Evet veya Hayır Şiiri - Fikret Gürsoy

Fikret Gürsoy
BİR TEBESSÜMÜ BİRBİRİMİZE ÇOK GÖRMEYELİM
402

ŞİİR


15

TAKİPÇİ

Evet veya Hayır

On iki Eylül’de, sandık önümüze gelecek
Umut içerisinde bekleyenler, hep gülecek
O gün, evet veya hayırdan biri verilecek
Merak ediyorum, halk bakalım ne diyecek

Darbecilerle, yüzleşme günü hep deniliyor
Halkımız, geçmişi gayet çok iyi biliyor
Vatandaş, yanlış yapanların üzerini çiziyor
Elli gün sonra, sandıktan acaba ne geliyor

Evet, mi? Çok, hayır mı? Çok, sen ne dersin
Vereceğin kararla, geleceğe iyilik edersin
Sandıktan çıkan sonuç, ülkeme huzur versin
Aman dikkat et, yanlış kararınla yazık edersin

Ülkem bir zamanlar, çok kötü sancılar çekti
Halkım zorla, demokrasi için, tohumlar ekti
Geçmişte hortumcuların sırtı, gayet çok pekti
Verilen yanlış kararlarla, ülkem dünyada tekti

24.07.2010
Fikret Gürsoy
ARAŞTIRMACI-YAZAR-ŞAİR-PROGRAMCI

Fikret Gürsoy
Kayıt Tarihi : 24.7.2010 16:25:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


