Esrikler Şiiri - Bilal Yavuz

Bilal Yavuz
81

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Esrikler

I

zaman ihtiyarlatmadan büyütür yaşananı
aşk barikatleri yedikçe boy atar
tohum ölür ağaç olmakla
esâreti cesâret söker cehâlet duvarından
cümle yağmurlarıyla döner
insan denizinden fışkıran buhar
ve tanıdıklarımızla sâdece
tanıdığımız zânnı var aramızda
zehri atmak için deşer yarayı
sözün bittiği yerde utanç
dezenformasyona uğrar dezenfekte edilmiş muştular
zıvanadan çıkar peşkeş çekilmiş tanımlamalar
sensizliğin ağız kokusunu çekerken ciğerim
akar sular durur kurak yanaklarımda
alaşağı edilmiş bir damar
çatlar alnında ıslak köklerin
ayyuka çıkar beklentiler
başına buyruktur aldanışlar

II

eksik olma ayrılık
kabir kemiklerini sıkar maktulün
ense yapan firari hüzünler
fırsat kollayan hançerlerde yontulur
göz hapsi tırmalar zerdali saflıkları

toprağı bol olsun aşkın
hayat dostum daha fazlası makamından
en güzel üçlükken çekirdek bir aile
çıtlanır gardiyan ağzında iblislerin
haşyet âvazı çıktığı kadar susar

II I

anlamın anlaşılmazla
anlaştığı dramada
mekân kum tanesiyken
çölünde mekânsızlığın
zamanın gözbebeği
zamansızlığın kuyusuyken
kalbi beton bariyerlere
çarparken gurbetin gözyaşları
ter atmış makroekonomik acılar
nasır tutar yoğrulmaktan
sürgünler acıyken lezzetlenir

bir fon ezgisi eşliğinde bombeli insanlar
patlar kendi havasında / ki sonunda
cehennemin elastik potasına çakılır
cânsızlık suyunda batarken cân
cân atar asitli bir kayboluş mevsiminde hazân
buzdan eller kırmızı kesilir sıcak bir duşla
vejeteryan sokak çocukları kuytularda
ilkel hevesleri ağlaşır

II I I

soluma tükürdüğüm seanslarda
terapilerin esrârkeşi sosyal medya
mezarıma ilk toprağı sen at
çünkü istinat duvarları kambur
daralan şeritlerde / çünküler
nedensiz bir gerekçe kaydı

"etinde inzivaya çekilmiş kemiğin ağlayıp sızlamadan
soyunduğun tarihten soylanıp gururlanmadan
yaşananlar üstüne çürük bir limon gibi sıkılmadan
dinamik güç dengesi yüksek basınca karışmadan
Çoruh vadisinde aşka yetişmeden Anamur küf tutmadan
Erzurum'un kurbanlık koyunlarına gerdanlık takılmadan
top taça atılmadan ve irfan henüz kafalardan kovulmadan
edeb Everest tepesinde ender bir dağ çiçeği gibi solmadan
nur doğdu üzerimize Barla tepelerinden kıyılarından
yeni bir bahar kürsüsünde portakal kokuları katışırken nefese
karanlığın göğsünden fışkırınca gün; nur doğdu üzerimize"

küller güle döner güller gülleye
kül gül bülbül ve ıslak duman
erir birbirinde eşlik eden kar
buz tutar kirpiklerinde gecemin
yatsı ırkçı ülkelerde barınan
bir zencinin ferah vaktidir

esridik esir düşen bütün zamanlara
esirdik esrik dönen dergâhlarda
esirlik ne albeni özgür sen ucunda
güneşlerin ağzında payitaht dil
özgün bir repliktir damağında

esersek patlardı düşünce
soğurdu kül gül düşünce dikene
soğurdu gül kül düşünce üstüne
and olsun düşünceye dikene ve üstüne

1.

Kalemle çakılan bir avuç çivi
Acıtıyor yüreğimin güney doğusunu
İçimde görünmez coğrafyalar
Ve yaşama(ş) k
Yeniden yorumluyor kalesiz kentlerimi
……………………………………..

2.

# orada bir köy var uzakta
. içimizi acıtan ve damardan
, bir | | şehir doğuyor
* ve | | uzak mı uzak
; çok uzaklarımızda bir şehir
Şimdi bu şiir
O araba oluyor O sesten
harften soluktan
………………………………..
……………………………......

3.

ve acılara biniyoruz
tek k e l i m e y l e
n e eksik ne f a z l a
t a m takım acımız
netten / comdan
ç o k uz ak t a
portalımız
......
...

