Esmer Bir Tehdit (Ma Êdi Ne Bese)

Hasan Tan 2
19

ŞİİR


28

TAKİPÇİ

Esmer Bir Tehdit (Ma Êdi Ne Bese)

barışın cesedinden yükselen elvan ışık huzmeleri
şairlere üleştirmeye hazırlanırken körpe kelimeleri
kürtçe bir soru gelir aklıma:
ma édi ne bese? *

yaralı bir annenin çalımlı sesi
diş geçirmeye çalışır karanlığa
alıp başımı gitmeye yeltenirim bir şimşek çakımlığında
kapıda yakalar beni annelerin türküsü ve ağıtı
içinde yusufçukların kanat açtığı
bir kelebeğin düşü kurur o an dudağımda

___sen geliyorsun aklıma
___biliyorum yanımda olsan 'hele hazan geçsin geçer hüznün' diyeceksin
___ooofff sevgili!
___efkarım hazandan değil de
___ya senin de tenin sesimi yabancı bulursa!

şimdi duysan beni mutlak bükerdin boynunu
ve sen ne zaman boynunu büksen
çocuğu vurulmuş analar gelir aklıma
işte o an kanlı bir nehre döner yaşam
ve boynundaki eğrilik bir güvercinin kanadına düşer
susarım..
suskunluğum; vurulmuş bir çocuğun
kahramanlara öykündüğü andır
ondandır böyle acemice yutkunuşum

çünkü ben törensiz cenazelerin illegal kederiyim
hep mi böyle olur sevgili
yenilmişlerin düşü beyaz sabahları mı geçirir zamanın seherinden
ve bütün ağıtların yanığını yolunu şaşırmış bir su gibi mi düşürür mendillere

hazırdır hazan her şey gibi şiiri de tüketmeye
çünkü sesim boş meydanlara ve dağlara ağıtlı bir barışı sürüklerken
esmer bir zafer zamanının kıyısında dinlenmek ister yüreğim
yığılırım bir zemheri arifesine

çünkü o kızıl ve yeşil şarkılı çocuklar vurulurken
dağlarda ve meydanlarda
bana kumral bir perçeme benzeyen bir keder bıraktılar
soylu ve çatal
şimdi ordan geçmek bir çocuk cesedi kadar hazin
ve bir anne ağıtı kadar tehlikeli;
'oyyy xudééé ma édi ne beseee..'**

ahhh sanal zamanların asi senfonisi yayılırken ömrümüze
ve sürülmüşken bütün peygamberler yüreklerimizden
kaidesiz heykeller elbette dökülecek yer bulur sesimizde
ve yüzlerimiz kan ve irin kokan bir savaş meydanı kadar
yakın olur birbirimize

bir annenin ıslak ve dualı ağıtı çarpmasa ruhumun duvarlarına
böyle kınsız harflerle konuşmazdım elbet
münevver kadınların çığlıkları tırmanmasaydı bulvarlara
ve yaşlı aşiret erkeklerinin o metin kokusu
sinmeseydi damarlarıma
elbette karıştırmazdım(k) yakarı ve isyanı

___sevgilim!
çaldığım her kapı bir anne ağıtına açılmasaydı
sana doyasıya sarılıp pembe bir zamanı öpebilirdim kasıklarından
aymazlığım;
bütün yeşil zamanlardan sürgün edilişimle kaldı ondandır çaresizliğim

edepsiz isteklerim de oldu elbette
ve daha önce de kovuldum cennetten
köylerden ve şehirlerden de
şehvetli aydınlıklarda yalancı bir avuntuyla metropolleri kemirdiğim de oldu
hiç birinde böyle çaresiz ve böyle yaralı değildim

şimdi ağıtlarla dağılınca günler daha bir tok çıkıyor sesim
çünkü böylesi günlerin duvarı olmaz
ne yana dönsem ağıt ve delirten suskunluk
dağılır korkum dağılır ve serçe kanatlarına tüner
ve sesim bütün yenilmişlerin gri mabedine dönüşür
gökkubbeye çarpar durur
öyle kederli
öyle yanık
eskiden ıslık çalsam kederim biter sanır ve cesaretlenirdim

