Birbirini sevenler, ister evlenelim
Bazısı ise, ister bunu bir deneyelim
Nikâh masasına, bir an evvel gidelim
Sonra derler, geçinemiyoruz ne edelim
Evlilik oyuncak değil, çok dikkat et
Evliyken, çek gözüne daima bir set
Nefsine uyup, yapma bilgisayarda çet
Evlilikte hata olmaz, mutlaka sabret
Evlilik kutsaldır, bir ömür boyu sürer
Bilmeyenlerin defterini, mahkeme dürer
Evliliğin kıymetini bilenler, evini düzer
Bilmeyenlerin akıbeti ise, gözlerini süzer
Eğer eşin iyi ve güzelse, olursun vezir
Birde eşin huysuz ise, o zaman olursun rezil
Aşkın sana seslendiğinde, kalbinde çalar zil
İşte O çaldığı zaman, eşinin kıymetini bil
11.06.2015
Fikret GÜRSOY www.fikretgursoy.com
ARAŞTIRMACI-YAZAR-ŞAİR-RADYO VE TV PROGRAMCISI
İSTANBULDA BULUNAN BÜTÜN ADLİYELERDE ON DALDA
UZMAN BİLİRKİŞİ- TÜRKİYE FAHRİ TRAFİK MÜFETTİŞİ
KUR’AN TEDAVİ MERKEZİ MÜDÜRÜ
Kayıt Tarihi : 19.5.2012 22:44:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bir adam çok sevdiği kadına şiirler yazıyordu. Sonra o kadın ansızın onu terk etti. Adam kadının ardından şiirler yazmaya devam etti. Daha çok yazdı. Ve günün birinde çok ünlü bir şair oldu. Yıllar sonra kadının yaşadığı kente gitti ve bir şiir dinletisi sundu. Dinleti bittiğinde uğruna şiirler yazılan kadın kolunda kocası ile çıkışa geldi ve adama 'merhaba' dedi. Adam ona sıradan insana bakar gibi baktı. Kadın,'beni tanımadın mı' dedi. Adam,'hayır tanımadım' dedi. Nasıl tanımazsın! Uğruna şiirler yazdığın kadınım, ben; Seni şair yapan kadın... Adam kadının gözlerine baktı ve şöyle dedi. 'Keramet sende olsaydı, o koluna taktığın adamda şair olurdu... Yeni evli bir çift vardı… Evliliklerinin daha ilk aylarında, bu işin hiç de hayal ettikleri gibi olmadığını anlayıvermişlerdi. Aslında birbirlerini sevmiyor değillerdi. Son zamanlarda o kadar sık olmasa da, evlenmeden önce sık sık birbirlerini çok sevdiklerine dair ne kadar da dil dökmüşlerdi Ama şimdilerde, küçük bir söz, ufak bir hadise aralarında orta çaplı bir kavganın çıkmasına yetiyordu. Bir akşam oturup ilişkilerini gözden geçirmeye karar verdiler. Her ikisi de, boşanmayı istememekle beraber, işlerin böyle gitmeyeceğinin farkındaydılar. Erkek, 'Aklıma bir fikir geldi' dedi. 'Bahçeye bir ağaç dikelim ve eğer bu ağaç üç ay içinde kurursa boşanalım. Kurumaz da büyürse bunu bir daha aklımızdan geçirmeyelim. Bu süre içinde de ayrı ayrı odalarda kalalım.' Bu ilginç fikir hanımının da hoşuna gitti. Ertesi gün gidip bir meyve fidanı aldılar ve birlikte bahçeye diktiler. Aradan bir ay geçti. Bir gece bahçede karşılaştılar. Her ikisinin de elinde içi su dolu birer bidon vardı. Bir adam kulübesinde oturuyordu. Kulübesi eski olduğu için, kulübenin duvarlarından sık sık parçalar dökülüyordu. Adam her düşen parçanın yerine bir avuç çamur alıp, dökülen yere y...apıştırıyordu. Sonunda ev çamur yığını haline geldi ve çöktü. Adam 'Ne vefasız evmiş, yıllardır içinde oturdum da çökeceğini haber bile vermedi'diye söylendi. Bunun üzerine ev dile gelerek şöyle dedi: 'Aslında haber vermek i...stedim. Ama ne zaman haber vermek için ağzımı açtımsa, ağzımı bir avuç çamurla tıkadın, konuşmama izin vermedin.' Benzeri bir yaklaşımla, ömür binamızın her gün harab olmaya doğru gittiğini söyleyebiliriz. Aslında ağaran saçlar, dökülen dişler, bükülen beller... Bedenin yıkılmak üzere olduğunun habercisidir. Ama bu sessiz mesajları değerlendiremeyen biri için bunların hiçbiri mana ifade etmez, farkına varmadan ömrünü tüketir, gider.”YENİDEN DÜNYAYA GELSEYDİM, SANİYELERİN NABZINI TUTARDIM”...
![Fikret Gürsoy](https://www.antoloji.com/i/siir/2012/05/19/evlilik-66.jpg)
Hikayeleri de begenim.Teşekkür ediyorum.
10 puan+selamlar.
Mesut Özbek
TÜM YORUMLAR (12)