1970'li yılların sonlarında terör olaylarının artmasıyla, Türkiye'nin bir kan gölüne dönmesini neden gösteren Silahlı Kuvvetler emir komuta zinciri içinde 12 Eylül 1980 günü yönetime el koydu. Demokrasiye ara verilen o sonbahar sabahına nasıl gelindi? 1980 yılının ilk ayı içinde ölü sayısı 2000'i aştı. İskenderun'da bir polis karakoluna, Adana'da da bir askeri araca düzenlenen silahlı saldırılarda 3 polis ve 2 er öldürüldü. Mart ayında Zile'de çıkan Alevi - Sünni çatışması 1 kişinin ölümüyle sonuçlandı. Aynı ay içinde Urfa'da kurşuna dizilen 8 kişiden 6'sı öldü, İstanbul'da da bir bankanın önünde nöbet tutan 2 er soyguncuların kurşunlarıyla can verdi. Nisan ayında İstanbul'da yazar Ümit Kaftancı oğlu silahlı saldırıyla öldürüldü. Mayıs ayında düzenlenen saldırılarda ise Tümgeneral Sabri Demir ağ yaralanırken, MHP Genel Başkan Yardımcısı Gün Sazak yaşamını yitirdi. Haziran ayında İstanbul'da CHP'nin Beyoğlu MHP'nin de Gaziosmanpaşa ilçe başkanları öldürüldü. Temmuz ayında Çorum'da patlak veren olaylarda 26 kişi yaşamını yitirdi, İstanbul'da da eski başbakanlardan Nihat Erim, sendikacı Kemal Türkler ve CHP milletvekili Abdurrahman Köksal oğlu silahlı saldırıya uğrayarak hayatını kaybetti. Ağustos ayında Ankara'da bir sendika başkanı, otomobiline açılan yaylım ateşi sonucu can verdi. 1980 yılının Temmuz-Ağustos aylarında doruk noktasına çıkan ve bir yılda 10 binli rakamları bulan şiddet olayları 12 Eylül darbesinden sonra birden bire azalarak 1983'te 185'e kadar düştü. Siyasi kaos yılları 1970'li yıllar sona ererken Türkiye ağır bir siyasal ve ekonomik bunalımla karşı karşıyaydı. 1977 seçimlerinden sonra istikrarlı bir hükümet kurulamadığı gibi, iki büyük parti CHP ve AP arasındaki diyalog neredeyse tamamıyla ortadan kalkmıştı. 1979 Kasım'ında Demirel başkanlığında, dışarıdan MHP ve MSP destekli AP azınlık hükümetinin kurulması da siyasal istikrarsızlığı sona erdirmeye yetmedi. Bu arada günde 25-30 kişinin yaşamına mal olan siyasal ve toplumsal şiddet olayları da bütün hızıyla sürüyordu. İstikrarsızlığın yanı sıra giderek artan şiddet olaylarından tedirgin olan ordunun üst kademesi, 27 Aralık 1979'da Milli Güvenlik Kurul Başkanı sıfatıyla Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'e bir uyarı mektubu gönderdi. Korutürk'ün 2 Ocak 1980'de kamuoyuna duyurduğu uyarı mektubunda, ülkenin içinde bulunduğu durumun değerlendirilmesi yapıldıktan sonra şöyle deniliyordu: 'Türk Silahlı Kuvvetleri ülkemizin bugünkü hayati sorunları karşısında siyasi partilerimizden bir an önce, milli menfaatlerimizi ön plana alarak, anayasamızın ilkeleri doğrultusunda ve Atatürkçü bir görüşle bir araya gelerek anarşi, terör ve bölücülük gibi devleti çökertmeye yönelik her türlü hareketlere karşı bütün önlemleri müştereken almalarını ve diğer anayasal kuruluşların da bu yönde yardımcı olmalarını ısrarla istemektedir.' Uyarı göz ardı edildi Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'ün kamuoyuna duyurduğu, terör ve bölücülük olaylarının artışıyla ilgili uyarı mektubu gerek iktidar gerekse muhalefet partileri tarafından görmezden gelindi. Her iki taraf da bu mektubun muhatapları olmadıklarını açıkladılar. Bu durum öteden beri bir müdahale hazırlığı içinde olan ordunun üst kademesinin bu yöndeki hazırlıklarını hızlandırdı. Ordunun mektubu adresini bulamadan ortada kalırken, 6 Nisan 1980'de Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'ün görev süresinin dolması mevcut bunalımlara bir yenisinin eklenmesine yol açtı. Siyasi partiler bir isim üzerinde uzlaşmaya varamayınca yeni cumhurbaşkanını seçmek bir türlü mümkün olmadı. Bu görevi Cumhuriyet Senatosu Başkanı İhsan Sabri Çağlayangil aylarca vekâleten yürüttü. 1980 sonbaharına gelindiğinde kriz bütün hızıyla sürüyordu ve birçok ilde sıkıyönetim ilan edilmiş olmasına rağmen şiddet olayları her geçen gün tırmanıyordu. Bu arada bazı kesimler ordunun duruma bir an önce müdahale etmesi için sabırsızlık gösteriyorlardı. Ordu yönetimde 12 Eylül 1980 günü sabah saatlerinde Türk Silahlı Kuvvetleri, emir-komuta zinciri içinde yönetime doğrudan el koydu. Darbeyle birlikte Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Nejat Tümer ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Cilasun’dan oluşan 5 kişilik bir Milli Güvenlik Konseyi kuruldu. MGK Başkanı Kenan Evren darbenin gerekçelerini aynı gün öğle saatlerinde yaptığı radyo ve televizyon konuşmasında kamuoyuna açıkladı. Yine aynı gün yayımlanan 1 numaralı MGK bildirisi şu satırları içeriyordu: 'MGK devlet yönetimine doğrudan el koymuştur. Her türlü siyasi faaliyet her kademede