şimdi gökkubbe, karanlık yanına kin besleyen bir tabut gibi;
içinde nedensiz ölümler
içinde ve altında oğlu vurulmuş bir anne
anne dediğim iffetsiz bir ölümden korktuğu kadar tanrıdan korkmaz
ardı sıra her pusuda yenilen
marşlarla yürüyen
gizliden neşeli
yapmacık kederli
rengarenk apoletli adamlar
aksayarak geçerler annenin gözyaşından
ki bir anne bir oğulun cesedini öpüyorsa
kekeme ve resmi seslerin farkına asla varmaz

o an annenin içine attığı nara ile çınlamaktadır dünya
ve ilahi bir cezbeyle titremededir kainat
böylesi anlarda kızıl cümleler gelir oturur dudağıma
'eyy kürtçe ve türkçe ırmaklara geceleri umut serpen kadınlar!
gözyaşlarınızdır kahraman olan
bakın!
sesiniz yaralı kuşlar emziriyor gögüs kafesimde
tanrınız vurdumduymazdır aydınlığın ölümüne'
sesim ve isyanım yenilmiş kadınlara sundurma olsun isterim o an
belki doğar güneş diye
vakitlerden hazan da olsa
ve fakat bilemem ki izbe bir güneş kaç ağıtlı güne yeter..

söz uzar acı bitmez!
esmer bukağılı bir çocuğun
henüz tufan kopmadan ilk tehditidir bu sözler;
ey bizi karanlığa sürükleyen Kürd ve Türk generaller!
ve pencerimizi üzerimize ansızın örten apoletli efendiler!
' yeter be yeter
sesimize sığmaz oldu artık genç ölümler
bir gün mutlaka boğacak salyalı neşenizi
annelerimizin göğsündeki imanlı keder'

Hasan Tan 2
Kayıt Tarihi : 11.12.2009 18:58:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Veysel Toprak
    Veysel Toprak

    "şüşa dile min şikest ! " demiş bir şiirinde Seyyidhan kömürcü, nedense o aklıma geldi sözün uzadığı ve acının bitmediği şiirde anne sözü olarak "ma édi ne bese?" kulaklarda yankılanırken...

    Muhteşemdi Hasan kardeşim
    Yüreğin dert görmesin
    Sevgi ve saygılarımı sunuyorum

    Cevap Yaz
  • Çiçek Seval
    Çiçek Seval

    Şairdir..adamdır..şiir'dir..

    Cevap Yaz
  • Eyüp Cüce
    Eyüp Cüce

    Ah bunu dağa çıkanlar da okusa...Henüz dişsiz,yaşsız bebelerden ÖZGÜRLÜK-KİMLİK vs. isteyenler de okusa.TERÖRLE BİR YERE VARILAMAZ vs. gibi nutuklar çeken kravatlı hödükler de okusa...
    O zaman hep bir ağızdan söyleriz...

    Nedir bu kan,bu gözyaşı?
    Bu memleket bizim,bizim.
    Kim çıkardı bu savaşı?
    Bu memleket bizim,bizim.

    Kürtlük-lazlık-çerkezlik ney....
    Aynı millet,hep aynı şey...
    Türkoğluyuz,Türküz hey hey...
    Bu memleket bizim...bizim...

    Aleviyle sünni yarış,
    Barış için olsun barış...
    Adım adım,karış karış,
    Bu memleket bizim,bizim.

    Malazgirtle Çanakkale,
    Bizi gördü hep elele.
    Düşün gardaş,düşün hele.
    Bu memleket bizim bizim.

    Karpuzmu ki dilelim be ?
    Tarlamı ki bçlelim be.
    Kıymetini bilelim be.
    Bu memleket bizim,bizim.
    ..........................

    Kaleminizi ve gönlünüzü gönülden tebrik ediyorum.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (3)

Hasan Tan 2