Hadis alimisin, sen sorgularsın,
Buharilere kafa tutarsın,
Durup durup ona buna sallarsın.
Sayın reformist sen çok mu dehasın?
Biliyorsun Kur'anı, arapçayı,
Unutmazsın emsileyi, binayı,
İlimde hep sollarsın ulemayı,
Sen göreceksin anyayı konyayı
Çok mükemmel bir Kur'an hafızısın
Ayetleri bir çırpıda sayarsın,
Batılı gibi yaşar, din satarsın.
Reformist! sen kendini ne sanırsın
Müsteşrik Goldziherin tilmizisin,
Sünneti vahiyden kabul etmezsin,
Sünneti terk eder, lak lak ötersin,
Peygamberden daha mı bilgilisin?
Hakkı buldu Muhammed Emin TOMBAK,
Zannederler reformistin alnı ak,
Tek yaptıkları atıp tutmak, lak lak
Ehl-i sünnet ile olduk pir-u pak
Kayıt Tarihi : 22.2.2022 15:16:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
2014 Güz dönemine kadar ben de reformist, sözde kur'ancı, sözde kur'an müslümanı ve sözde kur'an islamcısı akımların arasındaydım. Hadis anlayışım "hadislerin kur'an'a arz edilmesi ve kur'an'a uygun hadisleri dikkate alarak gerisini çöpe atmak" şeklindeydi. 2014 Eylül'ünde Erasmus için Polonya'ya gittiğimde sorgulamak için bol bol vakit buldum. Allah'ın da yardımlarıyla ve yönlendirmesiyle başlayan sorgulamalarım beni Ehlisünnet vel cemaat akidesine götürmüştü. Hadis metnini kur'an'a arz ediyorum diyerek teker teker ayet mealleri ile kıyaslamak aslında bir bataklıktı. Bir hadisin sıhhati kur'an ayetleri ile kıyaslanıp anlaşılamazdı çünkü ilgili hadisin vürud sebebi (o hadisin söylenme sebebi ve kast ettiği asıl anlam başka bir deyişle hadisin şerh edilmiş hâli) ve bir çok kriteri vardı. Bizler sadece hadis metnini yine kendi anladığımız şekilde kur'an ayetlerinden kendi anladığımız mana ile kıyaslayıp bir hadisin sahih ya da uydurma olduğuna kadar vermeye çalışıyorduk. Halbuki kur'an ayetlerinin anlaşılmasında bile farklılıklar vardı. Aramızda meal okuyup ders yaparken her kişi ayetten ne anladığını söylüyordu ve ortaya birçok anlam çıkıyordu. Hatta masada ders yaparken kişi sayısınca anlam çıkabilen ayetler vardı. Daha müteşabih ayetleri saymadım bile. Biz daha kur'an ayetlerini anlamakta bile uzlaşamazken kendi anladığımız manaya yine hadis metnini kendi anladığımız şekilde kıyas eder ve hadisleri acımasızca eleklerden geçirirdik. Örneğin "karga fasıktır" şeklinde bir hadis vardır ve bu hadis sahihtir. Ancak ben bunu ilk gördüğümde "Böyle saçma hadis mi olur?" derdim. Polonya'da bulunduğum sıralar bir karganın bana göstere göstere hırsızlık yaparcasına bahçelerden meyveleri alıp alıp götürmesi aklımda soru işaretleri uyandırdı. Karga adeta bana göstere göstere yapacağını yapıyordu. İnternette "karga ile mücadele" şeklinde aratınca karganın çiftçiler için zararlı olabilen bir hayvan olduğunu gördüm ve bu hayvanın bu nedenle fasık olabileceğini düşünmeye başladım. Hadisi tahlil etmeye başladım ve hadisin şerhlerine bakınca gördüm ki fasık sadece günah işlemekte ısrarcı olan günahkar anlamında değil insanlar için zararlı olan hayvanlar için de kullanılıyordu. O dönemde insana zararlı hayvanlara da fasık