Eylem Şiiri - Akın Akça

Akın Akça
1865

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Eylem

özgürlüğünü seç! ! !
-

Başı bulutlarda,
ayakları yere sağlam basılı
her zaman için yavru çalı.
Hiçbir şey sen saklamazsın
kendini salıverdiğin kendinden.

Ranzada birkaç nöbet;
avcunda,
buzdolabı kapağından
alınma süs uğurböceğin,
kafanda aklın …

Yan yan yürüyen yeni yengeçler varet,
kurumasını engelleyeceğin
göller ile.
Çık ranzaya, doluş;
merdivenin kısa mesafe.

Niye
hakça zamanlarda
yargısız infaz?
Giyotin gibi bıçak da tereyağında
şerbeti aşkın …

Diyelim
küçük Karamürsel’de
yeni, New York bir kuyruk;
Kuyruğa girdi yolluk.
Kaç jenerasyon beklenebilir
bir çay

Bir haber,
telefonda bir gece.
“Niye yok yüzük.”
Gece uyunulan zor bir gece.
Sabah,
fır.. kuyumcu.

*
Raptiyeler ovasında,
yere çakılı da hepsi.
Aşk, şanlı uğurlu
kanatlanmış raptiyeler ama,
metal kenarları yukarı bükülü.

Hele koşmalı! !
Belki bir rüyadır hepsi.
Rüyayı ortaya çıkaracak bir rüya
gene,
her zamanki …

Nasıl böyle olmuş?
Kanatlanmış raptiyeler.
Dikenler
her yere doluştu dikilmeyenler
selamsız davetsiz.

Geçtiğimiz kan okyanusunda
enerji var, yılgınlık var.
Kurtulmak var, kaybetmek var.
Sevmek var, ve sevilmek:
Ama az da sana bıraktım:

Sanma ki bir kötürümdür
bezeleşmişliği bezdirilmemiş sevgilinin
ki sevgilinin, onun
sevdiceğe bıraktığı özgürlüğün.
Var aklın, fikrin var;
olmaksızın panik karar işe ancak yarar.

9:56, bir sabah daha;
deh! dün gece sabaha vardı.
Ama yazı da dileriz
ilkbahardan sonra.
Ama sonsuz olsun.
Yollar bulunsun, km taşları da dursun.

*

Çiçek okyanusu,
artsın varoluşta hep arıların.
Renkli çiçek tozları, polenler
havada uçuşup dursun,
keyif versin.

Ağaçlarla bezensin ormanlar
kaybolan ama erkek peri bulunsun
Ve saklanmış kızberi
ne kadar çetrefilsin, karışıksın, adının
ne denli olduğuna yansıttığı gibi.

Yoksa değil misin?
Karmaşık değil misin.
Saat 10:05
kuşlar cikliyor şehirde dışarıda.
Bilgisayar yazıda.

Otomata takılmış
hislerin beşiği;
hissedebiliyor musun, yanda,
tahta çekmecelerin üzerindeki yeşile fildişi
kültablasından başını uzatan kaplumbağayı…

Aklın kuyruğuna asılmış merak
zeka kuyusundan çıkar iken,
en dip bir ışık,
duygularımız
birleşikliği göklerin,
yıldızların nezaketi …

Şehirde misin,
okulda?
Koşup oynuyorsan neşelisindir.
Kötü, korusun Tanrı, hasta isen.
Yan gelip yatıyor isen, düşünceli…
Ya yastaysan.

*

Dalgaları dövüyor da
denizin
kıyıları;
altın kumsal bağırıyor,
dövünüyor -bir nevi…

Kumda da fırtına başladı.
Sanki hayat da
kendini katmaya çalışıyor
direnenlere zamana.
Hayatla zaman farklı şey mi ki ama?

Yükseldikçe
rutubet derecesi,
patlak veriyor arzın nefesi
-poyraz-
düne kadardı ve her zaman.

Damla damla yağdırılan yağmur,
emek fidanları ki şimdi ağaç oldu diken bahçelere,
kurumuş bir sonbahar seviyesince
çıkmaz sokaklara,
süzülmüş ama hissedilmemiş

vampire gecelerinden birinde
ki ıssız tuğla sokak
bela örtünüyor şafağı sivri dişlerinde
güz seviyesince
aldığı mevsimlerin ölümü’nden.
Amasla! ! !

Rockfeller dağa çıkmış, çıkmış ya da kaçmış;
Virgin Records’la Rich Richie
balonla yolculuk yapmış. ‘Ya bizim? ’ derler ha
‘..bizim bunlardan eksik neyimiz…’
Canım, canım, canımmmmmm,
birbirimizin herşeyiyiz.

*

Soralım pergele
çizdiği çizgiyi, ne demiş:
‘Ben, kurşun üzerinden
düz çizdim; ama dersek,
iğneli taraf biraz esnek battı.

Kağıda batan iğneli bacak,
giderse eğer sorup, sorup duracak;
yaparsa aksini, mutlu olacak.
Kağıda batan iğneli bacak,
tahta masaya değin batmadın mı?

