.
.
Çocukluğumda okuma yazmaya yat uyu, uyu yatla başlardık
Yatırılmak, uyutulmak kaderimizmiş gibi, yalanlarla donatıldık
Anadolu devleti Osmanlı’nın arkasından elimizde tek gerçek vardı
Üç kıtaya hâkim olan devletten elimizde sadece Anadolu kalmıştı
Dokunulmaz, eleştirilmez, sorgulanamaz tarih ağıtıyla kutsanmıştık
O nedenle hiç kimse soramadı, savaşa girerken elimizde ne vardı?
Birinci dünya ve kurtuluş savaşlarından sonra elimizde, neler, nasıl, kaldı?
Geçmişe yerinme, kurtuluş ve cumhuriyetle övünme ikileminde yatırılıp uyutulduk
Kapatamadığımız dış borçlar, siyasi hegemonya da batıdan kurtulamamayla yorulduk
Artık batı tipi yaşama alışmış, alıştırılmış, dininden kopmuş koparılmış topluluklardık
Birileri çıkıp, dinden bir söylem yükseltse, canı yanmışlar gibi bağırdık, çağırdık
Batılılardan önce, Müslümanlar geliyor, şeriat hortluyor diye ortalığı çınlattık
Bütün bu gürültüde, emeğimizin, madenlerimizin, siyasetimizin sömürüldüğünü anlamadık
Batılıların kendilerinin yaşadığı, bize hayalini sunduğu özlemlerle uyuya kaldık
Çoğu zaman düşünmüşümdür
Felsefesi, düzeni, yasaları, ideali, hayalleri benim olmayanla yaşamak nedir?
Batıdan alınan felsefeyle,
Batıdan aktarılan düzenle
Batının hayali idealleriyle
Batıdan dayatılan yasalarla
Batıyı taklit eden yaşamla,
Oluşan, oluşturulan düzenim, yaşamım, kimliğim, benliğim
Sanki batılılar tarafından oluşturulan bir asimilasyon değil miydi?
Bir batılı kursaydı, yönetseydi devleti başka şeyler mi yapabilirdi?
Bunları böyle düşünmek yasaklanmış, aklıma getirmek delilikti
Hele bu tür şeyleri sorgulamak, bütün kutsal değerleri altüst etmekti
İşte önümde örnek, Avustralya, İngiliz valisi tarafından yönetiliyor
Avustralya da, felsefeyi, düzeni, eğitimi, yasaları İngilizler belirliyor
Yaşamın tüm standartları İngilizlere göre ayarlanıyor
Peki, benim Avustralya’nın yerli halkından farkım ne?
Onun ülkesini İngiliz valileri yönetiyor, benim ülkemi seçtiklerim yönetiyor
Ama sonuç değişmiyor, batının felsefesi, düzeni, eğitimi, yasaları uygulanıyor
Batı tipi, çıkarcı, bencil, bireysel, burjuvazi yaşam kutsanıyor, alkışlanıyor
Avustralyalının kendinden bir şey yok ülkesi adına
Anadolu halkının ülke yönetiminde kendinden bir şey yok ülkesi adına
Bu durumda aklıma sorular takılıyor
Takılan sorular yatıp uyutulduğumdan beri aklımı kurcalıyor
Özgürlük veya bağımsızlık, bir başka ülkenin ideallerini, yaşamını paylaşmak mı?
Özgürlük veya bağımsızlık, bir başka ülkenin inançlarını yaşamını yaşamak mı?
Özgürlük veya bağımsızlık, ülkemin değerlerini beş kuruşluk pula satmak mı?
Özgürlük veya bağımsızlık, işgal eden ülkelerin yasalarıyla düzen kurmak mı?
Özgürlük veya bağımsızlık, işgal eden ülkelerin yasalarını halka dayatmak mı?
Özgürlük veya bağımsızlık, hiç kapanmayan borçlarla borçlanıp icralaşmak mı?
Osmanlı döneminde başlayan batıya hayranlık ne yazık ki ülkemi asimile etmiş gibi
Birinci dünya savaşına girmek için yarışan paşalar, yenilginin ardından unuttu her şeyi
Ülkenin yüzde yirmisini kurtarabilen halk, kendini özgürlükte, kurtuluşta hisseti
Ama kaybedilen yerlere bir bakın, yirminci yüzyılın ekonomik değerleri
En yüksek olan ülkelerdi, petrol bütünüyle başkalarının eline geçti
Batılılar, birinci dünya savaşı sonunda elimizden aldıkları topraklardaki değerlerle
Büyüdüler, güçlendiler, bütün dünyayı sömürdükçe sömürdüler
Ülkemi ise fakirliğe, borç ödemeye, batının kulu kölesi olmaya ittiler
Birinci, ikinci dünya savaşında ve bugün batının petrol oyunlarına bir bakın
Birinci dünya savaşında İngilizler, ne oyunlar oynadı, ne fırıldaklar çevirdi anlayın
Dün Araplar üzerinde oynanan oyunlar gibi bugün de Kürtler ve Aleviler üzerinde oynanıyor
Tıpkı Osmanlının bölünüp parçalandığı gibi, bugün ülke batı çıkarlarına kurban ediliyor
Dün Araplardan kurtulup Anadolu’da devlet kurmaya kurtuluş demiştik
Peki, bugünde Kürtlerden kurtulup, Anadolu’nun bir köşesinde devlet kurarsak ne diyeceğiz?