Botanik haykırışlar ''buradayım'' diyor
Deniz kabuklarından dinle
Belleğinde saklanan lalelerin inceliğinde
İtiraf ediyorum tüm suçum yaşamak
Sakin insanların arasında
Öyle güzel / öyle gazel ki buralar

Surların da bir sırrı vardır kendinden gizlediği
Notaları sessizlikten şarkılar
Hayatımız sonsuza uzatılan birer film emsali
Artık başrol bile değiliz

Ve gözlerin sevmelere ayarlı
Bana bakınca bir saat gibisin
Ben de sana çektim bu meslekte
Sevdiğim / orta doğuda makaslanan gelinlik

Sana olan sevgimin bir müzakeresi
Bu mühür mürekkepsiz düşüncelerimden
İsli lambaları verimleştiren
/ içimdeki deniz
Dışımdakilerden farklı boyutlarda
Kan kızılı çizgiler / kırılgan şafaklarda
Sürmeler çekilir asfaltlara
Milyonlarca araba yüzünden bu kadar yol
Dünyanın her yerinden derlenilen bir demet

Bir acılar çelengi
Cenazesine bile yetişemedi kahramanların
Melankolik insanlar görüyorum sevdiğim
Güvene güven kalmamış bu zihinlerde
Üst üste konulan sahil taşları düşmüş yere
Bu yüzden dökülen matem katreleri
Keşke en büyük intikam ağlamak olsaydı
Olmuyor ama sevdiğim

Hiddetsel sancılarla doğuyor heyelanlar
Toprak topraktan kayıp gidiyor
Depremlerle yer açılmıyor mezarlık için
Uyarılar birçok şekilde arazlaşıyor
Kimileri kararıyor karamsarlıkların altında
Kimileri şükrediyor umut tohumlarıyla
Menzillere kanadını ısırtan çekim
İşte fark bu sevdiğim

Doğudan batıya dönüyor dünya,
Hak yolundan dönme sen Anadolu'm!
İnsan bir kez gelir bu sır rüyaya,
Sakın zulme susma; ey Anadolu'm!

Ana dolu için, bağrından sesin.
Çıplaklık çağını kaldırmaz kalbin.
Konuş mu? Unut mu? Ağlar gözlerin.
Ağlayan gözlerle bak; Anadolu'm!

Yağmura şemsiye, yaşına mendil…
İçinde merhamet, sevgindir delil.
Evlât özleminle, fezaya seril!
Çok üzüldün yeter; gül Anadolu'm!

Sana Allah dost, kelâmı yoldaş.
Müminler kardeş, ilim arkadaş.
Ağlamakla dinmez, bitmez gözde yaş!
Sil gözyaşlarını, kalk Anadolu'm!

İlim kılıcıyla mücahidin çok,
Sana bakıldıkça sînelerde şok,
Göğsünde imanla zalime yer yok,
İslam'dan bahçesin, gül Anadolu'm!

Batmasın ne güneş ne de bu hilâl!
Türk, Kürt şehit kanı; üzerinde âl!
Haydi, tevhidi yaz; bayrağa celâl!
Yeterdir bekledin, doğ Anadolu'm! ..

Her yumurta sanki bir dünyadır

Her yumurtada bir can saklıdır

Fezada dünya yumurta gibi

Yumurtaya ise anne fezadır…

Uzaklarda bir ışık; yanıp sönen…
Bu gecenin koyu karanlığında,
Ve paslı raylardan geçiyor tren.
İçimdeki en derin anlamıyla.

Ne ilk yolculuk bu ne son olacak.
Her gün yorulmuş sesiyle geçip de,
Büyük umutlarla hep yol alacak,
Ta ki kıyametin vakti gelince…

Perdenin ardında bekleyen rüzgâr,
Estirir kalplere binlerce huzur,
Bir bahar olabilir ya da bir kar,
İnsanın geçtiği yollar pusludur.

İçimdeki en derin anlamıyla.
Ve paslı raylardan geçiyor tren.
Bu gecenin koyu karanlığında,
Uzaklarda bir ışık; yanıp sönen…

Bir lamba vurunca balkon mermerlerine
Güneşin denize vurgunluğuna benzer
Nokta nokta kızıllık sarar çehresini
Gözlerim hissedince bu ateşten ışığı
Yüreğim ışıldamak ister
Bir kandil, bir yıldız, bir güneş gibi

Saat dört sularında gecenin ciddi bakışları vardır
Tahta bir bankta oturan yıkılmış adamlar
Sokakların soğuk taşları sarar etrafını
Dev gölgeler içinde saklanan hayalleri bir zaman
İçinde jilet kadar keskin acılardır şimdi

Okyanuslara dalmak, havada uçmak herkes ister
Deniz ejderleri gibi ya da bir kartal
Keskin bakışları olmalı hayata insanın
Bazende kısık
Gerçek yasakları aşmamak için
Demirden halkalar takmalı boynuna gecenin
Çünkü gece güneşten nazlıdır
Yutabilir insanı derin bir nefes kadar

