Risaletü'l-Mahv ve's-Sebat: Mahv ile Sebat Arasında Bir Aşk Seyrüseferi
Yapı, her sahnede:
kısa bir remiz (sembol),
kısa bir makam (ruhsal hâl)
kısa bir mana (yorum) taşır.
Mukaddime: Nefsin Sahillerinde
Ey âşık-ı sâdık ve ey râkib-i dil!
Bu sözler, bir aynanın parçalanmış levhalarından yansıyan, hakikatin sırlarına dair bir yadigârdır. Gönlünüz, "Lacuna" denilen bu çağın unutkanlık çölünde susamışsa, bu satırlar bir katre serab-ı hakikat olabilir. Zira anlatılan, bir filmin değil; nefsin, kalbin ve ruhun ezeli ve ebedi yolculuğunun ta kendisidir.
Fasl-ı Evvel: Uyanış ve Ezeli Davet
Remiz: Fecre yakın bir mavi. Sanki vücut bulmuş bir hicran. Soğuk, ta yüreğin hâmisine işler.
Makam: Hâb-ı gafletten silkiniş.
Mana: Bir kul, kendi varlık sahili olan "Ben"den, "O"nunla buluşma sahili olan "Ezeli Sahil"e doğru çekilir. Bu çekiliş, akl-ı maâşın (gündelik, sığ akıl) "sebep" diye haykırdığı her şeye bir isyandır. Akl-ı maâd (ahireti, özü düşünen akıl) ise, görünmez raylar üstünde, zikrin gizli ritmiyle, ruhu aslına, ilk sese, ilk vuslata götürür. O, Montauk değil, Mevla'ya doğru bir akıştır.
Fasl-ı Sani: Vuslat-ı Ruhani
Remiz: Camdan süzülen ışık, bir istasyon anonsunun yankısı, yarım kalmış bir dua gibi kesik cümleler.
Makam: Cezbe.
Mana: İki ruh, birbirine "ism-i hakiki" ile hitap eder. Bu tanışıklık, buk'a-i hafızadan (hafıza parçası) değil, lâtife-i rabbaniyeden gelir. Kalbin defteri, nefsin eliyle silinse de, ruh onu ezelden yazılmış gibi okur. İşte "Lacuna"nın aczi buradadır: Aşk, zihinle silinebilir belki, ama kalbin ledünnî ilmiyle, her daim hatırlanan bir sırdır.
Fasl-ı Salis: Fenânın Sahilinde
Remiz: Dalgalar, bir kulübeyi öperek yutar. Tahtalar çürür, kumlara karışır.
Makam: Fenâ fi'l-âlem (Dünyada yokoluş).
Mana: Bu kulübe, "mülk"ün ta kendisidir. Sağlam sanılan her şey, varlık denizinin dalgalarında erir, dağılır. Rüzgâr ve kum, yani zaman ve tecrübe, hatıraların harflerini bozar, yeniden yazar. Zaman bir kum saatidir; aşk ise, o kum taneleri arasından süzülerek içilen, sabırla demlenmiş bir şerbettir.
Fasl-ı Râbi: Nefsin Donmuş Baharı
Remiz: Sıcak bir palet, kahkahalar, donmuş bir an.
Makam: Beka-bi’l-neşe (Neşe ile bekâ arzusu).
Mana: Nefis, bulduğu her güzelliği dondurup, ebedi kılmak ister. Oysa tasavvufta maksat, sevgiliye tutunmak değil, sevgilide tecelli eden Hakk'ın cemâline tutunmaktır. O sıcaklık, bir ikazdır: "Lâ yezâl (Baki) olanı ara, çünkü bu da geçer, ya Hu!"
Fasl-ı Hâmis: Aynaların Kırılması
Remiz: Renkler solar. Cümleler, bir bıçak gibi kesilir.
Makam: Levvâme (Kendini kınayan nefs mertebesi).
Mana: Her kavga, bir aynanın diğerine çarpıp kırılmasıdır. Kul, maşukunda, kendi kusurunun kıymığını görür. "Ayağıma taş değse, önce kendimde ararım" diyen arifane edep henüz yoktur. Kusur, dışarıda, ötelerde aranır. Kırılan, ayna değil, gururdur.
Fasl-ı Sâdis: İlâhî Mahkeme: Muhasebe
Remiz: Bir teyp, bir monolog, bir itiraf. Sessiz bir çığlık.
Makam: Muhasebe.
Mana: Kulun kendi sesi, kendi nefsine karşı açtığı ilâhî bir davadır. Söylenen her söz, dökülen bir damlanın kaydıdır. Lakin döktüğünü doldurma iradesi yoksa, bu muhasebe sadece bir arşiv, tozlu bir defter olmaktan öteye geçemez. Rızaya giden yol, pişmanlık değil, tamirden geçer.
Fasl-ı Sâbi: Rıza Kapısı ve "OK." Mührü
Remiz: Utanç. Göz göze geliş. Bir tebessüm. Kar.
Makam: Rızâ.
Mana: İki kul, birbirinin en saklı, en çirkin kusuruna şahit olur ve yine de orada kalır. İşte aşk-ı hakikinin kemali budur: Sevgi, kusurun içinden geçerek, onu öğüterek, olgunlaştırarak hakikate dönüşür. Finaldeki o "OK." bir teslimiyet değil, bir rızadır. Bir ahdin tecdididir (yenilenmesidir). Tez: Unutmak. Antitez: Hatırlamak. Sentez: Hatırladığın acıyla, yeniden ve daha bilgece sevmeye rıza göstermek. Bu döngü kısır değil, spiraldir. Aynı imtihan, daha yüksek bir şuurla tekrar tecelli eder. Artık aşk, açılmış bir yara değil, o yaranın terbiyesiyle elde edilmiş bir merhemdir.
Hâtime: Netîce-i Kelâm
Ey talib!
Aşk silinmez; o, ezelde yazılmıştır. Ancak terbiye edilir, cilalanır, kemale erdirilir.
Hafıza bir beden değil, ruhun soluk alıp verişidir. Onu yok etmek, nefesi kesmeye benzer.
Bu devirde "lekesiz zihin" denen bir puta tapınma vardır. Onun yerine "rızalı kalp" ufkunu koyan, hakikati bulur.
Rıza, modern uzlaşmalardan çok daha derindir; o, ikrar, telafi, merhamet ve emek ile yoğrulmuş bir yoldur.
İnsan-ı kâmil olma yolundaki seyir, unutmayı değil, dönüştürmeyi seçmektir. Bu seyr, kişinin kendi nefsinden başlar ve Hak tecelli etmiş her sevgiliye varır.
Vesselâm.
Dünya Yükünün Hamalı
Kayıt Tarihi : 20.8.2025 09:54:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
2004 yapımı Eternal Sunshine Of The Spotless Mind yani Lekesiz Aklın Sonsuz Günışığında filminden esinleniyorum.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!