ALLAH (C.C.) 1
“Ancak sana kulluk eder, senden yardım dileriz”
Lütfun da güzel, kahrın da
Lâmekânsın şeksiz şüphesiz
Amma sığarsın bir garibin gönlüne
Hakk’ı böyle bildik biz, böyle biline! ...
Mart 2005
RAHMAN 2
[çok esirgeyen…]
Rüya iklimindeki sevinç ve coşku
Aklıma düşürmez rahmani aşkı
Hayatta olmanın, iradenin bedeli
Mani midir imana bin bir kuşku?
Ancak teslimiyet kurtarır beni
“Nüksetse de dertlerim bulsam Esirgeyen’i
RAHİM 3
[Çok merhametli]
Rahat etmem şu yalancı dünyada
Ahirette de kurtaramam kendimi
Hep şüphe, vesvese ve riyada
İnanmazsam ki rahmeti sonsuz
Mahv ü perişanım olsam bile rüyada
EL MELİK 4
[Bütün kâinatın sahibi ve hükümdarı]
Memleketler sahibi, sahib-ül kâinat
Efendiler efendisi, sana sonsuz itaat
Lem yelid velem yuled
İznin ile kulun olduk
Kerem eyle, bizi böyle kabul et! ...
EL KUDDÛS 5
[Hatadan gafletten zayıflıktan uzak olan.]
Kitab-ı mukaddes ve Kuran-ül Azim
Ulvi hissiyat ve beyan-ı dervişan
Derler ki: ol Padişaha gerektir tâzim
Derler ki yine Ol beridir gafletten delâletten
Ulular ulusu, kaimdir daim
Sübhaneke Allahümme, ey yoktan yaratan
ES SELAM 6
[selamet esenlik veren]
Sırrına erersen “ilmi ledün”nün
Esenliği idrak eder can gözün
Leyl ü gün emin klar alemi
Afetten, felaketten
Medeti selameti yalnız ondan bilmeli.
EL MU’MİN 7
[korkulardan güven veren, kullarını rahatlatan]
Musallaya Kadar her yer
Ümit için bir bahçedir
Mutmain olur yüreğin, eğer
İsm-i azam’ı duyarsan
Necattır onla kalbin yuyarsan.
EL MUHEYMİN 8
[gözetici koruyucu]
Mabudunu yanında bil her halükârda
Ululardan yardım dile kalınca ah ü zarda
Hiç kulunu kormu darda?
Eşhedü enlâilâhe illâllah…
Yunus nebinin zikri idi Muheymin
Melekler ve balıklar derlerdi “amin”
İhlas ile sığınınca o Gözlemci’ye
Narin ve nadir kılındı döndü inciye.
EL AZİZ 9
[mağlup edilmesi mümkün olmayan]
Atılmıştı Yusuf bir kör kuyuya
Zikrederdi daim “Ya Aziz” diye
İsmi şerifi okuyunca ol nebi
Zaferlere erişti, kazandı harbi.
EL AZİZ (2)
Anlatılırmı Aziz bu acizlikle?
Zelil dilim, dimağım; biri cüce biri yüce
İdrak terazisi de iflastadır böylece
Zerrelerde zikir, zihinlerde bilmece
EL AZİZ (3)
Anlamak “Aziz”i bu acizlikle
Zorun zoru akla, kalbe küçük mesele
İsim terazisinde olsada iki hece
Zerrelerin zikri odur gündüz ve gece
EL CEBBAR 10
[istediğini mutlak yapan azamet ve kudret sahibi….]
Celâlinle zalimleri uslandır
Emanet kalmasın yanlış ellerde
Bizi memur eyle, bizi hislendir.
Büyüklük, azamet çare bu derde
Artık arza düzeni biz verelim.
Razı ol ey Cebbar! Türk’ü güçlendir! (Amin)
EL LÂTİF 31
[En ince işlerin tüm inceliklerini bilen, ince ve sezilmez yollardan kullarına çeşitli faydalar ikram eden.]
Letafet var her mahlûkta görülmez dışarıdan
Ama âmâ görür, sezer dervişan
Tâ iliklere nüfuzunu her sıfatın
İsimsiz güzellikler ve nimet ikram eden
“Febi eyyi alâ irabbiküme tükezziben
EL ADL 30
[çok adeletli]
Adalet i Ömer’in kaynağı Sen’de
Düzenden, teraziden şikayet bende
Lâkin Adaletinden güvendeyiz yine de
EL MÜTEKEBBİR 11
[her şeyde her hadisede büyüklüğünü gösteren]
Menkıbe-i karınca ki gider hacca
Üstü başı perişan, oldukça zavallıca
Tesadüf eyleyince demişler: nereye?