deniliyordu. Bunu öğrenmendiğimde hadislere bakışım çok değişti. Hadis usulü okumaya başladım ve artık ehlisünnet vel cemaat akidesine giriş yaptım. Adeta yeniden iman etmiştim ve bu tercihimden sonra da bir sınav yaşadım. Sınavım şu şekildeydi: Christmas zamanıydı ben yine İlsam merkezinde kendimce tefekküre dalmıştım. İslam merkezinin anahtarı bende olduğundan kimse yokken yalnız başıma tefekkürlere dalabiliyordum. Çorba içecektim ve etrafta hiçbir sinek yoktu. Çorba içeceğim sırada resmen adrese teslim bir sinek çıkıverdi ve çorbamın etrafında dolanmaya başladı. Ben elimde sineği kovmak için defalarca uğraşsam da sinek Allah (ac) tarafından görevliydi ve çorbama düşecekti. Çabalarım sonuçsuz kaldı ve sinek çorbama düştü. Ben şok olmuştum. Her yer karlarla kaplı ve çok soğuk iken sineğin ne işi vardı? Sineğin bol olduğu bir zamanda bile çorbamdan, çayımdan sineği kovduğumda sinek uzaklaşıp gidiyordu ama burada defalarca uğraşmama rağmen gelip adrese teslm bir şekilde çorbama kamikaze dalış yaparak yan yattı. Ben çorbayı olduğu gibi dökecektim ve yeni bir çorba yapacaktım kendime ama o soğukta, o karda o sineğin çorbama düşmesi normal değildi ve bu işin içinde mutlaka başka bir iş vardı. Ben artık ehlisünnet vel cemaat akidesi ile Müslüman'ım dediğim günlerde böyle bir olay yaşamak aklıma sinek ile ilgili bir Hadisişerif'i getirdi. İlgili hadis çorbaya ya da herhangi bir içeceğe bir sinek düştüğünde o sineğin her iki kanadının o içeceğe daldırılıp ondan sonra o sineğin çıkarılıp atılmasını öğütlemekteydi. ilgili hadis sineğin kanatlarının birinde zehir olduğunu ve diğerinde de o zehirden oldukça fazla panzehir olduğunu ifade ediyordu. Durdum düşündüm. Bu sineğin diğer kanadını çorbaya nasıl batıracaktım? Ben zaten böceklerden çok korkan, böcek fobisi bulunan, sineklerden ve sinek öülerinden çok korkan biriydim. Sineğin diğer kanadını da nasıl batıracaktım? Sineği komple tamamen çorbaya gömmeye karar verdim. sineği komple tamamen çorbanın içine gömdüm ve sonra da o sineği çorbadan çıkarıp attım. Çorbayı da afiyetle içtim. O an imtihanı kazanmışım gibi bir duygu hissettim. Ayrıca sineğin tamamen batırılması da başka kaynaklarda tavsiye ediliyordu ve ben bunu çok sonra öğrendim. Sineğin tamamı batırıldığında sineğin bedenindeki dezenfektan ortaya çıkıp o içeceği dezenfekte ediyormuş. O dezenfektan o kadar güçlüymüş ki gücüne inanamadım. Meğerse Allah çorbamı da dezenfekte etme imkanı tanımış bana. Allah hem sınava tabii tutmuş hem de aslında sağlığıma çok faydalı bir madde ile bedenimi temizlemiş. Her neyse Bu olaydan sonra bir daha aynı durumla hiç karşılaşmadım. Yıllar oldu ve halen aynı olayı bir daha yaşamadım. O olay benim için bir sınav imiş. Ben ehlisünnete giriş sınavını başarıyla vermişim çok şükür. Tekrar Türkiye'ye döndükten sonra eski çevremle bağımı kopartarak o şekilde düşünen insanlarla mücadele yapmaya başladım ve bu mücadele sırasında bu şiirimi yazdım
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!