Etnik Yapılaşma Halk ve Toplum 01

Bayram Kaya
2924

ŞİİR


13

TAKİPÇİ

Etnik Yapılaşma Halk ve Toplum 01

Cahili duvara vursan, duvar yıkılır. Duvarın yıkılması, gücün, alçak gönüllü merhametinden Cahil sanır ki benden. Çünkü vurumdaki güç; çıkan bir atımın iniş aşağı haldir, düzleştikçe erkesini yitirir. Yiten erke düzenliliğin yıkılmasıdır. Güç, cahilin bir özelliği değildir. Özne ve nesnelde ortak var bulunandır. Cahil bunu kör kullanmıştır.

Bir okur, kendi anlama kusurlarını içeren, zaman zemin düzlemini bilinç olarak tanımamış olmamaktan kaynaklı, zaaf olan çelişik sıfatını, okuduğundan duyduğundan demle; Ya bir şey anlamamakla bitirir; Yada, şöyle şöyle yaz diye,alışmalarının düz giti ile kendisini yitirir.

Bir yazar kendi bilmezliğini, zaman ve zeminde olmayan düşünmeleri, öğrendikçe önemser olur. Düşünmenin kaynağı kendinden olmayınca, bu fikrinin; bir yerle yeksan oluşundan ötürü de, çeker zikrini. Ki anlaşılmamıştır!

Bunun anlatım şekli çoktur. Kusurun ortalaması yoktur. Asıl olan nicelenimdir, azar azar. Anlamak isteyen araştıran okur; anlaşılmak istenen de, anlatan da yazar. İşte o zaman, değmemiştir ikiliden hiç birine nazar. Kendi düzleminde bir sorgulayış ve sorgulanışla...

Akanla, soran; dere ile nere, yan yana gelse, Konuyu bir cahille, bir bilir (!) okur anlamaz. Biri cahilliğinden, biri fazlasını bildiğinden, zanlamaz...

Etnik Yapılaşma Halk ve Toplum 1

Eski toplumlar, komün yaşam düzleminde getirdikleri, paylaşan ve ayrışan yapılarını, gittikçe özelleştirdiler. Çünkü başlangıcın grup birlikleri toplumsal yapısı girişimleri, henüz karşılıklı bir bağımlılık ve izafilik düzenlemeli değildi. Bölge sınırları içinde büyük aile birlik iş bölüşümü ve paylaşımı tüketimi biçiminde idi. Gruplar arası girişimler yoğunlaşmamıştı.

Bu yapılar grup birlikleri ve doğadan üretim artışı ile bağımsızlaşan özgürleşen yapılar olurken, haydutlaşan saldıran yağmacı yapılarıda ortaya koymaktadır. Kendi kültür gelenek üretim deneyimlerini, kutsal kılınan totem anlama, anlatım, sembol ve imlerini; bir aitleşme sürecini, sosyolojik olarak damgalıyordu. Bu onların bir çeşit tılsımlı yaşam garantisidir. Totemleşme bir aitlik, bir ifade edilişin bir yapabilirlik meşruiyetleşmesidir.

Hani alkol için denir ya; “”şişede durduğu gibi durmuyor.”” İşte süreç içindeki durumlarda ilk var oluşlarındaki temeller o saflıkta kalmıyordu. Gelişiyor değişiyor, ilk meydana gelişlerin anlarından, anlama anlatım nedeninden eser bile kalmıyordu. Ama temel görevi olan yaptırım, otorite konup, saygılanışın tipi ruhsallığı, aynı kalıyordu. Müthiş bir yaptırım gücü sağlıyordu. Yasalar gibi çok kuvvetli bir eğemenliksel alan olabiliyordu. Bu nedenle totem anlayışı; tabu kılarlığa, kutsal oluşun dokunulmazlığına, büyü ve sağaltıma, günün anlayışı ölçeğinde bürünecekti. Düşünceyi yerden alıp göğe iletecekti, toplumsal sözleşme düzen ittifakları boyunca.

Bu hal, çoban ve yerleşebilen çiftçi toplumlar için farklı farklı olabildiği gibi; çiftçi ve çoban toplumlar içindede, benzer yada ayrı ayrı yansıtılış olarak gelişebilmekte idi. Burada ki toplumlar, henüz tam örgütleşen bileşenler olmayıp,doğada benzer iş birliklerinin düzenleri içinde, benzerlikleri tekrarlayarak doğayı üretebilen yapılardır. Normal bir halin sürüşüdür.

Ne zaman ki toplumsal evrim, karşı gruplarla bu grupları, komplike olarak birleşmeye başladı, o zaman asıl çözülmesi gereken sorunlar patlak verdi. Bağımlılaşan ve bağımlı izafi özgürleşen toplumsal yapı, farklı totem sembol ve aitlikleri bağdaştırmak gibi bir sosyal etnik görev tutumla ile baş başa kaldı. Totem damgalar yeni ittifakta kimin kile olacak cinsel meşru ve yasak ilişkisinden tutunda, hangi tür kardeşin diğer kardeşle evlenip evlenmeyeceğine, çocuğun hangi totem nesebe ait olacağını belirlemede etkindi.