Eylemeyin beni varayım biran önce
Kardeşim de az evvel gitmiş idi dereye
Eğlenmişler, imkan ve ihtimal verememişler
Berikini anladık da onunki niye?
“Büyüklük cüssede değildir” bilinsin diye
İrilerden meded yok. Su taşıyor Nemrudun ateşine
Refik oldu Cebrail o iki gayretkeşe.
EL HÂLIK 12
[Yaratan, halkeden,yoktan var eden]
Halketti bir nutfeden ki zübde-i alemsin sen
Alemlere kafa tuttun bir alemsin sen
Lutfeyledi nimetleri, emrine amade kıldı
Işığı görmeyen bir pervanesin sen
Kanatlan! Tutsun seni, seni yoktan var eden!
EL BÂRİ 13
[yarattıklarını düzgün, tertipli uyumlu ve güzel yaratan]
“Biz insanı yarattık en güzel şekilde”
Ayetini haykırır her suret ayrı dilde
Renklerdeki armoni, şekillerde simetri
İşte sanat, işte üstad, işte el Bâri
EL MUSAVVİR 14
[tasvir eden her şeye bir şekil veren]
Milyonlarca eserin, muhteşem sanatkârı
Ulu ulu dağların, yerdeki karıncanın
Sezmesini bilene, açılır kapıları
Arşın hazineleri, esrarı mahlûkatın.
Vermiştir her yarattığına
Verilebilecek en güzel şekli.
İfade eder O’nu her şey lisan-ı hâlle
Renkler olmuş kelime, desenler de bir cümle
EL GAFFAR 15
[günahları bağışlayan ve örten]
Gizli açık nice büyük günahlar
Ancak senden ümit bekler Ya Gaffar
Fenalıklar katında fazlasıyla tüllenir
Fi sebilillah çalış, yeter ki kervana gir
Askeri ol ebabilce, cihada katıl
Revamıdır mü’mine Deccal’dan emir? ! ...
ELKAHHAR 16
[her şeye, her istediğini yapacak şekilde galip ve hakim]
Kahrolsun tüm zalimler, kahrolsun ehli para
Altın, petrol ve dolar doğurdukları
Hani zalim Haccac?
Hani voyvoda?
Azgınlara komşu cehennem-i zümera
Rükuyu bilmeyenler elbet layıktır nârâ
EL VEHHÂB 17
[çok fazla ihsan eden çok bağışlayan]
Veli oldu Cenab-ı Allah ve Resulü
Evlad ü iyaline Ebu Bekr’in
Hesapsız bağışladı çün tüm varını yoğunu
Hatem-ül enbiyanın gözleri güldü
Anladım şimdi daha iyi ya Vehhab!
Bekrin babasının büyüklüğünü
Var mıdır veren karşılıksız, her şeyi?
Ezelden bugüne sadece aldık.
Hiç düşündük mü o sonsuz hazineyi?
Hep yedik, hep içtik, gaflete daldık
Artık zamanı geldi, ödeyelim bedeli
“Bağışlayan O’dur, El Vehhab’dır” demeli
13/07/2005
ER REZZAK 18
[bütün mahlûkatın rızkını veren ve ihtiyacını karşılayan]
Rahmet kapılarından rızıklar yağar
Eğer kalben edersen; tövbe, istiğfar
Zinhar düşmeyesin rızık kaygısına
Zannetme kor yolda, kıyar yavrusuna
Analar kadar merhamet yok mudur
Kulunu anne kılanda?
EL FETTAH 19
[ fetheden her türlü zorlukları kolaylaştıran, darlıktan kurtaran.]
Fethi mübin gönüllere yönelsin
Eziyet kalelerin tek tek çökertsin
Taki kalmıya bir kişi darda.
Tahtından indirelim musibeti, stresi
Askerleri tebessüm, hal hatır sorma.
Her dert ölümlüdür, ölümden gayri.
Ha bunu unutma!
El ALİM 20
[her şeyi en iyi bilen]
Aşikârdır sana Ya Rab gündüz ile gecesi
Lokman’ın reçetesi, şeytanın vesvesesi
İstedin bilinmeyi sen ey her şeyi bilen!
Masaldır; seni bilmeden, bilenlerin bilgisi
EL KABID 21
[sıkan daraltan…]
Kabir seni sımsıkı sıktığı zaman
Anlarsın ki dönüş yok.
Bunu böyle bilip, bir rint olursan
Irgatlık da, fakirlik de sen de emanettir
Dünyada kiler çünkü öteye kefarettir.