Hoş, bir tren var Karayip’e;
iyi de, kaç kişi olacak içinde.
İki dersem armut, bir dersem elma
çünkü iki vücut bir yürek’te olur asıl sevda
ama ‘bir sevda’, ‘tek’ de sen o vagonda olama!

Sessiz bir kondüktör
geziniyor aramızda.
Varolmayan aralıklar
zorlanıyor oluşturulmaya.
Olan bir şey bundan sorumlu olamaz!

Konamaz bilekler baltaya.
zarf olamaz mektuba, ayrılık gibi…
Yoramaz çift taraflı emeği,
sapan bir tepkisizlik hüneri!
Bunun adına
silinmek denemez!

Ki tren mi silinmiş?
Defterin kendisi, defter! tren de…
Ya trendeki sevgili? O neden silinsin?
Gamalı haca İsa mı çaktı ki!
Su içip de içmedim mi dedi ki!
Sevdip de terk edicem mi dedi!

*

Konuşunca algılayan insan
konu ettiğini,
konu komşu “iyi..” deyip
geçse de bundan,
sen bilirsin …

Konuşmak,
bir nefes alıp söze başlamak
kadar bile zor değil
her gün yaptığımız bu şey
olanca basit,

Düşündüğümüz, ya aşk, sevgi ya nefretsi asit;
bir seferlik …
kuruntular,
komik.
Komik, ama acı…

Ne anlayabilir insan
düşünmeyi reddederse,
farkına neyin varabilir
kendinden aykırı olmayan hakkında
konuşmazsa, tek kızarsa, onla.

Bu tarafında
akıl işlemeli, aşkın.
Diğer her yer, duygu dolsun.
Öyle de zaten.
Öyle de zaten…
Diğer her yer! ! ...

Saatin yelkovanında yaratacağımız
birkaç zamansal kırışıklık
bile gelecektir üstesinden
kuyruğuna akrebin, ahtapotun kollarının.
Yola çıkmadan önce
vardığımız yola çıktığımız yere varabileceğiz.

*
Oklu kirpinin içinde
iki taraflı inançlı aşk.
Akşamın sekizbuçuğu ile sabahın dörtbuçuğu.
Akşamın dokuzbuçuğu ile altısı sabahın.
Akşam daldayız, sabah kuş…

Kurusun sevgiler
ki rüya bir kabus değildir
ve asla da olmayacaktır!
Çölden geçirilen kablolar
trafosudur anayurdun vahasının! ! !

Tanıyanlarca bilinir,
vaha ve anayurt:
Bir kişi değil, tümden …
Bütünden varolandır, yaşayan.
Yoka, yoksa ölü olmak kolay.

Ölüm nedir? Yoksa ölü müyüz?
Öleceğiz diye birgün
vazgeçilmez bugünden!
Onurun ayaklar altına alınmaması
esas, cesaretin ibresi.

Ama yani: “Bak, gördün mü.”
diyebilesi bir tanıdık ses
aldıysa ders sürüyle tecrübeden;
korkup da kaçması,
bundan kendisini suçlaması
gerektiğini sanmasından mı?

Halbuki ne ak pakım ya.
Herkes tecrübelendi a canım.
Değer veren konuşur.
Bak, laf ettim, laflar…
Kov bakalım, “istersen..” niyetli başlayan…
Sayfiyedeki sivrisinek değilim.

*
Çıkmaz keyfi bu Tunalı’nın,
çıkmaz,
çıkmaz!
Can çıkar huy çıkmaz.
Çıkmaz!

Her şey bir karar arefesi
kadar uzak şafağa,
gecenin üstüne bindirilmiş
ve soluk alış verişlerinde gündüzün.
Zor, kolay.

Zannı şu sessizliğini
gecenin
dinleyen kulak, ağaçlar;
fırtınasını biçiyor
görünmez cellat aszrailin, Zs anna …

Yaz memleketinde, aşktan nem kapmış
arsız sevgilerin yoğunluğunda;
neden bunca sessiz kalası,
bitirilmemişlik!
Kalpte yaşatılan.

Bir öpücük
binbir buse
çehrelerde,
sürüyle gönül, gülücüklerde;
bir el tutuş
binbir buse çehrelerde:

Can çıkar, huy çıkmaz. Varmaz
bu beşik şehir alan sellere!
Gerekirse hep baharda kalırız.
Gerekirse yaza varmayız.
Asla ama ayrılmayacağız.
Uğurböceğini bile salmayacağız.

*
Hayat,
karadelik sınırı olay ufku.
Daima ışıklı ve ama netlik çok da net mi?
Tekilliğe düşen parçacık
kaçan eşini etmiyorsa da kopya:

sarf buna tersinme
ama sırf bu sebepli olmayan,
bir şey çıkaralım dışarı o halde
ihtivalarımız usulü.
Ah, bak ne olacak! ! !

Ağızda sıkılan kemik dişler
ya da 44lüğü Callahan’ın
içerdeyken debelenen yumağın,
Sur çekilen kayaç setler ile.
Sabırtaşı ve öfke ayrı şeyler mi?

