Sazlı, sözlü, endamlı, Ey! Nazlı İstanbul’um
Bilmem kaçıncı asır, kaçıncı yaşındasın,
Sana kol kanat geren, tepeler başındasın.
Yılların eskittiği, kader çizgilerinle,
Her sokak, her bedende, her zerre taşındasın.
Tarihimin çınarı, gönlümün gülistanı,
Peygamber sancağına, sardın Eyüp Sultan’ı…
tozlu bir şemsiye durur
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla
Devamını Oku
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla
umarım bu şiir ile yarışmaya katılmışsınızdır. güzel bir istanbul fotoğrafı çizmişsiniz. kutlarım.
sevmek, emek ve işte böyle bir şiir..
bu İstanbul hepimizi birbirimizle aldatıyor :)
kutlarım sevgi ve şiirle..
Güzel bir anlatım..
Tebrikler...
O kadar güzel anlatmışsınızki gidip tekrar görmek geldi içimden.Güzel dizelerinizi yürekten kutluyorum.Sevgiler.
istanbul'lu olarak
okuduğum güzel yeditepe şiirlerinden biri idi...
saygılarımla
raguel batı
Ey! Nazlı İstanbul’um
Sazlı, sözlü, endamlı,
Ey! Nazlı İstanbul’um;
Sana, kol kanat geren, tepeler başındasın,
Bilmem kaçıncı asır, kaçıncı yaşındasın.
Yılların eskittiği kader çizgilerinle,
Her sokak, her bedende, her zerre taşındasın.
Her bucağın lalezar, her ocağın gülistan,
Peygamber sancağına, sarıldı Eyüp Sultan…
Nice garip kalanı doldurdun yüreğine,
Hiç dillerden düşmeyen, sevdaların tacısın
Sen de tattın neşeyi, sen de tattın acıyı,
Şehriyarların şehri, gönlün bahtiyarısın.
Senden alındı ilham, üç kıta dolaşıldı,
Türkülerin söylendi, nice diyar aşıldı,
Sen padişah sancağı, şehzade kucağısın.
Haydarpaşa garı’nda, az yanmadın gidene,
Tanıklık etti kollar, ta Yemen’den dönene.
Saltanatlar ocağı, âşıklar diyarısın,
Her çare sende saklı, dertlerin devasısın…
Ah! Nazlı İstanbul’um! Bir ahım kaldı sende,
Balık ekmek satardın, raks ederken teknende.
Beslendi gelen geçen, senle Eminönü’nde,
Fukarayı doyuran imaretler başısın.
Az mı yemin edilmedi, Maçka, Yıldız parkı’nda
Bir ömre ant içildi, uzun yolun sonunda.
Kiminden bir ah! Kaldı, kimi yandı bağrında
Niceleri yükseldi, ta arşın doruğuna,
Çamlıca tepesi’nde, erdiler muradına.
Yeşil vurgunu sinen, çaldı nazende sazlar,
Sende ses buldu hüzün
Ve nihavent şarkılar.
Eşin yoktur dünyada, benzerini aramam,
Seninle dertleşirim, sen olurum her akşam.
Acılar mı çekmedin?
Acı mı çektirmedin?
Ağustos gecesinde, birden titredi tenin.
Ardından ağıt olup, aktı olanca yürek,
Dünya sana ağladı, seni güldürene dek.
Sen de payını aldın, yalan, dolan, talandan,
Düşmana ne hacet var, korkma sakın yabandan.
Beslediğin kargalar, yakıp, yıkıp, keserek,
Yeşeren umutlara saldırdılar gülerek.
Kim bilir neler gördün, ne çileli gözyaşın,
Yine dimdik ayakta, eğilmedi dik başın.
Sazlı, sözlü, endamlı,
Ey! Nazlı İstanbul’um;
Sana zarar verenler, erişmez haşmetine,
Daha çok zaferlere koşacağız seninle.
Daha çok bayramlarda coşacağız seninle…
23 Mart 2006
Fatma Caglayan
Yedi Tepe,Yedi Düvel İstanbul.Anlatmakla bitmez.
Saygılar...
İnşallah nice zaferlere nice bayramlara ulaşısınız İstanbulun güzelliğinde tabii ne kadar güzellik bırakırlarsa.saygılar ümüt güngör
Almaya'dan İstanbul'u hissedip yazmak kolay değildir. Yüreğinize sağlık, tebrikler.
'sayfanızda şiir okudumm şekliyle duygusuyla ve anlatımıyla.tebrik ediyorum.selam ve muhabbetlerimle...'
Daha çok bayramlarda coşacağız seninle… Elbetteee. Tebrikler güzel İstanbul şiirine. Sevgilerimi yolluyorum.
Bu şiir ile ilgili 26 tane yorum bulunmakta