EL BASIT 22
[açan, genişleten]
Bazen bir kelimeyle gelir bereket
Andıkça çoğalır kaynağının adını
Sakın hab-ı gafletten rızasın gözet
Irmaklar gibi taşıp yatağın yıkma
Tacı veren geri de alır elbet.
EL HAFID 23
[yukarıdan aşağı indiren, alçaltan]
Helal olmayınca işinin başı
Anla ki sonucu rezil olmaktır.
Farkedince altındaki kayışı
Israr etme fenalıkta, pişman ol
Dinle dostu, ol lâine düşman ol!
ER RAFİ 24
[ yukarı kaldıran yükselten]
Refreftir her dua, bir mü’min kalbe
Arş u alaya merdivendir her tövbe
Fark edilip, ayrılırsın sürüden
İsm-i Rafi’yi zikredersen derinden.
EL MUİZZ 25
[izzet veren…]
Mükafatım rıza, izzet olsun ya Muiz!
Ufak ufak hesaplarla, ufaltma bizi
İstersen zelil kılarsın, istersen aziz
Zemzem gibi kıl bizi; saf, duru ve temiz!
(amin)
EL MUZİL 26
[zelil eden, hor ve hakir eden…]
Müsebbibi kendin bil her düşüşte
Uslu durmayana musibet hak olur.
Zenginlik de esenlik de eşikte
İster hükümdar ol, istersen paşa
Lanetlenince hepsi birden yok olur.
ES SEMİ 27
[her şeyi duyup işiten]
Esme deli rüzgar gibi, kayıtta biri var
Seni sana dinletirler, kitapta yeri var.
Sen kara taştaki kara karınca
Esnemeni duyar, duyan herkesi
Mısralardaki sesini, şair yalvarınca
İşitir iyi-kötü, güzel-çirkin her sesi.
EL BASİR 28
[her şeyi gören…]
Bizi bizden iyi gören Allah’ım
Almadan her şeyi veren Allah’ım
Sensin Basir, sensin şahit Allah’ım
İstemese bizi, izlemez bizi
Rabbim gördüklerinden umarım olur razı! ...
EL HAKEM 29
[hükmeden hakkı yerine getiren]
Hâkimin hakkını hakça kim korur?
Adalet nerede ne zaman tecelli eder?
Kimi zulüm altında, kimi parada yüzer
“Esbabı mucibi nedir? ” diye sorulur.
“Medet ya Hakem! ” tek çare budur.
EL HABİR 32
Her şeyin gizli taraflarından haberdar…]
Her şey onun muhbiridir gönüllü
Anlatır kâhi açık kâhi üstü örtülü
Bilir her şeyi ve zihindekileri dahi
İster kürre i arz da, ister semada
Rahat eder bunu bilse nice fani.
EL HALİM 33
[suçluların cezasını erteleyen…]
Hiç imtihandayken olur mu ceza?
Ancak doğru yanlış sonra bellolur.
Lazımdır sabretmek, emr i bil maruf keza
İsyankar da, mutide orda hallolur.
Meraklanma imha eder, ihmal etmez asla
EL GAFUR 35
[Mağfireti bol…]
Ganidir mağfiret O’nun katında
Affetmek şanındandır, talep olursa.
Fotoğrafını çek mazinin dön de bir bak
Umut uzakta değil, sular durulsa
Reçeteyi sunmuşlar, tek iş iyi okumak.
EŞ ŞEKUR 36
[kendi rızası için yapılan iyiliklere fazlasıyla karşılık veren…]
Şifadır her şükür nimetullaha
“Elhamdülillah” dır en güzel zikir
Kat kat öder bedelini her hasenata
Ufacık çekirdekten bin verir.
Rabbim “Şekur’dur” de, başla hasata
EL ALİYY 37
[pek yüce…]
Ağaç meyveli ise başın eğermiş
Lütufmuş tevazu kâmil mümine
İnsancık var hamdır, kendin beğenmiş
Yukarı çıktım sanır düşse derine
Yücelik O’ndan gayrı kimin haddine?
17/03/2005
EL KEBİR 38
[pek büyük…]
Kula kibir yakışmaz, şeytan hissidir
Edep, tevazu elbisesine bürün
Büyüklük, gerçek büyüklük? Ya Kebir
İdrakini nasip et büyüklüğünün
Ruhuma bir teselli olsun son günüm.
EL HAFİZ 39
[esirgeyen, muhafaza eden…]
Hiç guruk tavuğun yavrusunu aldın mı?
Ayı dahi yavrusunu nasıl savunur?
Fıtratına yerleştiren o hissi seni de korur.
İsmi şerif el Hafizi andın mı?
Zararlardan emin kılar, muhafız olur.
