bir zamanlar
dost eline dolu varırdık
ya haziranlardan doldurduğumuz kiraz salınışı
ya da temmuz bostanlarının sabah serinliği
mutlak yanımızda olurdu
ve en sevdiğimiz giysimizle çıkardık
her merhabanın kerevetine
bir de birileri
kumru sevişmeleri ve bülbül bekleyişleriyle
doldurmuş olurdu
odaları önceden
her sözün gidişi
bir gelinin el öpmeye gelişine ayarlanırdı
her gülüşün kanatlarına serçeler konardı
ve her bakışın telekleri
daha bir yeğniydi menzilinden
koynumuzda beslediğimiz keklikleri
saldıkça sohbetin ortasına
bütün yaylalarına evlerin
ilkyaz çağlayanları dolardı
şimdi
ne ellerimizin gelincik inceliği
ne kucağımızdaki gülücük çelengi
ellerimiz diye taşıdığımız
safi tırnaklarımız
kayadan kaba
giyotinden keskince
bütün fazlalıkları bir çağın tabağına doğrayanımız
sonra
akşamdan gardını almadan
yanaşamaz kimse kimseye
ya cebinde en insan zamanların
kılıçtan keskin
ve yılanı deliğinden çıkaran söz inceliğinde
bir alışkanlığı saklıyorsa öteki
ya geleceğin öpücükten örülmüş
sevgili yüzü
bizimkine eklenirse
şimdi bir yüz çevirmeyle tabanları yağlayıp
boşluğun minderlerine serilmeli değil mi?
ben, ötüşü sıra gecelerinden
bir göçmen kuş değil miydim?
hangi sırayla kapatacağım ağzımı şimdi?
ve bir daha
hiçbir ufkun alacasına koyamadan döşümü
hangi sırayla yerlere sereceğim düşümü?
söyleyin!
sıra kimin!
sıra kimin söyleyin!
yoksa
öncesiz sonrasız
çok bilinmeyenli bir ateş zamanı mı yüklediniz
son asrınıza?
söyleyin!
neyin diyeti bu
bu günah kimin?
ne zaman açtık bu kapağı
kim bırakmıştı bu kutuyu buraya
bu cinneti kim yazdı alnımıza
bu yazı kimin?
sesim:
en uzun uçuşa hazırlanan
kırlangıç çığlığı
Ey yaşam!
ateşinle koru beni!
Ali Tekmil / 04.08.2006 - Urla
Ali TekmilKayıt Tarihi : 16.9.2008 10:16:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!