Bir Ya da daha çok sosyolojik toplumsal birim, birleştikçe kendi aitlik özellikleri bu yapı içinde kendiliğinden bir, çatışan farklılık olarak bileşen yapılara ve birleşimden doğan, yeni toplum yapısına, yansıdı. Bu icabı hal, kendiliğinden, hem bir ötekileşme ve ötekileştirmeyi ortaya koydu. Bu, başkasına benzememe ile toplumsal yapının birleşme çelişkisi iidi. Bu süreç, önce kendisini evlilik yolu ile kardeşleşme ilişkilenmesi ile duyurup, gittikçe sıklaşan dokular olarak yaşama yansıtıldı. Zıtlıklar, çelişkiler totem etnik yapıların var oluş halidir.

İkizleşme denen süreçler ortaya kondu. Yeni zenginlikler eski yapılarla çatışmaya, oradaki anlayışların terkine Ya da yeni yapı ile daha bir değişmesine yol açtı. Bu gelişme toplumsal travmaların yani alışmanın, gelenek göreneklerin rahatından kopuşun ilk zorunlu evrimsel başlangıcıdır. Ata totem yansımaları taşımaktan kurtulamayacaktınız.

Tekil sosyolojik birimler, artık birçok tikelleşmelerin birarada, yeni ittifaki sözleşmeli yapının içinde konumlanacaktı. Ata totem belirleyiciliğindeki bu tekil etnik grupları, yeni yapı kendi bağrına; yansıma ile sarmıştır.Bunun tümelleşen girişimleri halk ve toplum yapıya kayması zamanın nesnel sosyal belirlenmesiyle kendilik ilişkilerle düzenlenişi kaçınılmazdır.

Dinler bu organizasyona, ata totem ilişkiden ittifakların çok başlılıktan tek başlılığa gidişin, sosyolojik belirmesidir. Daha sonra sınıfsal yapıların etkimeleriyle, girişimlerine göre, bir hayli biçimlenecekti. Etnik ata totem aidiyet, kutsal ve tabu var oluşlar, bu sürecin mezhep yorum kaygıları olarak tekleşen yapıda, çoklaşan ayrışma ve çatışmaları süreçleyecekti. İnançlar yapının bir sosyolojik görevdeşi olarak, yaşamı yorumlayan dönüştüren olarak ortaya çıkarken, süreçle; nitelik alamayan sürekli şişen bir yapı olarak, bakılan yere göre içi doldurulup tanımlanan yapı oldu.

Bununla kalmayıp, toplumsal eğemenliğe soyundu. Kendisini ve evreni başlangıçtan beri değişmez, evren ve kendisi, başlangıçta nasılsa öyle duran bir ilişki olarak var sayım getirdi. Öyle ise bunun, bu toplumsal yapının temel değişmez, mutlaka uyulmasının bir var kılınışı da, olmalıydı.

Bu hal realitede tutunamayınca, özgür düşünce, kendisini yorum farkı ile ve kendi içinde sürtüşen bir karşı koyuşla şekilleyecekti. İnancın bir görüşü bunları sapıklık! diye söyleyip adlandıracaktı. Bu bağlamdaki sapıklık, özgür düşünceye sahip oluşumuzun bir beraatidir. Protestanlık Ya da yeni durumların icması gibi rey olan, Ya da olmayan, çatışma alanı ile bidat sapıklılklar! sayılacaktı.

Etniklik var oluşlar, değişen yapıların, kutsallıkların, yeni anlayışla sebolize edilen, idoller üzerindeki ittifaklarla sağlandı. Bu kutsal ittifallara rucu ediş, yeni belirişlerle ortaya konan toplumsal iş birliğinin bir gerekmesi sayesinde oluyordu. Yeni semboller iki, üç, dört yüzlü totemlerin tören figürleriyle öykünenerek bu yeni yapıya adapte oluşun süreçlerini başlattı.

Gruplar ve kişiler, etnik birimler sosyolojik değişmeleri ancak semboller üzerinde anlayıp soyutlar olabiliyordu. Yeni birleşen yapıya getirilen, etnik çevresel ve sosoyolojik, somut soyut üretim aidiyet yaşantılaştırmaları, iki ve daha çok yapılarla bir arada tutumlatılıp davrandırılıyordu. Bu yeni davranışların etkinlik alanını sınırlayan, belirleyen, bir zar içine alındığında, ötekileşen etnik yapıları doğal olarak ve zorunlu olarak ortaya koyuyorlardi.

Zar içindeki yeni yapı, toplum yapılı davranıştan ötürü etnik belirmenizi kısıtlıyor hatta, etnik davranışınıza karşı oluyordu. Yine yeni yapı; toplumsal bir ilişki girişimi olduğundan; bu girişimle üretim yapamayan kişileri, apaçık belirlemişti. Bu özel ilişki içinde görev alamayanlar ödev alarak halk grubu denen bu alan, çocuk bakımı, temizlik, yemek gibi geri hizmetleri üslenmeleri nedeniyle, toplumsal alanın müdahili oluyordu. Halk alanın yaşantısı halk içindeki, ata totem etnik damgaların kaderini çatışmacı olarak yaşıyorlardı. Bu yapı içi yapılar, kendilerini toplum alanı, halk alanı ve halk alanı içindeki etnik grup olarak belirecek idiler. Kendi gerilimleri içlerinde, kendi özellikleri gereği, az çok plastik olan (değişimeye uğrayarak ilişkilenir) bir yapı olacakları aşikardır.

