.
aahh çocuk
bu hüznün gölgeleri ne kadar çok
ne kadar etrafımda köyler kasabalar
hangisine gitsem deniz kapalı
bir şiir bile düşemiyorum şu karanlığa
imgeler satılmış bu akşam
her şeyi bırakıp
nora’yı anlatmalı
bir türküler tutuyor elimi
seviyorum demekle işkenceye çekme
ellerim bir avuç neft
ellerim köz
kurumuş limanlardan yana rüzgarlı
kırpılan saçlar kadar kısa
tutunsan bir şey kalmaz sana
göremedim işte
biliyorum ki sözsüzümde
milat başlatıyorum şuraya
sarı sayfalardan bir satır karalıyorum
ıssız alnımın ortasına
ter kesiyor oraları
kağıt mendiller
bil ki
perişanlıkta para etmiyor kalmışlıkta
ayaza dönüyor akşamlar
sırıtıyor duvarlar
unutuyorum çayımı
kalemi mi masada
acılara çocuklar büyütüyorum
düşüm ortası gecede
karanlığın zehri oluyor
elimi uzatıyorum ağzına
'sus'
sızı kaplıyor derinden gölgelerimi
sarınıyorum yatağa
beyaz elbiseler biçiyorum ayrılığa
beni konuşturma
kör dillerin ucunda
bu kadar uzaklık
fazla gelir ağrılarıma
ayaklarımı unuttum tufanda
artık kitaplarımda bitti
ağırlaştım kendime
ince parçalar kesip
tüm ediyorum sesleri de
bir şeylere benziyor diyorum
bulamıyorum
bazen yangın dumanında kaldığım
bazen bir çift ağaç
bazen ağzında ekmek ucundan ısıran bir kadın
sonra birden uzuyorum
kopartıyorum tırnaklarımı
ağrılarımı soyuyorum
biliyor musun
iyi geliyor bana
sana derin baktığımda
kapıldığım ayna
kapatıp giderdim yüzümü hani
görmezdin de
'ne oldu canım böyle
bir yerini mi kestim yine'
dersin diye bekliyorum
evet özlüyorum
biliyorum ki duysan
okusan gözlerimi
iç’inden çoktan şımarmıştın şimdi
seni şımartmayı seviyorum
çocuk yanın alıyor elimden
sallıyor bayrağımı
bıktım artık bu yenilgiden
zaptı zor değilken
gücüme gidiyor benden giden
hele büyüt diye verdiği mi
yeni kesip atmışken
ahh ben kırgınım
beni bir o anlar dedim
rüzgara ellerimi açtım
rüzgarıda kesip
sıcak et'tin
ne söyledim
ne bildin
hepsi ben'dim
çoğaltırsın diye sana verdim
evet özlüyorum
çaresiz
yalnız kalmak
kendine uzak olmak
bu kadar dokunamamak
yılgınlığa karışmak
ufalıyorum kuytularımda
yeniden sarmaşık duvarları örüyorum masama
sonra lambalar
tavanı duvarları göstermeyen haliyle
evet diyorum
her yanım gökyüzü
her yanım dünya
ne zaman elimi atsam
çarpıyor bir soğukluğa
sakın söyleme
gömüldüğümü iç’ime
bıraktım kendimi
yenile yenile
bile bile
ipin varsa bağla ellerimi
çırpınmam hiç değilse
ve ben gözüm
küs çeşmeler altında
kanımla yıkıyorum kendimi
elbet keseceğim gövdemi
işe yaramıyor madem
almalıyım bu yüreği
işte bu yürekte eskidi
ağzım kuruyor
sakalım uzuyor
kör bilmecelerden kaçıyorum
ne yana yazılar yazsam
boşluğa uçuyor
ne gitti mi var bu işin
ne kaldı mı
az kaldı
suyumda bitiyor
su yılı
Zafer Zengin EtnikaKayıt Tarihi : 13.8.2006 00:50:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!