Ey ecdadım! Beni öyle ayırmışlar, öyle koparmışlar ki senden,
Bilmem şimdi hangi yüzle, hangi hakla seni soruyorlar benden..
En azından yazdığın yazıyı yazamam, konuştuğun dili bilmem de;
Bir de üzülme derler, kim üzülür? Kim üzülür ben üzülmemde!
Daha dünkü şanlı tarihim bu gün tozlu raflarda tutsak,
Bir başka sancı başlar içimde haydi, bunu da unutsak..
Elbette ki ben sana benzeyemem, senin kadar güçlü değilim;
Çünkü ne temelim sende ne de sana dönük meyilim!
Dün senden uygarlık dilenen bu gün benden de medeni,
Tankı, traktörü o yapar ben de olsa da demir madeni..
Mazide öyle dersler var ki, lakin nerde verecek hoca?
Nasıl da çökertildi bir imparatorluktu ki, koskoca! .
Hocam bildiklerinden birazını unutarak da olsa bana aktardı,
Oysa benden de bazı şeyler öğrenmek isteyenler vardı..
Birazında ben unutursam geri ne kalır bu bilgiden?
Hala utanmıyorlar mı o ikiyüzlüler bunca yersiz övgüden!
Ben ki, seni düşünmekten en azından bir “gerici” olurumda;
Ne tuhaf! Yine de bana seni soruyorlar sınav sorumda!
Habersizim ecdadım, habersizim! Törenden, dilinden, yazından;
Seni bana sormasınlar.. Anlatamam! Profesör olmam gerek en azından!
08.05.2011 / Sinop
Mehmet YaşKayıt Tarihi : 8.9.2014 18:35:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!