Antikacı Dükkânında Bir Ân
Tozlu bir dükkânın loş ışığında,
Zamanın kokusu, eski ahşap, mürekkep ve kayıp anılar.
Raf aralarında yalnız bir gezinti,
Parıldayan bir şey ararken gözler… Belki de kendini.
Ve sonra işte orada.
Cam bir vitrinde, kadife bir kutu içinde,
Ya da belki sıradan bir sepetin dibinde,
Ufacık, naif, kusurlu bir nesne.
Belki çatlak bir minyatür, eskimiş bir kurmalı oyuncak,
Üzeri işlemeli, rengi solmuş bir mendil,
Yahut cildi yıpranmış, sayfaları sararmış,
Kimsesiz bir kitap.
Joel’in parmakları titreyerek dokunur ona.
Soğuk porselen, ya da pürüzlü deri hisseder.
Bu nesne, onun ta kendisi gibidir;
Unutulmuş, tozlanmış, belki biraz kırık.
Ama hâlâ güzeldir.
Hâlâ bir hikâye anlatır.
Hâlâ, bir zamanlar bir yerde, birine değmiştir.
Satın alır onu.
Avuç içinde ısıtır, cebine indirir.
Bu bir hediye değildir sadece.
Bu, bir dilektir.
Bir umuttur.
"Bak" demektir, "işte benim kalbim de böyle.
Eski, yıpranmış, belki çatlak.
Ama hâlâ çalışıyor.
Hâlâ seviyor."
Dükkândan çıkarken çan çalar.
Sokakta yürür, nesneyi cebinde taşır.
O küçük, sessiz, antika şey,
Artık sadece geçmişe ait değil,
Geleceğe dair bir vaattir.
Bir başlangıcın, belki de bir sonun,
En güzel, en insani hediyesidir:
"Hatırla beni."
Dünya Yükünün Hamalı
Kayıt Tarihi : 20.8.2025 10:26:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
2004 yapımı Eternal Sunshine Of The Spotless Mind yani Lekesiz Aklın Sonsuz Günışığında filminden esinleniyorum.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!