1983' te Malatya'da doğdum...
Kalbim yok artık. Hissedemiyorum hiçbir acıyı derinliklerimde ve sevemiyorum.Anlamsız geliyor artık sevmekte, sevilmekte.Ondan yok artık kalbim. Öldürdüm içimi bu çirkef dünyaya inat. Artık sevmeyeceğim, kimsede beni sevmesin, sevmedi de zaten.
Herkesin canı cehenneme. Artık bir fare deliğinde kemirilmiş cesedimin bulunmasını istiyorum. Tanıyamasın kimse beni. Gömmeyin beni, atın bir çöplüğe ya da geri dönüşüm kutusunun en dibine. Belki yeniden gelmek isterim bu çirkef hayata, daha çirkefleşmiş olarak. Belki bir kez daha tükürmek isterim siz insancılların yüzüne ama şimdi ölmek istiyorum müsaadenizle ve bu hayattan gitmek.
Geçmiş benim son kullanım tarihim. Bırakın artık beni. Alıp düşlerimi elime, gitmek istiyorum bu hayattan bir hamam böceğinin yuvasından geçerek, gitmek...
Çünkü hayat basıp geçti üstümden. Bağırsaklarım dışarı fışkırdı, toplamam hayli zamanımı aldı. Bıktım artık hamamda yaşamaktan. Tellak beni keselemiyor zaten. Böcekler keselenmez diyor. Onları zaten kirdir hayatta tutan ve acılardır insana yaşamayı unutturan. Ondan git bu hamamdan.Git işte hamam değildir böceklerin görüldüğü yer, daha çok ıssız yerlerdir. Hadi git tuvaletine hayatın. Yüzünden hayır görmedin kimsenin kıçından görürsün kim bilir. Ama ben tuvalete değil, hayattan çıkıp gitmek istiyorum. Sıkışmadım ki, sıkıldım, ondan gitmek istiyorum.
Bırak beni,hava çok sıcak, atlamak istiyorum şu uçurumdan. Çeksin alttaki deliler suyu. Bir şaka sonucu intihar etmek istiyorum. Parçalansın beynim, dağılsın etrafa, herkes kendine düşen paydan bir ders alsın. Kalbimi nakletmeyin kimseye, acı çekmesin benim yüzümden hiç kimse. Gözlerimi bir hadıma verin ama sebebini sormayın kulaklarıma.
Sonra toplayın cesedimi, kürekle çöp poşetine doldurun. Ziyan etmeyin ceset torbasını bir iki parça çöp için. Sonra atın bilinmeyen bir yerine dünyanın, hiç bilinmeyen biri olarak.
Yer binlerce matemi doğuruyor
Gök,
Kızıla çalarken
Ve
Ağlıyor sevgililer
Biten her aşka
Bir otobüs camında
Akıyor zaman
Ve
Ben yaşlanıyorum
Bir otobüs camında
Akıyor zaman
İrfan Solmazgül'ün Anısına
Yoksun artık Urfalı
Bak
Öldürdü seni
Bu lakabı takanların gözleri
iblis kovuldu cennetten
yürüdü...
pusu bildi aşksızlığı
aşkı acizlik...
kovuldukça sevdirtti
sevdikçe kovdurttu...
Yürüyordum,
Uykusuzluğumu kaybettiğim sokakta.
Issızdı ve sessiz.
Bir kedi yalnızlığında
Tekmeliyordum pişmanlıklarımı.
Bir hıçkırıktı ilişen kulaklarıma
Analı, babalı binlercesi
Öldürüyor kendini
İnsanlığını ararken
Ya da
Buldum sanıyor
Yerde akan kanın yansımasında
Sana;
beyaz bir gül kadar kusursuz
ve
okunması herkese yasaklı
bir şiir yazmalıydım
(bir kalem; elimde,ellerin olmadan...)
Ben sana aşığım demek o kadar kolay zannederdim ki her an, her dakika defalarca kez diyebilirim zannediyordum ama yanılmışım. İnsan kendiyle kolay yüzleşemiyormuş. Ama ben sana aşığım. Neyi değiştirecekti ki bu şimdi. Geri getirebilecek miydi seni? Boş geliyordu bunları düşünmek. Evet ben sana aşıktım. Doğruluğunu bile sorgulamadan söylüyorum yerli yersiz. Çünkü bitmişti kendimle hesaplaşmam ama bir şey değiştirmemişti. Geri getirmemişti seni bana. Buda bu yüzleşmenin anlamını anlamsız hale getirmeye yetiyordu. Artık bir anlamı kalmamıştı sorulan soruların kendimi aşağılamaktan başka. Kapalı bir kapı ve önünde ağlayan bir ben. Dışarıda kalmış bir kedi halime tek örnekti. Sabahı beklemekten başka yoktu çarem ama sabah olmak bilmiyordu. Kime kızmalıydım bilmiyorum, dışarıdaydım işte tek gerçek bu. Açabilmelerin her yolunu denemiştim ama nafile. Gitmekten başka bir yol görünmüyordu ama nankörlük etmek gelmiyordu aklımı ucuna bir kez bile. Beklemek en doğru karardı ama açılmazdı o kapı bunuda biliyordum. Önemli olan neden kapandığı değildi oysa. Bu sorulacak doğru soru değildi. Kabullenilmesi gereken bir gerçek vardı karşımda. Kapanmıştı kapı bir kere. Nankörlük senin yapacağın fiil olamazdı, nankörlük yapılandı aslında. Bu kapanan ilk kapıda değildi. Yeni kapılara yelken açmanın zamanı gelmişti artık. Sırtın yaralanmış olsa da öldürmezdi bu yara seni biliyordun. Ondan bir ceket elinde koyulmalıydın yola. Yollar senindi artık. Seçeceğin bir yol değil binlercesi vardı önünde. Ya nasip diyip, bir türkü dilinde koyulacaktın yola işte, tutamayacaktı kimse seni. Tam gün ışırken koyulmalıydın, güneşi gülücüklerle karşılamak için. İşte bu sefer sen kendi kendinin kaptanı olabilmek için. Rotaların senin emrinde olması için, pusula senin elinde olması için...
Yürü ufuk sonsuz...
Martılar tek yoldaşın...
Issız gemi
Ve
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!