Gecenin en karanlığında ışıldamak
Ateşinden ateşlerin tutuşması
Bir mum gibi
Parıldamak tam zamanında ışıksız sahnelerin

Loş ve hoş ışık
Boş kalmış mumların cereyanında
Işık olarak kalabilmek
Bir lamba kadar yalnız
Bir lamba kadar paylaşımcı

Bir çocuğun masum gülüşü
Su kenarında
Amed böyledir Leyli
Barışın gülleri yetişir
Dicle nehrinin tam ortasında
Surlar susunca akşamları
Sırlar konuşur
Rüzgârın sesi gelir
Hani sanılanın aksinedir
‘‘Cahillik markada değil’’
Güneş elveda ettiği vakit
Lambalar ışıldar
Burçlar yıldızlara benzer
Sessiz bir şarkıyı dillendirir
Güneş renkli başaklar
Ve lüks kentler açıldıkça
Amed içine kapanır
İşte böyledir Leyli
Âşık gönüller yetişir
Amed’in tam ortasında

Ayaklarım suya eriyor işte ve yüreğim
sevda sılasına her ufuk
suya gidiyor adımlarım
tutamıyorum
kuğular dans ediyor bütün ahengiyle
huzura doğru
gün saydım hicret ettim
önden giden atlıların
cesur ve onurlu izlerinde

suya giden yol
üç karış beş arşın
ne kadar uzak
beyin ölümlerine
sessizce yaklaşıyor örümcek
ağında santimlik dram
kısas
hayata esas
gömülüyor kırığa çıkık

suya giren en derin adımı
atıyorum
bu hayatta bu çölde
izim kalmıyor

?

yedinci bâb
esmer tenli bir şiir
ruhunun sokağında sis ve mit satan çocuğa
simit…
ister doyur karnını ekmekçe
istersen dal okyanusa geçirerek bel küreğine
yeter ki sömürme!
şimdi bir çok şiir asimile

adın umrumda bile değil beyaz m’adam
dolunay değil midir yarı ben ve yarı sen
milyonlarca yıl tek parça aydınlanan
aşk kadar sıcak güneşinden ışıyan

?

ah, rüzgâr senin işin karizma
beraber essek bir gün alsan beni yanına
hissediyorum daha çok şaşıracağım Musa’dan
ama sen Hızır gibi değilsin
haydi vakit erken
göçmeli sahralardan

*

önce güneşe gitmeliyiz baş okşama adına
kutup yıldızına dokunmadan geçmekse asla!
dokunmak ve dokunmak
neden bu kadar ihtiyaçça?

uzaktan yaşanılmaz mı bir sev da?

Aynalar, ruhuma kırık aynalar
kafa taslarından büyük melodi
çıldırmış kutudan şehvet bestesi
bir dev gibi büyür ruhta aynalar.

sanki kâbustayım renk renk cehennem
sarmış etrafımı altı köşemden
bir an benliğimi uçan seccadem
alır ve götürür kara gövdemden

aynalar ses gibi saklı samanlar
bilinç binasından sürpriz şadırvan
düşer yağmur gibi soğuk vebalar
ve içer kanını âhir kuyudan

bizden geçen gelecekten rüküş mü
sokak insan insan tekrar sokaklar
aklım uçuşlarla dünyadan düştü
artık ne âleme ne tene sığar!

aynalar duvarsız saydam ve ıssız
parıldar gözlerden göklere kadar
bir çivi saklar ki hüzne çakışsız
Rabbın tecellisi herşey aynalar…

Sabahın erken tüten ocağında
kümbetlerin serin sütunları
şark aydınlandıkça ısınır

bir inilti düşer tarihe
ve gölge düşer kutlu yüze
Hacer'in tevekkülüyle…

sır yapılarıyla çölde
ağlar İsmail Aleyhisselâmı
Rab duyar duyulardan öte!

Kutlu eller, kutlu eller
sînemi kebap eyler
medet ile dua ile.

başlar uyanış toparlanış vakti
büyür Peygamber
zemzem çoğalır, çoğalır ocaklar

Mekke'de akvâsi'l-kuzâh
Yesrib ve hicret tohumu
güneşten gül doğumu

yetişir ümmetine sâdık Nebi
büyür ümmet yaşlanır dünya
hızlanır rüya

o eller ki merhametin timsali
bebeklerin saç hücreleri
sırada gibi

ellerinde çizgiler ki
ahir zaman ümmetine
yol işareti

kutlu eller, kutlu eller
mavi göklere benzer
nur ile sâdâ ile.

Bilal Yavuz
Kayıt Tarihi : 15.4.2015 21:35:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Bilal Yavuz