Yakışıklı atlar koşuyordu hiç durmadan ikimizin arasında
Delikanlı bir dünyada herkes işinde gücündeyken
Tarlalar, başına buyruk
Azıcık zorlasan, yeryüzü bir anda değişecek
Patatesler şişmanlamış, rençperler azgın
Esnaf suskunlukla temizlemiş
Komşuya saplanan kanlı bıçakları
Tenekeciler, bakırcılar, kalaycılar kıyama hazırlanıyor
Tüccarlar rahat
Göbek, her savaşta kendinden daha yuvarlak
Veresiye defteri, faizden kazanıyor hayatını
Hünsa atlar
Kadınları bir başka türlü seviyordu el âlemin önünde
Polisler parmak izi arıyor tabut kapaklarında
Askerler
Namluya sürülmüş mermi gibi bakıyor önüne gelene
Ergenliğe geçen oğlanların sivilceleri patlamaya hazır
Kızlar kanama nöbetinde, olgunlaşan memeleriyle
Kendi hâline bıraksan
Tüyleri yolunmuş bacaklar
Hiç düşünmeden sonsuz bir ihtilal başlatacak
Hürriyeti tanıyacak olsa coğrafya
Steplerden ihanet akacak
Yalan dolanla beslenecek ovalar
Bir anda herkes Kafkasya’da prens
Ya da Baltık şehirlerinde prenses sanacak kendini
Ayaklarını bağlasan efsanelerin
Dünyanın bütün sokaklarında Farisî bir masal
Şah Şehriyar, kalbimizi işgal eden ülkenin hünkârı
Kudüs sokaklarında İbrahim’in fukara ölüsü çürümekte
Yersiz yurtsuz atlar koşuyordu evin içinde
Az daha zorlasak kadehi
İçindeki sarhoş kederi ortalığa dökecek sürahi
Vadesi gelmeden hüzne boğulacak masa
Aramızdaki ülkelerde yorgun atlar koşardı
İki ayrı gökyüzü, kanlı bıçaklı iki yurt parçası
Birbirimize dokunabilsek
Bütün düşmanlıklar anında bitecek elbette
Balkanlar’daki halklar durmadan sevişecek birbiriyle
İşsizler iş edinecek bu kederi
İşi olanlar, sırtını devlete yaslayıp
Sesli bir harfi
Herkesin göreceği bir duvara asacaktı
Uyandık bu gaflet uykusundan. Baktık:
Nazilli’de bir istasyon kahvesi
Selçuk’ta leylekler, Ankara’da devletin ucuz meyhanesi
İstanbul’da şehri ikiye bölen bir şarkı
Giresun’da oturduğu yerden kıpırdamayan dalgakıranlar
Sungurlu’da geçmişi gösteren bir saat kulesi
Bursa’da şadırvana teslim olmuş bir camii avlusu
Kahraman atlar koşuyordu ikimizin arasında
Yapış yapış bir ter yürümüş yorgun çarşafın üzerine
Bütün tüyler ıslak, buna kaldırımda yürüyenler dâhil
Bir başka dile çevrilmeye çalışılmış dudaklar da…
Dayanamadım
Ben senin bacaklarının arasındaki bütün ülkelere
Kokular sürdüm
Kendi etimle besledim açlık çeken yurttaşları
Gördüm:
Sevişmeyi hak etmek için
Attar pazarında bin bir türlü baharat sırasını bekliyor
Zahter, melengiç, tarçın, kehribar
Fesleğen, kekik, reyhan
Anason, haşhaş, karanfil
Siirt’te bıttım, Antep’te fıstık
Urfa’da suda boğulan inançlı balıklar
Diyarbakır’da burçlara saplanmış sahipli bir mermi
Mardin’de dam kavgası; Adıyaman’da kuşçular kahvesi
Gözüm kararmış
Söylediğiniz her söz kabulüm bu coğrafyada
Kayıt Tarihi : 28.8.2015 16:30:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!