EL MUKİT 40
[her yaratılanın rızkını veren…]
Mikropların da karnı acıkır mı?
Ulu ulu devler acaba ne yer
Kaygısına kapılan daha doğmamış bebeğin
İncitir kanlı ellerle öz evladını
Tesadüf! En aciz yer, en iyisini yemeğin
23/Mart /2005
EL HASİB 41
[hesab eden, herkesin yaptıklarını bilen]
Hatırlanmaz mazinin her lahzası an be an
Anarsın biteviye, bazı kareler flü
Son bir muhasebe yap ayrılmadan limandan
İnince, defterler verilir sağlı sollu
Büşra olsun, gelir bizimki inşallah sağdan! (amin)
24/03/2005
EL AZİM 34
[pek azametli, büyük, yüce ]
Alnını secdeye koy, kalbini kolla
“zül celali vel ikram” de düş yola
İnsan eğildikçe yükselir
Mantığa ters ama; incelik burada! ...
Alna secde yakışır azamet karşısında
Ziynetler alçaktadır İslam çarşısında
İnsanoğlu kendini hep yüce görür
Masal olmadı mı böylece nice ömür?
EL CELİL 42
[celalet ve ululuk sahibi]
Canavardır insanoğlu her bir canlıdan
Eğer bilseydi ki cürmü kadar yer yakar
Limanına sığınsa, dese “ya Celil”
İster yüz tövbe bozsun, ister yüz defa katil
Lekesiz, dipdiri, gül gibi kokar
EL KERİM 43
[keremi ve ihsanı bol olan…]
Kiracıya emanettir, sayısız nimet
Eskiler gider zamanla, gelir yenisi
Raksı zordur kiracının zalim felekle
İstemez hiç biri boşaltmak evi
Malik çağırınca diyemez ki, “biraz bekle”
ER RAKİP 44
[bütün mahlukatın üzerinde gözcü…]
Rast gele mi gider bu gemi?
Arıza da yapmaz nice seneden beri!
Kaptanı, kaptanların kaptanı olmasa
İşler mi tıkır tıkır işleri
Parmak ısırırdı gafil, kanı donmasa
EL MUCİB 45
[DUA EDENLERİ BOŞ ÇEVİRMEYEN]
Müracaat merciye, doğru yoldansa
Ulu makam hayâ eder, utanır
Cevapsızlık en kötü cevaptır zira
İcap eder davete mükafat hazır
Bühtan olur aksi; O, daim nazır
EL VASİU 46
[rahmeti sonsuz ve geniş, ilmiyle her şeyi kuşatıcı]
Vazifeliyim Hakkı bilmeliyim önce
Anlamalıyım sıfatlar ve esmayı
Sebeb olsun “Vasi” dilimin döndüğünce
İsterim anlatmak; “rahmeti sonsuz, ilmi yüce”
Ululayıp her dem, en üst burca asmayı
03/04/2005
EL HAKİM 47
[buyrukları ve işleri hikmetli, her işi yerli yerinde olan…..]
Hikmet-i Hüda’dan sual olunmaz! ...
Arz ü semavatta bir noksanlık bulunmaz
Kul sabırsızdır, hemen olsun ister
İşin sonuna bakmaz, testisi dolsun ister
Musa gibi aceleci, Hızır’dan dostluk ister
EL VEDUD 48 [iyi kullarını seven ve sevilmeye biricik layık…]
Var etti yoktan bizi, sevmek için olsa gerek
Erenler muradına el Vedud’u bilse gerek
Dar etti münafıklar iki günlük dünyamızı
Uğruna mal ü mülkün, mahvettiler hülyamızı
Dar-ı Bekada ol lâin cezasın bulsa gerek
EL MECİD 49
[şanı yüce, kadri büyük]
Muazzamdır şanı büyüktür kadri
“Enel Hakk” diyenin her yerde kabri
Cürmü büyük olana “el Mecid” yeter
İnsanoğlu kendini derya zanneder
Deryaları ayıran, seni ihata eder
EL BAİS 50
[ölüleri diriltip, kabirlerinden çıkaran]
Bu dünya bir tarla ekmeğe bak sen
Al tohumun hasını dikmeğe bak sen
İşini yoluna koy, mevsim geçmeden
“Sur”la beraber hasat yapılır.
Sen bunu bilmez misen? .
MUKİM 51
[ ]
Muvazenesi bu terazinin kimin elinde?
Ulaşmıştır “Kün” emrinden bu güne.
Kılı kırk yaranın kılı kıpırdar mı?
İstemezse balığın tuzlu suda işi ne? !
Mukimin estetiği her karede görene!
