Evrensel
-neyse güneş kara toprağa
gerçek aydınlanma odur insanlığa-
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Özden genele özeleştiri, şiirle bütünleştirme, şiirin evrimi bu kadar geniş bir felsefeyi şiirsel olarak bütünleştirmek, sadece kutlanır.
BU DUYARLI , İÇTEN, YALIN ve SIMSICAK ŞİİRİ YAZAN NURTEN HANIMI YÜREKTEN KUTLUYORUM.
Rahat bırakın ruhumu öyleyse
Ulaşamıyorsanız düşünceme
bir saptama... yerinde
ve ölüm, kendi evreninde her bir kitap
Benden saçılan her zerre
Yeni başlangıçlara gebe
bir yaklaşım... düşündürücü
İçime çekiliyorum
Cahillik düşüncenin önünde
Önüne geçemiyorum
bir gerçek... çözülesi
Yureginize saglik.Tek kelime ile harika bir calisma olmus. Basarilarinizin devamini diliyorum
sevgilerimle
http://www.biryabanci.org/
İçime çekiliyorum
Cahillik düşüncenin önünde
Önüne geçemiyorum
...kalemin daim olsun.selam ve dua ile.
Aramak seni sayfalarda
Sormak seni uçuşan kuşlara
Sahili döven dalgalara
Sevmek seni delice senden uzaklarda...................kutlarım efendim bende bir dörtlükle katıldım
tebrikler ve tesekkurler nurten aktas
değerlı dost
mükemmel bir algilayışnız var. aslında benim ne yazdığım kadar,
şiirde sizin ne gördüğünüz de önemli, sağolun...
bir şair için ayrımcılığın, boğozıma kadar cahilliğin ve anlaşılamamanın;
ölum demek olduğunu anlatmaya çalıştım. işte bu nedenle o son 5
dizeyi mutlak yazmalıydım. aksi taktirde şiiri bana yazdırtan, bu acıyı ve duruşumu bu derece güçlü duyumsamamış olsaydım: bu şiiri nasıl yazabilirdim.
her ne kadar dirensem de, sona yaklaştım biliyorum.
hepsi bu!
evrensel 1'i de okursanız, tema tamamlanır!
cemal beye gelirsek; şair ve şiir nediri evrensel bir gerçeklikle
değerlendirebiliyorsunuz.
her iki arakadaşımızın da yüreğine sağlık!
erdemle...
destansı ve bilgece bir söyleyiş. insanın (şairin) kendi içinde yaşadığı yalnızlığın çığlığa dönüşmesi adeta. kendisini evrenin bir parçası olarak görüp, kendi payına düşenleri paylaştırmak tüm insanlara.
'...
İçime çekiliyorum
tamamlasın da, bu tin
düşünsel yalnızlığımızda
eziyet duymasın
Düşünsel şenliğe dönüşsün
Tanrısal yalnızlığı
Düşünen adamın
ve de herkes mutlak
bu zerreciklerden
aydınlanma yolunda, içselleştirsin
kendi payına düşeni
...'
bize kendi payımızı anımsatan bu yanıyla da düşünmeye kışkırtan bu dizeler görmüş-geçirmiş bir bilgenin gökyüzünden yeryüzüne bağırışı sanki.
bu arada şiirde sözün tamamını söylemek bazen sıkıntı yaratabiliyor. okura düşünme ve şiire katılma olanağı vermek gerekiyor. bu yanıyla ben olsam son 5 dizeyi;
'Onlara düşünmeyi
Düşünebilmenin erdemini öğretmeliyim
İçime çekiliyorum
Cahillik düşüncenin önünde
Önüne geçemiyorum'
yazmazdım. böylece okur şiire katılmış, kendi sezgileri ve bilgisiyle şiire devam etme olanağı yakalamış olurdu. tabi bu bir seçim. dilin kullanımı, sözcüklerin uyumu çok hoş.
yüreğine ve duyarlılığına sağlık.
dostlukla... salim çalık
Sevgili Nurten Aktaş
Sizin de söylediğiniz gibi
'amaca giden yolda takım ruhu, daha fazla farkındalık yaratmak
adına.Kanımca hayat içselleşmekdir ve bu süreçte, ancak esereti yaşayanlar, özgürlük ateşiyle tutuşurlar.'
Bu şiir de yine içinize çekilmişsiniz. İçimize çekilmek büyük bir yolculuktur. Veyselin 'gündüz gece ' gittiği uzun bir yoldur o yolculuk.
***
İçime çekiliyorum da, sonsuza askıda
Duyumsuyorum sona yaklaştığımı
Sonsuzluğu yutuyorum
Şiir böyle bir şey
Küçülüyorum içime çekildikçe
Şair böyle bir şey
Büyüyorum içime çekildikçe
Sona yaklaştım biliyorum
İçimdeki yığılma basınç
Artık içime sığmıyorum
***
Fazıl Hüsnü Dağlarca nın 'sığmazlık gerçeği' dediği o sonsuz yolculuğa
şiirle çıkıyoruz işte. Çünkü şiir böyle bir şey işte...
Tebrikler,teşekkürler ve iyi yolculuklar sanki içimden gelen Nurten Aktaş
Cemal Öztürk
Bu şiir ile ilgili 74 tane yorum bulunmakta