Yani hayat karada, yürüme ve tırmanmayı gereken ortamdı. Karadaki engelli alan içinde yüzme eylemi tıkanma, yığılmaydı. Karada engellenmeye, baskılanmaya uğrayan yüzme eylemi; bu ortama denk düşen yürümeyi, tırmanmayı belirli yapıp seçecekti.
Siyah renge devinme veren frekans salınımı, beyaz rengin frekans salınımlarıyla belirli, seçili, girişme ve yansıma olacaktı. Su salınımlı bir ortamın frekans dalgalanması da yüzme eylemli frekansın titreşim sayısına denk düşen dalgalanma ile seçili, belirli, uyum durumu olacaktı.
Bunlar birbirini gerektiren, birbirini çağrışan, birbirini eksikli kılmakla birbirini tamamlayan olgu ve olaylardı. Tepe çukur gibi birbirini tamamlamanın zıt ve eş yönlü ve potansiyel durumlardı.
Bu nedenle ayak olduğu için değil, çeşitli hareket biçimi olduğu için ayaklarımız vardı. Kanatlarımız, yüzgeçlerimiz, renkler, spinler vs. hepsi bu durumla vardı. Yani ayaklar, kanatlar hareketin bulucusu değildiler. Harekete göreydiler.
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta