Bir bardak çayın buğusunu çembikleyip
Yağmurda içime işlemeni
Çıkmaz sokaklarında
Açlığa doyurmalarını özledim…
Rüzgar olup hep arkamdan esiyordun
Ağlatmasan da hüzünlendiriyordun
Ben ise seni güzide gönülle seviyordum
Ey ekmek’i, aşı zengin İstanbul, seni özledim…
İki sazın aşık olmama yetiyordu
Adın Mücahit demen beni yüceltiyordu
Dost olup ağırlaman
Misafirken, sahip gözüyle bakman
Ayağıma yol olman bana ders oluyordu
Ey taş’ı, toprak’ı altın İstanbul, seni özledim…
Hünerin sabit haneme perde aralığından vururdu
Her sabah bir selamın, iki kelamın duyulurdu
Bedenimi, tenimi ihtişamın doyururdu
Ey penceresi, perdesi açık İstanbul, seni özledim…
Kokundan bahar’ın dönüşünü sezmeyi
Dört yolu’ndan, Cengiz Topeli’nden rüzgarla kol kola gezmeyi
Her baharın gelişinde, yürekten sevilmeyi özledim
Ey yaz’ı, kış’ı mağrur olmayan İstanbul, seni özledim…
Eşsiz, doyumlu daracık sofranı
Mabedimi çiselenen suyunla sulamanı
Gökkuşağından sonra serin nefesinle ferahlığını özledim
Ey yağmur’a poyraz’a mahcup İstanbul, seni özledim…
Mağlubunda gâlip gelmeni
Şefkatimi namağlub’e dindirmeni
Örselenen yalnızlığımı, varetinle sindirmeni özledim
Ey mağlubiyetten gâlip gelen İstanbul, seni özledim…
Kayıt Tarihi : 30.7.2011 18:41:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!