Verme güzele gönül, verme!
Verdiğin zaman pişman olursun, iş işten geçer…
İçini acıtır, ah ettirir insana.
Çabası büyük olur; koşarsın tüm gayretinle, soluk alamamacasına…
Emek verir, süründürür seni arkasından…
Biraz güler, sonra yine devam eder…
Nazı büyük olur, herkes kaldıramaz onu…
‘Neden’ler, ‘niçin’ler birbirini kovalar; sen ise cevabını, kendi sarhoş bedeninde ararsın...
Anlam veremez, kaybolursun o bedende…
Derinlerde kendini ararsın, bir parça da onda seni…
Biri gelir ve sorar sana “bulabildin mi bari? " diye...
Hafiften bir bıyık altı gülüş atar, bulamadığını o da bilir!
Kendisi de çünkü aynı duyguları yaşamıştır vaktinde...
Kafanı kaldırır, ona öfkeli bir bakış atarsın.
Sonra...
Kafanı yine öne eğer ve yine onu düşünürsün.
Geçtiği sokağı, mavi panjurlu penceresini, beyaz eldivenlerini…
Biraz zaman geçer, kafanı dağıtırsın ve sonra yine başlarsın…
Saat 17:32…
Memuriyeti olan işinden çıkıp dönmüştür caminin köşesinden…
Başında kurdeleli kırmızı bir şapka ve onla uyumlu dizlerine kadar olan siyah eteğiyle…
Adımlarını sayarsın; 25, 26, 27 diye, 70 olmasını istemezsin.
Çünkü bilirsin ki tahta kapı kapanır, içeri girer, perdeler bir daha açılmaz…
Ve yarın ki sabah olacak 70 adımı beklersin…
Onunla yatar, onunla kalkarsın…
Yastığa kafanı koyar, onu düşünürsün…
Bir sigara bitmeden diğerini yakarsın…
Sabah olduğunda, onu görme heyecanı ile çoraplarını ters giyer,
Gömleğin o son düğmesini iliklemezsin,
Pantolonu ise hiç sorma, kapıdan çıkarken fermuarı çekersin…
Yine de yakalayamazsın; akşamın olmasını beklersin…
Sabahki 70 kaçmıştır, akşamki 70'i ise evde seni bekleyen son yetmişlikle beklersin...
Kayıt Tarihi : 27.3.2017 00:40:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!