Mart 2005
EŞ ŞEHİD 51
[ ]
Şahitliği Rabbimin çıkar aklımdan
Enaniyet hissi sarar şuuru
Haktan da her zaman dilerim şunu
İsterim tüm yarenler için de
“Düşürme bizi dara, düşman içinde”
EL HAKK 52
Hakiki varlık, daima Hakk
Allah Celle Celalehü’dür ancak
Kaim idi ezelden, daim kaim olacak
Kulu Muhammed(a.s.) şafi’m olacak
Nisan 2005
EL VEKİL 53
Vukela “Vekil’e” muhtaç değil mi?
Eksiklik eksik olmaz insandan
Kalbede, karnada ilaç değil mi?
İlaç: “hasbinallahi ve nimel vekil”
Lütfuyla her işim olur tam tekmil
Nisan 2005
EL KAVİYY 54
“Kaviyy” de kudretini anlatamam ki! ...
Anarım ancak okyanustan damlayı
Versen de bana bin dil, binlerce kalem
İsimden kurtulup, geçemem musemmaya
Yüreğim burkulur, naçarlıktan elem
Yine de azm ile sarılırım Esma’ya
EL METİN 55
[çok sağlam]
Mağlup edilemeyen galipsin Sen!
En üstün sıfatlara sahipsin Sen!
Tenzih ederiz Seni her türlü noksanlıktan
İklimlerden iklimlere seni tespih ederiz
Nice coğrafyalarda Hak davasın güderiz
Nisan-2005
EL VELİYY 56
[ dost ve yardım edici]
Vallahi dost bulan hazine bulur
Esas dostu bulan şaduman olur
Leylasını görmez mecnuna döner
İmanın tadından keremce yanar
Yaranı “Veliy” olan dostluğa kanar
Nisan-2005
EL HAMİD 57
[ancak kendisine şükredilmesi gereken]
Her zaman, her yerde, âlâ külli hal
Altında denizlerin, balıklarla beraber
Merkezinde uzayın meleklerle beraber
İsterim bir koro kurmak, ki tespih eder
Dilleri sonsuz, söylediği tek: “teşekkürler”
Nisan-2005
EL MUHSİ 58
[her şeyin sayısını bir bir bilen…]
Manzarada neler; vardı, var, var olacak
Ufağından büyüğüne haberdar olacak
Her an yeni oluşum; çok olay, çok durum
Sebebler, sonuçlar… pes eder dururum
İmdat ya Muhsi! Der kurtulurum
17/05/2005
EL MÜBDİU 59
[mahlukatı maddesiz ve örneksiz ilk baştan yaratan…]
Merak anahtarıdır ilim kilidinin
Üstüme vazife müşkülü dinin
“Big bang” mi olacak “kün” mü başlangıç
“Doğa” mı olacak, “Mübdiu” mu başlatan
“İlk gaye, son hedef neydi? ” derseniz
“Ulu peygamberim” derim şüphesiz
18-04-2005
EL MUİD 60
[yaratılmışları yok ettikten sonra tekrar yaratan]
Maksat hasıl oldumu güneş dürülür
Uzaklardan uzaklara sura üfürülür
İnsanlar sıra sıra, üryan çarnaçar
Dede torundan, ana oğlundan kaçar
Diriliştir rönesanstır hesap görülür
EL MUHYİ 61
[can bağışlayan, sağlık veren]
Mübarektir can, emanettir can
Uzvunu tamam kılıp içine koyan
Hayattır can, mesuliyettir can
Yaşıyorsam, yaşıyorsan, yaşatandır Sultan
İçimizdeyken can, edelim şükran! ...
EL MÜMİT 62
[canlı bir mahlûkun ölümünü yaratan…]
Madem ki öleceğiz er geç demeden
Ümitler bir bir sönecek, perde inecek
Mısralara ölümün ağır kokusu sinecek
İnenler inip, tren devam edecek
Teneşirden, tabuttan bu korku neden?
EL HAYY 63
[Diri canlı…]
Hayat; her şeye rağmen diri olmaktır
Azaların hakkın verip, şirkten beri olmaktır
Yaş yerini bulmadan, vade dolmadan
Yan gelip yatmak değil, Hakkın eri olmaktır
21 nisan 2005
EL KAYYUM 64
[gökleri,yeri ve her şeyi tutan]
Küre-i arzı, semavatı ve cümle kâinatı
Âsandır O’na tutmak dengi dengine
Yerleri ve gökleri yarattı altı günde
Yükseldi Arş’a böyle hitabı
Uzak değildir lakin seven kuluna
Mesafeler nedir ki mesafeyi koyana? ! ..
