Efendim Ali küçük bir kasabada dünyaya gelmiş dünyaya geldiği gün kabus başlamış Ali çok çirkin olduğu için annesi dahi kimse sevmezmiş Ali'yi
bebeği görmeye gelenler hayırlı olsun bile demeden gidermiş.Hiç arkadaşı olmayan Ali çok sıkılırmış.Ali 7 yaşına geldiğinde babası okula yazdırmış.Diğer çocukların aileleri çocuklar korkuyor diye Ali'yi okulda istememiş.Ali'nin babası
birkaç okul dolaştıktan sonra Ali'yi başka okula yazdırmış.Çocuklar Ali ile dalga geçiyormuş Ali çok üzülüyormuş.
Sinan: Ali ne kadar kepçe kulakların var bizim çanak anteni her kanalı çekmiyor senin çanak anteni her kanalı çekiyor mu?
Sinan, annesine Ali'nin ne kadar çirkin olduğunu anlatmış ama annesi inanmamış kendi gözleriyle görmek için okula gitmiş.Diğer çocukların
annesi de okula gitmiş.
Sinan'ın annesi:Seher,hanım aa bu ne böyle şekerim yaradılanı hoş gör yaradandan ötürü demişler ama bu çocuğun hiç hoş görülebilecek yeri yok.
Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.
Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...
Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...
Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...
Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...



Çalışmanızı beğeniyle okudum,kutlarım Hatice Hanım,şükranlarımla.
o nasıl bir çirkinlikmiş öyle..merak ettim şimdi, benden bile çirkin olabilir mi? :)))
Emeğinize saygılar sunuyorum.Kutluyorum çalışmanızı...
Bu şiir ile ilgili 3 tane yorum bulunmakta