şair değilsin sen Aliş, yalan bilmezsin
sende bir çocuğun oyuna daveti var
bir küfür edersin, bin beyit devirir
nasıl yürekten
ağlaman aynı babamın ağlaması
öyle aniden
gözlerinin grisini ayrıştırdım
siyaha ve beyaza
bir ağlamak iliştirdim gecenin başucuna
nöbet yazmışlar sevmekten cinayete
gözlerini öptüm ve sonra oydum.
yoruldum.
oysa dalmanın yeterli olmadığını söylüyorum ona
çok kez mezar olmuşumdur zira
yüzme bilip de gemi yüzdüremeyenlere
3 kulaç değil ki en yakın ada
kaç saat, kaç gün kalabilirsin suda
ve artı parantez
döküldü, saçıldı ve unutuldu
bir kuytu köşede 3 kuruşa satıldı
alan razı da satan temiz delirdi
kızabilir, kıyabilir veya kaçabilirdim
ancak ben adıma kesilen tüm faturaları
doluşurken ahşap kulübeye yırtıcı kediler
bir ormanın karanlığında teker teker
ölüme karşı 3 bin yıllık senet imzalarım
oysa bilirim, hayat en fazla iki yüz eder
zalimler yağmaya gelir şarkımızı
ve biz
bu ruhu kara kazanda kardım ben
örümcek ağı ve kedi tırnağıyla
ağzı mantarlı şişelerde
okyanusa saldım soluğumdan bir notla
zehirli bitkilerden şifa sağdım
utan uzattığın elden
kaç serçenin kafasını koparmış
bir makas gibi uzanıp dalına kirazın
çiçeklerin ahını almış…
oysa ben yeryüzünü,
oysa ben takvimleri,
ipler uzayıp gidiyor kuklalara
bense boş ve düğümlü...
abaküsteki boncukları düşün
abaküs ölümlü...
diyelim ki saymakla uğraşmadım
diyelim ki denizlere açılamadım
daha hiç ev inşa edilmemişken yeryüzünde
ve Kızıl deniz tarih boyunca yekpare
kadınların al renginde bir alacağı var
sıranın en önünde durur Ferhunde
saksıdaki çiçeklerden bir ömürle
bir doru at koşuyor döşümde
tüm zamanlar için erken
kısa bir ömür için geç kalmış
dört nala yitmek böyle bir şey
bir akasya ağacı boy verir ömrümün kısa yerinde
yeşil, narin ve hülyalı
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!