün,
görün ormanı,
çiçekleri,
ağaç dizgelerini! ! ! !
Varlık içinde yokluk değil bu!
Sevgi aşk demsizi,
aşk da sevgi narsisti.
‘50’lerden bir U.S. Mars Attack filmi
ne derece yansıtır Cüneyt Arkınvari.
Bak, miş mış, saldıracaklarmış,
Mars suyuysa daha ağır metal.
*
Kalem uçlarından
b.kurgu film şeritlerine
çiziştirilen
kalem uçları,
nasıl yaratırsınız ışınları! !
Para,
pul;
hepsi hikaye.
Ve niceleri dönerler
ışıdıkları aynı döngüye
Sessizliğin kulp bulma papazı
bir kere uğramış ilkin olsa
Papazın Bağı’na ve,
belki dördüncüde
ya da ondördüncüde:
haydi be işte, ne kadar da
yeşillikler içinde keyif etse de;
keser o dalları, kesebilir.
Golf sporuna geçit vermeyi
matah olay zanneder.
Halbuki sevgi işleri, aşk
böyle kolay şey değildir.
Ciddiye alınan düşünceler
yaratır metruk hayallerden! !
ki başlangıç da edilecektir
davet sorumlu davranışa.
Geçen zaman yok.
Her şey, halihazır.
Yine de güç toplamak güzel bir şey,
3,2,1 …
Sıfıra az var,
ada değerliyle! ! !
-
Akın AkçaKayıt Tarihi : 9.6.2007 03:52:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
*aşağı gidildikçe daha açılan anlam var zaten ama açıklarsam “p” yerine burda “b” kullanmamın sebebi, tespihe “i” takısı gelmesinden dolayı kulağa daha normalize etme amaçlı sanki.. Ali baba hk. Küçük kısa bir efsanevi metin: iste yine bir bilgi yanlisi. ama asla sizi suclamiyorum sizi egitenleri sucluyorum belki. aslen 41 kisi olan haramiler 41 asal bir sayi olduu ve ganimetleri paylasmakta zorluk cektikleri icin iclerinden en kucuk olan aliyi oldururler fakat alinin ruhu bir baska bedende can bulur (bkz: reankarnasyon) ki bu konuda da bilgi donanimina sahipimdir, akli ericek yasa geldiinde bu magari bulmak ve onu daha once olduren 40 haramiyi oldurmek suretiyle ganimete el koyar babalar gibide takilmaya basladiktan sora ismi ali baba ya cikmistir... sanki boylesi daha bi makuldur de zaten eksisozluk Haziran 8, 9
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!