EV
-I-
Bütün kadınların içinde kapalı odalar vardır, diyor annem: arzudan mutfak,
kederden yatak odası, ilgisizlikten banyo.
Bazen anahtarlarıyla gelir erkekler,
ve bazen gelir erkekler çekiçleriyle.
-II-
Nin soo joog laga waayo, soo jiifso aa laga helaa, (*)
Dur dedim O’na, Hayır dedim O’na, fakat dinlemedi o adam.
-III-
Belki bir planı vardır kadının; belki kendisinin yapmak için geri alır adamı,
buz dolu bir küvette birkaç saat sonra uyanması için adamın
kuru bir ağızla, aşağı doğru bakarken kendisinin yeni ve şık yöntemine.
-IV-
Bedenimi gösteriyorum parmağımla ve diyorum ki:
Ah, bu eski şey mi? Yeni giyindim bunu üstüme.
-V-
Bunu yiyecek misin? diye soruyorum anneme, parmağımla gösteriyorum yemek masasında uzanan ve ağzında kırmızı bir elma doldurulmuş olan babamı.
-VI-
Vücudum ne kadar büyük olursa, o denli daha fazla kapalı oda var onda, ve o denli daha çok erkek gelir anahtarlarıyla. Anahtarı o kadar da içeri sokmamıştı Anwar; hâlâ düşünüyorum içimde acaba ne açabilirdi diye. Basil gelmişti ve üç yıl kapı önünde duraksayıp durmuştu. Mavi gözlü Johnny, başka kadınlarda da kullandığı bir çanta dolusu alet edevatla gelmişti: bir saç tokası, bir şişe çamaşır suyu, bir sustalı bıçak ve bir kavanoz vazelin. Tanrı’nın ismini bağırmıştı Yusuf anahtar deliği arasından ve hiç kimse cevap vermemişti. Bazıları yalvarmıştı; bazıları bedenimin yan tarafına bir pencere bulmak için tırmanmıştı; bazıları yolda olduklarını söylemişlerdi ve gelmemişlerdi.
-VII-
Dokunulduğun yerleri oyuncak bebek üstünde göster bize, dediler.
Dedim ki onlara, Oyuncak bir bebeğe benzemiyorum ben, bir eve benziyorum.
Dediler ki bana, Evin üstünde göster bize.
İşte böyle: İki parmak reçel kavanozunda.
İşte böyle: bir dirsek banyo suyunda.
İşte böyle: bir el çekmecede.
-VIII-
Sana şunu söylemeliyim ki, dokuz yıl önce ilk âşık olduğum çocuk sol göğsümün altında bir kapak bulmuştu, oradan aşağı düşmüştü ve o tarihten bu yana ortada görülmedi. Arada sırada hissediyorum kalçamda sürünen bir şey olduğunu. O çocuk bilincinde olmalı ki, ben O’nu muhtemelen serbest bırakacağım. Umarım ki o çocuk, kibar anneleri olan taşradan gelmiş iki kayıp çocukla toslaşmamıştır. Çok kötü şeyler yapmıştı o iki çocuk ve saçlarımın labirentinde kaybolmuşlardı. Yeterince iyi davranmıştım onlara, bir dilim ekmek ve eğer şanslıysalar bir parça meyve. Mavi gözlü Johnny hariç… saç örgülerimi aralamıştı ve emekleyerek içeri girmişti. Aptal oğlan… korkularımın mahzeninde zincirlendi ve müzik çalmıştım oradan söküp atmak için.
-IX-
Tak tak kapı.
Kim var orada?
Hiç kimse.
-X-
Eğlence partilerinde parmağımla vücudumu gösterip diyorum ki “İşte burası aşkın öleceği yer. Hoş geldiniz; içeri geçin; kendinizi evinizde hissedin.” Herkes gülüyor; benim şaka yaptığımı sanıyorlar.
Warsan Shire (d.1988)
Çeviren: İsmail Haydar Aksoy
(*) Çevirenin notu: Şiirin orijinalinde Somali dilinde yer alıyor bu dize. “Burada hiç erkek yok; uzanacak yer yok burada” anlamına geliyor.
İsmail AksoyKayıt Tarihi : 20.1.2022 00:22:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
The House By Warsan Shire i Mother says there are locked rooms inside all women; kitchen of lust, bedroom of grief, bathroom of apathy. Sometimes the men - they come with keys, and sometimes, the men - they come with hammers. ii Nin soo joog laga waayo, soo jiifso aa laga helaa, I said Stop, I said No and he did not listen. iii Perhaps she has a plan, perhaps she takes him back to hers only for him to wake up hours later in a bathtub full of ice, with a dry mouth, looking down at his new, neat procedure. iv I point to my body and say Oh this old thing? No, I just slipped it on. v Are you going to eat that? I say to my mother, pointing to my father who is lying on the dining room table, his mouth stuffed with a red apple. vi The bigger my body is, the more locked rooms there are, the more men come with keys. Anwar didn’t push it all the way in, I still think about what he could have opened up inside of me. Basil came and hesitated at the door for three years. Johnny with the blue eyes came with a bag of tools he had used on other women: one hairpin, a bottle of bleach, a switchblade and a jar of Vaseline. Yusuf called out God’s name through the keyhole and no one answered. Some begged, some climbed the side of my body looking for a window, some said they were on their way and did not come. vii Show us on the doll where you were touched, they said. I said I don’t look like a doll, I look like a house. They said Show us on the house. Like this: two fingers in the jam jar Like this: an elbow in the bathwater Like this: a hand in the drawer. viii I should tell you about my first love who found a trapdoor under my left breast nine years ago, fell in and hasn’t been seen since. Every now and then I feel something crawling up my thigh. He should make himself known, I’d probably let him out. I hope he hasn’t bumped in to the others, the missing boys from small towns, with pleasant mothers, who did bad things and got lost in the maze of my hair. I treat them well enough, a slice of bread, if they’re lucky a piece of fruit. Except for Johnny with the blue eyes, who picked my locks and crawled in. Silly boy, chained to the basement of my fears, I play music to drown him out. ix Knock knock. Who’s there? No one. x At parties I point to my body and say This is where love comes to die. Welcome, come in, make yourself at home. Everyone laughs, they think I’m joking.
![İsmail Aksoy](https://www.antoloji.com/i/siir/2022/01/20/ev-warsan-shire.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!