Halk alan, daha az plastikti ama ilk zamanın ilk yapısı içinde henüz tekçi bağnaz anlayış ortaya çıkmamıştı. Bu nedenle ittifakın yapılanış şiddeti nedeniyle, biraz hızlı değişecekti. Tek Tanrılı dinlere evrildikten sonra, bu yavaşlık hızla ve tutuculaşarak artacaktı.Tek tanrılı dinler kısmen etnik birlik aidiyetleri ve ahlaki tutumları denetlemede çok başarılı olur iken, bağnazlığı çabuk etnik ayrışmayıda, inanırlarına armağan edecekti.

Yani yeni oluşmalara getirilen önceki tutumlar, yeni yapıda; etnik yapı adını kendiliğinden dayatacaktır. Aynı konuyu; farklı kategorik zihinsel işlemlerden hareketle kavrar olup, farklı işlemleyeceği için, bir durumu ötekiler gibi kavrayamayacaktı. Ve bunlar daha bu aşamada plastik bir sosyolojik öğrenilen her iki alan için işlevsel gerçekliktir. Ancak özel mülkiyetçi bakışla, iyice sınıfsal bakışla siyasileşecekti. Bu türden yararcı birleşenlerle etnik bakışlar üstyapı anlayışların içinde, özelleşen figürsel, ritüel anlam ve anlayışlar, mezhep denecek yorumlarıyla, bütünleşen yapılar içinde yorum farkı olarak sürüp gidecekti.

Bu yapılanma; hoşgören ve düşünce açıklama anlatımının, ortaya konmasını, sağlayan bir özgürleşmeyi,aitliği gerçekleyeceği açıktır. Doğal olarak soyutlama gücü kullanım kalıpları; yaklaşan (figür, sembol kılarak, yorum farkı ile) ve işlem sonucu dönüştürmesi, kopmadan ayrı ayrı olabilecektir. Nesnel alanın yasallığı, üretim tüketim paylaşmasının zorunluluğu ile etnik olarak yaşamın plastik yansıyan ve anlamlandırılan yaşamsallığı nesnelin çekeyinde bir çevrelenme idi.

Etnik yapı, başlangıcın eski toplumların bağrında sürüp gelen, totemli bir aidiyetleşme ve kişinin kendisini aidiyetine benimsetir olmasının yaşantılaşmasıdır. Halk pek çokta bu tür yapılaşma ile ve geri hizmetlerle, serbest oluşumlarla öne çıkan içkinliktir. Bu yaşantılaşma biçimini halk, kendi sağduyu dengelemeleri ile sürdürür. Halkın toplum dışı olan örgüleniş (toplumsal üretim dışı) biçimli oluş yapısı, buna pek uygundur.

Halk, bu tür edinimlerini de, örfi gelenek, görenek, figür, folklör gibi sembolize seramonize eden dönüştürücüleriyle sürdürür. Bu kazanımların ayin ve bayram ritüellerine dönüşmesi, görsel dramatize oyun dans gibi folk sanat adı verilen ifade aktarımın yaratıcılığını, halklar bu temeller üzerinde ortaya koyarlar. Sanat; evrensel yansımaların kişiler iç alem girişimi hayranlığında, bir kendinden geçiş durumsalının, belirtişide olabilmektedir.

Sürecek

a href='http://www.ozgurlukicin.com' mce_href='http://www.ozgurlukicin.com' target='_blank'img border='0' alt='Pardus... Özgürlük İçin...' title='Pardus... Özgürlük İçin...' src='http://www.pardus.org.tr/banner/bts01.png' mce_src='http://www.pardus.org.tr/banner/bts01.png'/a

Bayram Kaya
Kayıt Tarihi : 10.1.2009 13:28:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Osman Öcal
    Osman Öcal


    Etnik yapı, başlangıcın eski toplumların bağrında sürüp gelen, totemle bir aidiyetleşme ve kişinin kendisini aidiyetine benimsetir olmasının yaşantılaşmasıdır. Halk pek çokta bu tür yapılaşma ile öne çıkan içkinliktir. Bu yaşantılaşmayı halk sürdürür. Halkın toplum dışı (toplumsal üretim dışı) oluş yapısı buna pek uygundur. Bunu, gelenek görenek figür, folklör sembolize seramonize etme, ayin ve bayram ritüellerine dönüşmesini, sanat adı verilen aktarımın yaratıcılığını, kişi bu temel üzerinde ortaya kor.

    GERÇEKÇİ YAKLAŞIMLARI YAZIYA DÖKEN KALEMİ TAM PUANLA TEBRİK EDİYORUM.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Bayram Kaya