durdurulmuş, parlamento ve hükümet feshedilmiş, bütün parlamenterlerin yasama dokunulmazlıkları kaldırılmıştır. Bütün yurtta sıkıyönetim ilan edilmiş, ikinci bir emre kadar sokağa çıkmak yasaklanmış, yurtdışına çıkışlar durdurulmuştur. Yasama ve yürütme yetkileri MGK tarafından kullanılacak ve kısa zamanda bir bakanlar kurulu oluşturularak yürütme sorumluluğu bu kurula bırakılacaktır.' Bu arada siyasi parti başkanları MGK kararıyla, 'can güvenliklerinin sağlanması amacıyla Türk Silahlı Kuvvetleri'nin koruma ve gözetiminde' belirli yerlerde ikamete tabii tutuldular. Süleyman Demirel ve Bülent Ecevit, Gelibolu Hamza koy’a, Necmettin Erbakan'da İzmir Uzun ada’ya gönderilirken, bazı milletvekilleri ile DİSK'in üst düzey yöneticileri gözaltına alındı. Aynı gün yayınlanan 2 numaralı bildiriyle ülke genelinde saptanan 13 sıkıyönetim bölgesine 13 general sıkıyönetim komutanı olarak atandı. Yine aynı günkü 7 numaralı bildiriyle Türk Hava Kurumu, Çocuk Esirgeme Kurumu ve Kızılay dışındaki bütün derneklerin faaliyetlerinin durdurulduğu kamuoyuna duyuruldu. Bülent Ulusu Başbakan Emniyet Müdürlüğü bütün örgütüyle birlikte Jandarma Genel Komutanlığı'nın emrine verildi. MGK Başkanı Evren, 20 Eylül 1980'de aynı yılın ağustos ayında normal prosedür gereği emekliye sevk edilen Deniz Kuvvetleri Komutanı Bülent Ulusu'yu Başbakan olarak görevlendirdi. Ulusu hazırladığı bakanlar kurulu listesini 21 Eylül 1980'de MGK'nın onayına sundu ve liste aynı gün onaylandı. Bakanlarını olağanüstü bir hızla belirleyen Ulusu, hükümetin programını da aynı hızla tamamladı. Programın belirlediği hedefler, saptadığı sorunlar, önerdiği çözümler ve öngördüğü faaliyetler tamamen MGK'nın bildiri ve kararlarındaki görüşler doğrultusunda hazırlanmıştı. Ekonomi yönetimi ise bir önceki dönemde uygulanmaya başlayan 24 Ocak kararlarının mimarı o dönemin Başbakanlık Müsteşarı Turgut Özal'a bırakıldı. Özal hükümette Başbakan Yardımcısı olarak yer aldı. MGK kısa bir süre içinde önceki dönemden kalan sivil yöneticileri de büyük ölçüde tasfiye etti. 25 Eylül 1980'de bütün il genel meclisleriyle, belediye meclisleri feshedildi. Belediye başkanlarının görevlerine son verildi. Yerlerine MGK'ya yakın kamu görevlileri veya ordudan emekli olmuş kişiler atandı. 67 ilden 27'sinin valileri değiştirildi ve yine bu görevlere orduya yakın olanlar getirildi. Liderler Ankara'ya döndü Gelibolu Hamza koy’daki askeri dinlenme tesislerinde 'güvence altına alınmış' bulunan CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit ve AP Genel Başkanı Süleyman Demirel 10 Ekim'de Ankara'ya getirildi. Siyasi amaçlı olmamak kaydıyla ziyaretçi kabul etmelerine izin verildi. Buna karşılık MHP lideri Alpaslan Türkeş ve bazı MHP yöneticileri 11 Ekim’de, MSP lideri Necmettin Erbakan ve bazı MSP yöneticileri 15 Ekim'de tutuklandı. Öte yandan MGK, ekim ayı başında ve daha önceki tarihlerde mahkemelerce verilmiş olup TBMM'nin onayını bekleyen sağ ve sol görüşlü mahkûmların idamlarını onaylamaya başladı. 7 Ekim'den başlayarak bu cezalar infaz edildi. 27 Ekim'de MGK, geçici anayasa işlevini taşıyacak olan 2324 sayılı 'Anayasa düzeni hakkındaki kanun'u kabul etti. Yasaya göre 1961 Anayasası'nın TBMM'ye verdiği bütün görev ve yetkiler MGK'ya, cumhurbaşkanına verdiği görev ve yetkiler de MGK Başkanı'na devrediliyordu. Başka bir anayasa hazırlanana kadar yürürlükte kalacak olan bu geçici anayasa, 12 Eylül döneminin başka birçok yasası gibi yayımlandığı tarihten itibaren değil, 12 Eylül 1980 itibariyle yürürlüğe girdi. 1970'li yılların ortalarında başlayıp yıllarca Türkiye'yi kasıp kavuran siyasal şiddet olayları 12 Eylül askeri müdahalesiyle birlikte 'bir gün' içerisinde hissedilebilir bir biçimde azaldı ve kısa bir süre büyük ölçüde durdu. Özellikle yasadışı sol örgütler hızla çökertilerek etkisiz hale getirildi. 1983 seçimlerinin ertesine kadar süren 12 Eylül dönemi boyunca binlerce kişi tutuklandı ve yine binlerce kişi sıkıyönetim mahkemelerince çeşitli hapis cezalarına çarptırıldı. Cumhurbaşkanı Kenan Evren, 1 Temmuz 1983’te askerlik vazifesinden ayrıldı. MGK’nın varlığı da TBMM Başkanlık Divanının 7 Aralık 1983’te toplanmasıyla sona erdi. Emekliye ayrılan öteki MGK üyeleri Nurettin Ersin, Tahsin Şahinkaya, Nejat Tümer ve Sedat Cilasun altı yıl süreyle Cumhurbaşkanlığı Konseyi üyeliklerine getirildiler. Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in ve Cumhurbaşkanlığı Konseyi üyelerinin görev sürelerinin bitmesiyle Oniki Eylül Dönemi fiilen sona ermiş oldu.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Fikret Zikret Gürsoy
    Fikret Zikret Gürsoy