EL VACİD 65
[istediğini, istediği vakit bulan]
Vakitte sınır yok, randevuda da
Açılır tüm perdeler kalpten bir dua ile
Cevabı Cenaplarının gelir o anda
“İstediğini istediğinde bulan” buldurur
Dua da vuslata vesile olur.
EL MACİD 66
[bolluk ve cömertlik sahibi]
Misafirler gelir, gider; ikram devam eder
Az diyen de bulunur, şükür diyen de
Cömertlikte dengi yok, ihsan herkese yeter
İkramların kaynağı ne? Diyende
Düşün “El Macid”i kapılma derde.
EL VAHİD 67
[tek olan; zatında, işlerinde, hükümlerinde, ortağı ve dengi olmayan]
Vezirler olamaz, krala ortak
Askerleri pek çoktur, kral tek
Hükümde ortak olsa, olur keşme keş
İşler işlemez olur, tekleme olur
Dengi dahi düşünülse, düzen mahvolur
ES SAMED 68
[tüm ihtiyaçlar için, tek merci…]
Sana her şey muhtaç, sen hiçbir şeye
Adres Sensin hem ölü, hem diriye
Mühlet sonsuz sanır o münafıklar
Er geç tükenecek emanet kuvvet
Dönecek, diyecekler “affet ya Samet! ”
EL KADİR 69
[istediğini,istediği gibi yapmaya gücü yeten…]
Kalkınca avuçlarım semaya doğru
Alnımda secdeden birkaç toprak kalınca
Derim usulca: Ey Kadir-i Mutlak
İhlâs ver, azim ver Muhammed ümmetine
Ruz-i mahşerde şefaat Muhammed hürmetine(amin)
EL MUKTEDİR 70
[güçlü zayıf her şeyin üzerinde söz sahibi…]
Milletler vardı ve nice ülkeler
Ululanırlardı sırça saraylarında
Krallar, melikler ve melikeler
Ta arşa çıkardı şuh kahkahalar
“Eden ettiğiyle kalır” sandılar
Devam etti debdebe o ana kadar
İniverdi Hakk’ın sillesi nagehan
Ram oldu O’na o an; inanan, inanmayan.
29-04-2005
EL MUAHHİR 71
[tehir eden, erteleyen…]
Meyve yemek için sabretmek gerek
Ucuz değildir zafer kükremek gerek
Ahrete kalmaz elbet her hesap
Hayatta her yöne anında döner hesap.
Hikmet-i hüda gizlidir bilmediğinde
İsteğinin sonu şerdir, belki de
Rabbim reva görmüşse olur ilerde
Nisan 2005
EL EVVEL 72
[ilk olan,evveli olmayan evvel]
Eski zamanlarda ama çook eski
Vakit, nakit hatta ervah yok idi
Vardı o zaman, zamanı zaman kılan
Evvellerin evveli bilinmek diledi
lütfetti ruhundan Adem’e ruh üfledi.
Mayıs 2005
EL AHİR 73
[sonu olmayan…]
Ancak O’nun sonu yok: evvel ve ahir
Hak bildirmezse bilemem zahir
İnsan, eşya, zaman biter, yalnız “El Hasip” kalır
Ruy-i zeminden geriye yalnızca “hesap” kalır
04-05-2005
EL ZAHİR 74
[Gücü ve saltanatıyla aşikar olan]
Zümrüt tepeler ve mavi gökler
Arasındaki her şey şunu söyler:
“Hiçiz, hiçiz; yalnız O’nun gölgesiyiz
İsimlerinin tezahürüyüz, deriz Ya Zahir
Resulü örnek kıldı bize ol Mahir”
05-05-2005
EL BATIN 75
[Mahlûkatın nazarından gizli olan…]
Belirtisi bellidir, Zatı Batın’dır
Aşikârdır kalp gözüne, can gözüne
“Tesadüfün böylesi” diyen gafil sözü ne? !
Işık kâr etmez; yarasaya, âmâya
Nice âşık talip oldu o ışıkta yanmaya
EL VALİ 76
[mülkünü ve her şeyini tek başına idare eden…]
Vukuatı çok nefsim, “idare bende” diyor
Asla ıslah olup yola gelmiyor
Lakin “El Vali” gücenecek bir gün
İrade defterini dürecek bir gün
08-05-2005
EL MÜTEALİ 77
[noksanlıklardan arınmış ve yüce, aslına erişilmesi mümkün olmayan…]
Müracâtım,münacatım doğru mudur ey Rabbim! ..
Ürkerim, üstlerin üstü yine Sana gelirim.
“Tebarekellezi…” der avuç açarım
Esma’dan derdime derman seçerim.
