Benim İstanbul'um farklı sizinkinden,
Denize kıyısı yok ama gökyüzü var en
siyahından.
Ağaçlar yeşil değil.
Koyu kahve dalları uzanmış biçimsizce...
Kediler boylu boyunca uzanmıyor sokaklarda.
Cesedim hâlâ arıyor ruhunun âlemini,
O âlem ki boşa çıkarıyor âlimin kalemini.
Ceketim ağır geliyor omuzlarıma,
O ceket ki ağlatıyor her gece bu şehrin emirini.
Ellerim diyorum ellerim toz, toprak, kum...
İstanbul'u hapsettim vapur demirlerinin ardına,
Güneşli günleri tükettim yağmurlu gecelerin karanlığında.
Ve nihayet kaybettim mavi bisikletimi hırsız bir çingenenin hatırasında...
Puslu demirlerin ve tuzlu denizlerin ortasına koydum uslu çocukluğumu.
Şimdi ben o çingeneyim yalın ayak dans eden pis sokaklarda...
Ağaçların kuşsuz kaldığı kışda karsız kalan dağlar gibiyiz artık.
Hayatta olmanın yorgunluğu var üzerimizde.
Sonsuz bir susuzlukta kaldık.
Ümit etmek ve umut etmek sözlükte anlamları farklı, özlükte ise yalnızlıkları aynı iki kelime bize.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!