Bir sır dolaştı alayı,
Telli gelin Hüsna'ya kaçtı.'
Dudakları seğirdi Osman dedenin.
'Bir parmak bal almadan,
Helal etmem onu yabanın itine'
Diye gürledi.
' Tez ola atlar çıksın yola'
Köyün yağız, serdengeçti yiğitleri,
Döküldüler yola.
Esma ile Hüsna'yı buldular,
Bir mağara kovuğunda.
Telli gelin el vermedi, can verdi.
Hüsna'nın koynunda.
Kan kana karıştı,
Koçyiğitler bir birine bakıştı.
İtler ürleşti, Kadılar birleşti.
Avludaki taşlıkta, at nalları tıkırdadı.
Geçti, dizildi, dört atlı,
Tek silahları sevgi olan,
Esma ile Hüsna'yı serdiler avluya.
İki pala bıyıklı serdengeçti yiğit! !
Karga ile çakal avladıkları,
Beylik Tüfekleriyle bu kez,
Namus avlamışlardı.
İlk yiğit gürledi; ' A ha! !
Baba namusu temizledim'
İkinci yiğit; ' baş nere kesilirse kan ora akar'
Hüsmen ağa son kez fokurdattı nargileyi.
Derin bir nefesle verdi.
Hüküm yerine gelmişti.
Göz çanakları kızardı.
İçine aktı tek tek,
Son kez baktı telli geline.
Ak duvak üstüne alla yazdılar, alın yazısını.
Kendi elleriyle gömdü telli gelini.
Yıl on beşe yeni gelmişti.
Zaman rüzgarına kapılıp yıllar uçuştu.
Baba Hüsmen, Esma'nın mezarına baş koydu.
Sarı ovanın en güzel kızı.
Bir yaz günü toprağa sızdı.
Nurhan Göktürk
(1985 /Konya)
Kayıt Tarihi : 28.2.2003 23:29:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!