Anadolunun bir kasabası en ucrada susar çiçekler
yağmurlara...
Güneş doğarken duyarsın serçe gülüşlerini
Anadolunun bir kasabası
adını bile unuttuğun umarsız bir çocuk gibi...
Anadolunun bir kasabası
nüfusu yüzyirmi saymaya gerek yok hepsi aynı
nur yüzlü...
bir dağın eteğine uzanmış
çağlayan nehirlerin kucağına
anadolunun o güzel kasabası
Toprak kokar sokakları
hele yağmurdan sonra
koklamaya doyamazsın çiçekleri...
ve anadolunun bu kasabasında
ince naçar bir delikanlı
güneşin oğlu gibi esmer
uzun boylu
ve o çalışkan elleri
toprağın kalbini söküp alır yerinden istese
bir lokma ekmek geçer kursağından belki ama
alın teri dediğin o unutulmuş kaideylen...
adı ibrahim dir
peygamberden gelme ismi...
ibrahim anasının ak sütü gibi temizdir
anasının gözlerini akı gibi kıymetli
babası ahmet
peygamberlerden gelme ismi
çalışkan elleriyle
yedi çoçuğu büyütmüş adam etmiş bu bedeni küçük
kalbi kocaman adam.
anadolunun bir kasabası
adını bile unuttuğum
belki de hatırlamak istemediğim
korktuğum...
kendimden bile
ibrahim varınca onsekizine
yüksek mektebe gitmek için düşer yolları
okumuştur
o kısıtlı imkanlarında
ayakkabısında hala çamur
üzerinde anasının ördüğü hırka
varır Ankara'ya
okuyacaktır
büyük adam olup
vatana millete hayırlı bir evlat olacak
ve ana babasına vefa borcunu ödeyecektir
ibrahim ayak basınca ankaraya
hava ağırdır
çöker üstüne
sanki bir mezar gibi
sıkar toprak bedenini
ibrahime dar gelir
ama onun ruhu okadar yücedir ki
ayakları su toplar
cebinde para yoktur
yürür merkezden
okula doğru beş saatte
sonra ibrahim okur
okudukça anlar ki bu düzen
kahpe düzen
ekmek bulamazken halk
yüzlercesini çöpe atar
başbakan
ibrahim susmaz
sesi arşı deler geçer
ibrahim susmaz
dili nice korkağı karanlığında vurur
sonra oturur siyah takım elbiseli adamlar
ibrahim derler
ibrahim ölmeli
ibrahim gibiler
tarihten silinmeli...
sonra cunta denen o sefil canavar
ibrahimin peşine düşer
diyarbakıra varmıştır
kaçacaktır
ölümden korktuğundan değil
daha söyleyecekleri bitmemiştir
ibrahimi vururlar diyarbakır civarında
sonra sürürler
bilmem kaç yüz kilometre
kar üstünde
yaralıdır
bir kartal gibi
sonra ayakları donar ibrahimin
kesin der kumandan
acizdir kendinden
üstünde üniforması
beş para etmez semeri sırtında
emir alır şerefi satılığa vurulmuş
namusait merkezlerden
bu adamların ne anaları bellidir ne babaları
şereften yoksundur
vicdanları
oracıkta keserler ibrahimin ayaklarını
bağırır sesi dağları deler geçer
sürüklerler ibrahimi
hücreye atarlar
aylarca işkence ederler
söyle derler sırrını
der ki sırrımı vakıf olmak sizin harcınız değil bre deyyuslar
sonra mektup yazar babasına
iyiyim der
sağlığım yerinde çok şükür...
babasından
savunması için yazdıklarını ister
babası çıkar yola bir umutla
sonra ibrahimi bulmaya gelir
kumandan öldü der ibrahim
inanmaz
gel demişti
der
öldürdünüz oğlumu
siz
öldürdünüz der
sus der kumandan haddini bildiririz yoksa
cesedini ister yavrusunun
son kez görmek ister
hayır der bu gavurun dölleri
kahpenin soyları
ama ikna edemezler o yaralı babayı
görmek için
gider
morga
çıkarırlar
ibrahimi...
kafasını kesmişler
kollarında bacaklarında nice delikler
boğazı çürümüş...
karınında yüzlerce delik
ağlar babası
oğlu
nice yiğidi
parça parça
dayanamaz yüreği...
ibrahimi alır götürür köyüne
der ki babası
benim bir oğlum vardı ibrahim
yiğitti hepinizden
sordular söylemedi
kestiler parça parça ettiler
söylemedi ibrahim den korktular
canını aldılar
ama bilmediler
o
vatana millete feda oldu
borcunu ödedi
siz
sizse üniformalı canavarlar
aldınız ibrahimi
vermediniz
geri
ibrahimim
oğlum sen bil ki
bu canavarların ismi unutulur elbet
cesetleri çürür
kokar
toprak bile kusar tükürür
ama sen
senin adın
peygamber adı
arşa yükselir sesin
ve döner oğlunun başını okşar
sanki yeni doğmuş gibi
Ey yböyük Ankara İbrahim'e Nettin böyle...
ey böyük ankara yatacak yerin yok seninde.
Kayıt Tarihi : 24.5.2008 18:12:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!