Anlayabilmek tek tek, sezmek ne güzel
Lezzet alabilmek sonra, hepsinden ayrı ayrı
İliğine kadar iman, her hücreyle ikrarı.
18-06-2005
EL BERR 78
[iyilik ve ihsanı bol olan]
Başaklar altın sarısı, nazlı nazlı salınır
Ele geçince nimet, bedel nasıl yollanır?
Renk renk meyveler cennetten numunedir
Rahatsam her nefeste sebebi “Berr”dir.
EL TEVVAB 79
[tevbeleri kabul eden, günahları bağışlayan]
Tükenmişlerin, tükeneceklerin en son kapısı
Et-Tevvab’tır O, bilsin hepisi
Vardır her zaman, herkese orda bir ışık
Vur kapıyı, himmet dile gönlünü açıp
Artık elveda ey meclis-i lalü şarap
Bulasız siz de O’nu “Basra olmadan harap”
EL MÜNTAKİM 80
[suçluları adaletiyle hak ettikleri cezaya çarptıran]
Münasip ceza, münasip mükafat
Ümit; hem mazlum, hem zalim için
Nerede kaldı bu gün böyle adalet? !
Temelidir halbuki hem dünya, hem de dinin
Arşı bile titretti zulmü zalimin
Kırıldı dişler dişliler hak yiye yiye
İniltiler de koronun tek şarkısı oldu mu?
Mü’minler “Müntakim”der intikam alsın diye
15-05-2005
EL EHAD 81
[bir olan]
Ezelden ebede elbette tektir O
“Hüvel Ehad” ayetinde öyle diyor O
Aklın da kalbin de yolu birdir bir
Derler ki: en güzel nida “TEKBİR”
EL MUKADDİM 82
[ Arzu ettiğini öne alan, ileri geçiren]
Müsabıklar teker teker ilerler
Uzayan da olur kısalan da yarışta
Kimi zaman sıçrayan bir tavşan gibi
Arda kalır küçümserse rakibi
Devam gerektir devam; avama bakma aman!
Devası devamdır; davaya devam
İstikrarı mezun kıldı kaplumbağayı
Mütevekkil iyi hoş da; önce göster çabayı!
EL AFÜVV 83
[Affedici…)
Afüvv’ün affına sınır koyanlar
Fırsat tanımayıp nice nadime
Ümit bahçelerini de kıldı tarumar
Vazifen mi, senin araya girmek?
Varsa yoksa ateş, cennete de ipotek
14-06-2005
MALİKÜL MÜLK 85
Mezardaki nicelerden bir kişi
Akşam sabah dememişti
Leyl ü gün koştu dünya peşinden
İçinden neler geçirirdi ve de düşünden
Kalbi ile kafası ayrı yollarda
Üryan idi en başta, değişti son yıllarda.
Lüks bilinci artıyor, markaya tapıyordu
Mazi artık maziydi, saptıkça sapıyordu
Ümitler yerini ihtirasa bıraktı
Lakin zaman dolmuştu; mezara sürüklendi
Kabirlerden biri de onun nasibi idi
Mayıs 2005
EL RAUF 84
[Çok merhametli…]
“Rüya gibi” derler ya
Aşkı şefkati öyledir; sanki bir derya
Ulaşır en ücra gönül köşküne
Felah gelir dem be dem, artık hüznün işi ne? ! ...
ZÜLCELALİ VEL İKRAM 86
“Zül celali vel ikram” ismi azamdır derler
Ülfet olsa arada; ne gam kalır, ne keder
Lokman’ı neylesin gönlüm, vuslat gecikmesin
Cüda kılmasın fazla, şebb-i arus tez gelsin
Erenler erdi murada “Enel Hakk” dediler
“Ayrılık aşkın gıdasıdır” kavuşanlar bilmezler
Leyla’ya kavuşsaydı olur muydu muteber
İla nihaye Kays peşinden koşmazdı
Vücut aşkı olsaydı çöllerde dolaşmazdı
Eteğinden tutunup-marifet-aşmak onu
La mekana taşınmak, budur yolların sonu
İkram bazen Leyla, bazen kamil bir mürşit
Kalfalar değişik, meşrepler binbir çeşit
Romantizmle başlanır, şiir de bir vasıta
Arkana bakma asla eteğinden tutarlar
Miraca çıkarcasına çık, bak önünde neler var! ...
25-05-2005
EL MUKSİT 87
[Bütün işleri uygun,yerli yerinde yapan…]
Münasipse maksada, bütün işler güzeldir
Uygun olsa tek bana başkaları gücenir
Kurcalayan yok mudur? Fitne tohumu eken? (!)
Serzenişte bulunur üstelik suçlu iken.