    kutlarım ilhamınız bol olsun efendim ülkem güzellikle dolsun


    AYŞENUR YİĞİTBAŞ BULĞU

    Cevap Yaz
  • Fikret Zikret Gürsoy
    Fikret Zikret Gürsoy

    güzel paylaşım için teşekkür ederim bir süre netten uzak kaldım,ben etrafımdakiilere şunu söylüyorum bugün dost meclisindede söylediğim gibi hayır demek pkk ile aynı tarafta olmak demek bu kadar basit kimler pkk yanlısı görmek için oylarını öğrenmek yeter...


    SEVGİ AKKAYA

    Cevap Yaz
  • Can Özümsün
    Can Özümsün

    Sayin Gürsoy zamana uygun bir siir kutluyorum sizi.. Ülkemiz icin en hayirlisini diliyorum..

    Cevap Yaz
  • Fikret Zikret Gürsoy
    Fikret Zikret Gürsoy

    geçmişle övünmüyoruz ama o zamanları siz yaşamadınız demekki sokaklarda kurşun lar yarış yapıyordu elinde silahla gençler koşmaca oynuyodu abim sabahlara kadar evde yoktu duvarlara yazı yazıyo çünki ailene zarar veririz diyordu gelmezsen neyin darbesini konuşuyorsunuz işe giden genler altlarına işiyolardı nere gidiyosun diyen silahlı arkadaşını görünce bunları biz yaşadık siz yaşamadınızmı ha o hale bilinçli getiren olmuşsa sorgulayalım ama darbe diye yüzbinlerce silahın devletin eline geçmesine diyosanız vicdanınızla başbaşa kalın ben parti tutmuyorum ülkem için hangisi iyise o gelsin sonra şunuda anlamış değilim kardeşim biz neye evet yada neye hayır diyecez biri bize bunu açıklayacakmı körü körüne prapoganda yapmayın lütfen


    SİBEL DENİZ

    Cevap Yaz
  • Ayhan Bayram
    Ayhan Bayram

    Sayın Fikret Gürsoy:12 Eylül Askeri Anayasasının milletimizden neler götürdüğünü bilmemek imkansız.Ama darbe gereklimiydi o da tartışma konusudur.Kardeşin kardeşi öldürdüğü bir ortam vardı.....Şimdi bu EVET HAYIRA gelince vatandaş olarak iyi düşünmek gerekir.Bulunduğum konum gereği net birşey söylemem imkansız.selamlar

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (23)

Fikret Gürsoy