Sevinme ey nefsim seni bir kere
Hak için ağlarken görmeden ölmem
İman deryasından kalbe bir zerre
Bir damla hidayet sürmeden ölmem
Ne yapsan ayandır yüce mevlaya
Sen düşürdün beni hep masivaya
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Sen utanma,tut şeytanın elinden
Birde konuş onla,onun dilinden
Kurtarmaz sın beni şerrin selinden
Bunun hesabını sormadan ölmem......Ahmet Arslan Hadimi
Insanoglunun ezeli dusmani olan seytanla basa cikmanin ve Hakk'a gercek manada kul olmanin tek yolu nefsi terbiyeden gecer imis.
Sayin Seyrani usta da bunu en guzel sekilde alatmis. Soyle bir silkelemis dunyanin seyrine dalip giderken gonulleri.
Tebrik ediyor saygilar sunuyorum.
Ne yapsan ayandır yüce mevlaya
Sen düşürdün beni hep masivaya
Ahu zarın yükselse de semaya
Kök salmış dalını kırmadan ölmem
-----Atilla hocam biraz bu ozan tarzı şiirlerden anları o kadar nefis bir şiir okudum ki ,inan bana sizi ve şiirinizi yürekten kutluyorum saygılar sunuyorum .
SLM
Görürsem azraili söyleyeceğim ona
Bir fırsat versin diye rabbimin bu kuluna
İntikamını alsın gitsin kendi yoluna
Nefis denen baş düşman ondan uzak buluna…A.A.H.
+10
Ey nefsim
Sevinme ey nefsim seni bir kere
Hak için ağlarken görmeden ölmem
İman deryasından kalbe bir zerre
Bir damla hidayet sürmeden ölmem
Ne yapsan ayandır yüce mevlaya
Sen düşürdün beni hep masivaya
Ahu zarın yükselse de semaya
Kök selmış dalını kırmadan ölmem
Yaptığın ortada herkese ayan
İşin gücün fitne fesat hep isyan
Bir kenara yazdım edeyim beyan
Hesap defterini dürmeden ölmem
Çıkacağız yarın ulu divana
Ne cevap verecen hesap sorana
Senin gibi asi zalim düşmana
Hak ettiği dersi vermeden ölmem
Bin kez pişman olup etsende yemin
Hiç kimse fitnenden olamaz emin
Günahkar kalplerde bulsanda zemin
Başına belayı sarmadan ölmem
Şeyrani'yi salamazsın telaşa
Yüreğim hazırdır zorlu savaşa
Bendimi sarsanda ta baştan başa
İmanın sırrına ermeden ölmem
Seni bu cihanda yormadan ölmem
Atilla Ertuğrul
Bastan sona siir, yüreginize saglik...Tebrikler seyrani hocam...
En büyük düşmandır nefs...
Çok güzel bir eser hocam...
Saygılarımla...
Atilla ustadım müsaden olursa biraz uzun yazacağım,
Tasavvuf ilmine göre insanın manevi vücudunda iki zıt varlık vardır. Bunlardan biri Ruh, diğeri de Nefstir. Bu iki zıt varlık insanın vücuduna hakim olmak için mücadele eder.
Nefs; Yüce Yaratıcı`sını tanımayan, nankör, kendi varlığını herşeyin üstünde tutan hep kötülüklere çalışan tutumuyla yanılgıların kaynağıdır. Nefs, yaratılışın negatif kutbunun temsilcisi ve Cenâbı Allah`ın Celâl görüntüsüdür.
Ruh; Benliğe güzel ve iyi sıfatların kazanılması için, ona gerçekleri hissettiren ilâhî bir güçtür. Dünyadaki görevini nefsle birlikte sürdürmektedir. Nefs; ruh ceryanını hissettikçe, onunla ilgisi arttıkça yücelmektedir. Ruh, yaratılışın pozitif kutbu ve Cenâbı Hakk`ın Cemal görüntüsüdür.
Bu babda siz değerli kalemini en derin sevgimle kutluyorum tam puan diyor selam ve sevgiler yolluyorum.
MADDE VE MANÂ OLARAK,
ÇOK GÜZEL BİR ÇALIŞMA.
TEBRİKLERİMLE.
SELÂM VE SEVGİLER.
TAM PUANIM SENİN.
NECATİ OCAKCI
ANTALYA
bu güzel şiiri yazan elin, yazdıran yüreğin, paylaşan gönlün dert görmesin. teşekkürler değerli dost...
========================================
Nefsi ile cenk edenin kilic olsam elinde..
Tebrikler..10 puan.
Selamlar
Bu şiir ile ilgili 15 tane yorum bulunmakta