Neden böyle oldu, nasıl böyle oldu, sorabilir misiniz?
Kurtuluş ve özgürlük kavramlarının yerle bir olduğu ülkemde gerçeği görebilir misiniz?
Peki, bütün olaylara bakarak birileri çıkar şöyle derse ne diyeceğiz?
Gerçek; ülkem soyulup soğana çevrilmiştir
Gerçek; ülkem batının felsefesi, inançları, yaşamı, yasalarıyla asimile edilmiştir
Gerçek; ülkem batının hegemonyasına girmesi aydınlık, çağdaşlık zannedilmiştir
Ve hala Avrupa birliği uyum yasalarıyla, ülkemin kendi adına neyi varsa tüketilmektedir
Lafa gelince bütün dünyaya meydan okuyan bir ülkem vardır
İcraata gelince, Amerika bizden şu kadar güçlü diyen aydınlar vardır
Batıya karşı hiçbir şey yapılamayacağını, güçsüz olduğumuzu söyleyen siyasetçiler vardır
Batı karşısında yenikliğimizi, güçsüzlüğümüzü, çaresizliğimizi anlatan aydınlar vardır
Avrupa birliğine girip, hemen batıya göç edip, iş imkânları arayan halk vardır
Ama lafa gelince meydanlarda atılan kurtuluş nutukları vardır
Gökyüzünü, yeryüzünü titreten duygular, türküler, marşlar vardır
Gerçekle yalanın karıştığı böyle bir durumda insan ne söyleyeceğini bilemez
Gözleri gerçeklere kapalı olanlara, gerçekler nasıl gösterilir asla bilinmez
Geçmişte ülkeleri sömürmek istersen, ülke insanlarını midelerinden yakala diyorlardı
Midelerinden yakalanan, siyasetçiler, liderler, aydınlar, ülke adına ne yapıyorlardı?
Marşlarla, türkülerle kutsanmış yüzyılı yaşıyoruz
Aydınlık, çağdaşlık türküleriyle yatırılıp uyutuluyoruz
Batının, felsefesi, inançları, yaşam düzenleriyle asimile ediliyoruz
Ülkesini düşünenlere, gericiler, yobazlar, anarşistler, karanlık güçler diyoruz
Eğitime başlarken yatırılıp uyutulmanın şerefini yaşıyoruz, yaşatılıyoruz
Peki, ne zaman uyanacağız?
Ne zaman batıya karşı gerçek özgürlüğe kavuşacağız?
Yoksa şimdilik iyiyiz, birde Avrupa Birliğine girdik mi mesele tamam mı diyoruz?
Ne işin var, Müslümanlıkta, Anadolulukta, kendine göre yaşamda mı diyoruz?
O zaman yatmaya devam
O zaman uyumaya devam
Sakın alfabeleri değiştirmeyin
Sakın dokunulmaz tarihi deldirmeyin
Sakın batıya karşı söz söylemeyin
Sakın Müslümanlıkla ilgili sözler söylemeyin
Sakın ülkemin gerçeğinden, aydınlığından, çağdaşlığından söz etmeyin
Ellerde viski, şampanyalar
Harika nutuklarla batı adına yağcılıklar
Hayatımızın gerçeği olsun
Ülkem oyalanırken batının cebi dolsun
Ham hayal nutuklarla özgürlükler kutlansın
Ülkemin gerçekleri dokunulmaz yasalarla, değiştirilmez ilkelerle saklansın
Ey insaf, sen nasıl hesapsın?
Ey insan, sen nasıl insansın?
17.01.2011 - İzmir
Mehmet ÇobanKayıt Tarihi : 17.1.2011 00:06:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

selamlar
Güneş aydınlığı da sis de;dirlik de kaos da bir büyük blokun yüzeyine mozayik taşları gibi serpiştirilmiş.
Elbette ki öznel savlardı ve elbette ki tartışmaya açık yönleri vardı.
İlgiyle okudum.
Kutluyorum bu düşün yazınızı oluştururken tükettiğiniz emekten dolayı.
Işıkla / Barışla...
Hedefi, insanlığın olması gereken genel çizgisinde...
Mükemmel bir eser...Tebrikler, teşekkürler..
Sema
Emek ve düşünce ürünü bu çalışmanız için kaleminizi kutluyorum sayın Mehmet Çoban...
TÜM YORUMLAR (9)