İlla ki “ben ben” deme, intizamı seyreyle
Tamamla eksikleri, sen de bir mum yak hele! ...
28-05-2005
EL CAMİ 88
[İstediğini istediği zaman istediği yerde toplayan]
Cümle cihandaki canları, cemedince Canların Canı
Arama artık afakta akşamın o anını
Melüldün, mahzundun, meleklerce masumdun
İrade-i ilahiden ilham, icmaya icbar oldun
EL GANİYY 89
[pek zengin]
Gelir gani gani güzellikler Ganiyy’den
Azar, azdıkça azgınlar, atar aliden
Nimetler nereden, nasıl? Nadanlık niçin?
İnsan isen irdelersin, insanlık için.
Yürü yavaş yavaş, yalvar yaradanına
“Ya yücelerin yücesi, yardım yarama! ”
02-04-haziran-2005
EL MUGNİ 90
[kullarından istediğini zengin eden…]
Mütevekkil mukaddere, mukabil mutluluğa
Uymaz, uğraşmadan uyuyan uyurgezere
Gafil garezlenir gayretliye, gazanfere
Nakaratı: “neyleyeyim, naçarım”dır nekbetin
İsterse ilerletir-inanmazsın-işte illetin
EL MANİ 91
[Helak sebeblerini defeden]
Muhammed aleyhisselam ölüm mağarasında
Arkadaşı Ebu Bekir vardı yanında
“Neyleyelim “diyorlardı; çaresiz, ürpertili
İşitti mani oldu, Mani’nin eli
07-06-2005
ED DAR 92
[zarar, elem verici şeyleri yaradan]
Daralır ruhum darağaçlarından davet
Arar bulurum yinede darlarda Dâr’ı
Rabbimden gelmişse lütuftur her musibet
Resul de çekmedi mi nice ah ü zârı?
EN NAFİ 93
[yararlı şeyleri, nimetleri yaratan]
Nimetleri herkese gönderendir en-Nafi
Ağzına kadar gelir yuvadaki yavrunun
Fışkırır vakti gelince süt miktar-ı kafi
İhsandır damla damla İfade-i İlahi
09-06-2005
EN NUR 94
Nurundan bizi, mahrum kılma ya Rabbi!
Ulaşsın her çehreye, yansıtsın nurun
Ruhumuz da nurlansın, nur içinde boğulsun (amin)
09-06-2005
EL HADİ 95
[Hidayete erdiren…]
Hasta hekimini nasıl ararsa
Ara sen de öyle izanın varsa
Derman arayanda doğru yol için
“İhdi nasratel müstakim” dir ilacın
11-06 2005
EL BEDİ 96
[Benzeri olmayan, hayret verici alemleri icad eden, yoktan var eden… Örnek:çehre, sima, parmak izi]
Binbir çeşit şaheser, malzeme aynı
El, ayak, yüz aynı; insan aynı mı?
Diğerleri ve sen ve ben; fark nereden
İki değil hiçbiri; farkı Bedi’den
Dua: ya Badiassemavati vel ard.
EL BAKİ 97
[Varlığının sonu olmayan…]
Biir bir gitmekte gelenler, çaresiz
Anlaşılsa derdi: bugün ben, yarın siz
Kim kalmış ki; evliyadan, enbiyadan
İlelebet yalnız O, ancak O’dur Baki kalan
16-06-2005
EL VARİS 98
[varlığı ve saltanatı sonsuz olan]
Vakit dolup mülkün sonu gelince
Ancak O’dur kalan, bunu bilince
Rehgüzardır dünya sana bir anlık.
İstemezsin mola dahi vermeyi
Saltanatı sonsuza, varmak ne iyi! ...
20-06-2005
ER REŞİD 99
[kullarına doğru yolu gösteren, bütün işleri takdirine göre yürütüp dosdoğru ve bir hikmete göre sonuçlandıran…]
Ruhum rekat rekat erer rüştüne
Engeller nefsim ve emel-i tulû.
Şükürler ki mail oldum ismine.
İsimlerde harf harf hikmetini aradım
Dosdoğru bir elif olmak artık muradım.
21-06-2005
ES SABUR 100
[sabrı çok olan, çok sabreden]
Sabrından sabır verdin ya Sabur
Aşamazdım, yaşamazdım, öle yazdım
Bir fırsat daha verdin, esmayı yazdım
Islah için zalime, rûyet için mü’mine
Rabbimden mühlet; sabırsa bir hazine
22-06-2005
Kayıt Tarihi : 15.4.2007 22:19:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Hüseyin Buluş](https://www.antoloji.com/i/siir/2007/04/15/esma-ul-husna-7.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!