‘Tut şunu Sensei! ;
verdiğim bu eli, vermiş olduğum da.
Ve ne vardır diye sorma.
Sadece konuş!
Konuş! !

Ey ses tellerine anonim getirilen makas,
makas yanacıklardan almaya
çalışıyorsun sen hala
Ve bu hepsi
aynı yumak!
Aynı yumak! !

Les Revenants:
Göze görünür, ebedi nefrit,
uğursuz çapulcuları sessizliğin;
bitkileri rahat bırakın!
Sarmaşığın hüneridir Ahtapotun suçlu kolları
değil kör gözlü masumu oynamak! !

*
Toprakta esen kısık ama
şiddetli rüzgar,
tüm mızraklarını düşür istersen
gürlemeyecek olmaların’dan ve hepsi hedefini bulsun isterse
ve dilerse yaksın o, yıldırımlar!

Tüm sokakları geçilmeye
odak içine girilen kurgu mitos labirent.
Bir fare bir sivrisinekten az farklıdır
ama insan
da insanüstüdür! !

Köşelerden susulan ayna,
ne dendiğini sanıyorsun ki ne yansıtıyorsun!
Yalanı olmayan
biri kandırıyor (seni)
yalancıktan, tüm bu yüzeyleri!

İşte amazon kraliçesi leydim! ! Size ayrılan
sadık bukle şu karşıki dağlarda
ya da onların kendisi o, ve ben
titrek şövalyenizse
o dağı buradan izliyorum, yönetiyorum.

Yeterince zaman geçmeksizin,
ulaşmak o karşıki dağlara istiyorum.
Burada ‘burada olan şey’ o sadıklık:
Sadakat demiyorum, onun olmayışı
bilirsiniz yok. Cesaretse, yok dağda bile.
Dağa katmalı cesareti, almalı ordan sadıklığı.

Belki de dağın kendi anayurt da,
cesaret avurtlarda halihazır o zaman da.
13,5 milyar Kuasar,
yıl-zaman ve ışığın dansında…
Planck Duvarı ortadan tüme denklendi
ve ama ikiye parçalanan olmadı…

*
Bekçisi olduğu Freddy’nin,
kızarmış bir fırın gibi kabuslarda
kızıl bir gezegende
birileri bekliyor
derin depo kaldırımlarda.

Bu yüzden asfalta çıktım gene.
kaldırımlarda fazla
park ediyorlarmış canım.
Zor oluyor yürümek…
İşte, buradayım.

İşte ordayım.
Bir kanca attım depoya
ama rüya’dan, değil kabuslardan.
Kaldırımdan değil, asfalttan …
“Dağdaki kim, oraya bakan kim” deme!

Geçen arabalar hep içinden
geçiyor, değil mi?
Zaten içimizden geçiyor
envai dalga boyu ışık.
Ve enerji, ve madde …

Hep içinden değil mi? …
Ne kadar görünmezsin sen sevgili.
Kavrarım ben seni,
bırakmayacağıma değin! !
o nasıl şiddetli! ! !
o nasıl şiddetli,

Yeterince sarsıcı evrenini ve
artan da…
“Kudurdum” mu sanma
çünkü kudurdum.
Şımarmak kim biz kim,
Ben sen o yok

*

Fena bir bıcı yapmalısın,
üstüne bir de çehre
yıkamalısın. Musluğu
avuçlayan sen Suya kendini verirsin
almaya olurun’u.

Çok parlak bir öğlen yaz güneşi
tüm dünyayı kundak gibi sarmaladı.
Parçalasın tüm hücrelerimizi! !
Sonra sağnak bir yağmur,
‘süren ‘aylarca’ ‘yüzlerce yıl’’…

Uyandığımda
her tarafı kar kaplamıştı.
Uyuduğunda uyanmıştın
sevgili.
İlkbahar hiç bitmiyor.

Bahar hiç bitmiyor sana
çünkü hep kış.
Kış, kış kış yapmaz ki
karının altında yatan
dirilmeye doğaç ot örtüsüne.

Hiç sorma
neler yaşadı tükenmeyiş.
Sera etkisiyle sararan ortam
geçti sanki bize de;
tersinmesiyle vuku buldu,
buhar gidiş ve yağmur dönüş-geliş.

Zar kaplamalı bir som saati
büken boyutsal bilek,
Nehri akıtmaya muktedir ol
bir süre.
Sonra yeniden kendin olursun,
saygında kusur etmezsin.

-
Haziran 08 ‘07

Akın Akça
Kayıt Tarihi : 8.6.2007 14:09:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Hasan Öztürk
    Hasan Öztürk

    ...tebrikler güzel bir şiirdi. Hasan Öztürk

    Cevap Yaz
  • Kazim Uzun
    Kazim Uzun

    Kalemin daim olsun Akın Kardeşim, sel gibi akan duyguların hep çağlasın... Selamlar...

    Cevap Yaz
  • Şemsettin Ağar
    Şemsettin Ağar

    Kalemin susmasın Akın can.Şimdi buna şiir mi desem destan mı desem.Bundan bir değil bir çok şiir çıkarılabilir.Engin yüreğine selam olsun.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (3)

Akın Akça