Bir oyuncak araba ile gerçek bir araba; dış görünüşüyle büyüklük, küçüklük, kısalık, uzunluk; cüsseli olmak, ufak olmak gibi kendileri yansımalı eşleşmesini hemen ele verirler.
İki bina da aynı dış görünüşleriyle, çeşitli yönleriyle, renklerine varana değin; ışığı daha parlak yansıtmalarına değin, çeşitli eşleştirmenin kıyaslanmasına tabii olacaktır. İç yapısının da eşleştirmesi olur. Bir binanın içine, bir odaya girdiğinizde; oda içinde eşyalar farklı yoğunlukta ve farklı şekilde düzenlenmiştir. Söz gelimi; sağınızda üç sandalye varken, solunuzda bir sandalye bulunması şeklinde düzenlenmiş olabilir.
Yine önünüzde bir kanepe, bir masa vardır. Böylece oda içi alan yoğunluğu da, sizin eşleşen algılarla mekanı öğrenme ve tanımanız olacaktır. Odaya bir daha girdiğinizde,sizdeki bu yansıma algıyla, sağınızda neden bir sandalye bulunduğunu ve solunuzda olması gereken bir sandalyenin neden yok olduğunu sorabilirsiniz.
Mekanın içi her yana eşit yoğunluk dağılım yapılmış, aynı nesne ve aynı frekans tonlar da mekana yayılmış da, olabilirler. Bunlar sizin yansımalı eşleştirmeyle bilmenizi ve eşleyen öğrenmenizi etkilemezler.
Deneylerin sınırlı sayıda olması ve deneylerin bilinir olanları sınar, olmaları; bir açmaz değildir. Aksine siz ihtiyacınız olanı denersiniz. Denemeler bir giriştirme işidir. İçten yanmalı düzeneği dener olmanız, bugün otomobil kullanımınızı sağlamışsa, insanlığın bir şeyleri biliyor olmasına bu yeterli bir anlamalı kanıttır. İhtiyacını duymadığınızı zaten deneme gereği hissetmezsiniz bile.
İlk insan üretimi bilmediğinden; enerjiyi ve enerjinin dönüşümlerini de bilmediğinden; bir enerjiyi diğer bir enerjiye dönüştürmenin gereğini de duyamamıştırlar. Ve onun deneyini de kurgulayamamıştırlar. Sınırlı olan deneyler de, çevre ile sınırlıdır. Deneyler, ihtiyaç alanınıza girip; girmesi ile sınırlıdırlar.
Bigbengin başlangıcından önce deneyler olam olacak la ve potansiyel olacak la sınırsızdır. Evren başlangıç koşulu bir kez girişmeye başladığı zaman sınırlanma da başlamıştır. Artık sınırlanma evrensel ölçeğin yer zaman konumuna bağlı olacak la ve özel bağıntılı bir sınırlı girişmelerin süreci olmuştur.
Bir olgu ve olay, ya da organik kimyasal girişme veya iklimi olaylar, sizin Dünya üzerinde, iç durum olarak magmaya yakın veya uzak oluşunuzla, dışta ekvatora ya da kutuplara yakın ya da uzak oluşunuzla da eşleşir. Yine bulunduğunuz alanın yüksekte olması, düzlükte olması, engebelik gibi bir yığın girişenli faktörleri ile de bu gibi girişmeleri ve deneyi sınırlanmıştır.
Bu sınırlanmalarla hem çeşitlilik artmış, yani deney ve girişmelerin sayısı artmış. Hem de sürekli olanın hep aynı şeyi tekrar eder olmasının biteviyeliği, sınırlanan çevre ile girişen bir sınırlanma sayısı ve sınırlanan bir olgular ve olaylar oluşturma sayısı ile bir tek düze olma durumun sürekliliği, önlenir olmuştur.
Evrende ya da Dünyamızda veya çevremizdeki olaylardaki, çok karmaşık yapıların her biri, onlarca; binlerce girişmelerin, aşama aşama farklı girişilmesinin bir ürünüdürler. Deneyler, bir ilişkiler girişimi olacaktan da belirmektedirler. Biz olguların şimdiki haline bakacaktan; 'şöyle olmasaydı, şu olmazdı', diyebilmekteyiz!
Örneğin, sodyumun davranışı başka, klorun davranışı başkadır. İkisinin birleşik girişimi olan tuzun girişimi de, bam başkadır. Bundan on bin yıl önceki insanlar, sodyumu, kloru ve tuzu, diyelim ki sadece fiziki olacak la tanısınlar.
Yani, sodyumun suda patlayıcılığını, klorun gazının insanı zehirlemesini sadece teksek biliyor olsunlar. Sodyum ve klora değin ikilinin hiç bir bileşik girişmelerini bilmeden, sadece fiziksel görünüş özellikti olarak, tanıyor olsunlar.
Bu insanların tuzu; sodyum ve klorun girişen bir bileşik olacak la kıyaslanması akıllarına bile gelmeyecektir. Gelse bile tuzun davranışını, sodyum da ya da klor da görmeleri olanaksızdır. Bu yüzdendir ki sodyum ve klorun kendi özellikleri olan girişmelerini tuz olarak hiç bir vakit düşünemeyecekleri gibi tuzun özelliklerini de bunların her birinde göremeyeceklerinden, tuzu çok özel bir tasarımın planlanması olacaktan, değerlendireceklerdi.
Mesele şudur; şeyler, hiçbir çevresel şartlarını taşımayan, özel bir tasarımın isteğiyle bir araya getirdiği bilinçli bir işlev durum mudurlar? Yoksa şartları olan durumlar için, karşılıklı etkileşmeleriyle (diyalektik) ve yansımaların aşama aşama, kademeleşerek ortaya çıkan; her aşamanın kendi özelliklerini bir arada giriştiren, tutum işlev eşilmesi midirler?
Yani şeyler çevrede var olan belirmiş olan durumların girişme kullanımı mıdırlar? Veya tuza bakıp, tuzun özelliklerinin sodyumda ve klorda olamayacağı yanılsamasını belirterek, tuzun özel bir planlayıcısı, özel bir tasarımcı yaratıcısı mı var, diyeceğiz?
Elbet bir yaratıcı vardı. Yaratıcı 'giriştirmeyi' dilemişti! Tasarım girişmeyle ortaya dökülüyor idi. Ama olaylar yaşanmadan önce öznel tasarımı yoktu gibi. Tasarım ve planlanmadan var olan ilişkilerin yansıyan girişmelerini algılamak, olgu ve olayları bize, tasarımlı ve inanılmaz gibi gelmektedir.
Zaten biz de önce ilişkilerin yansıyan girişmelerini anlar, algılar; bunların tasarı ve planını yaparız. Zaten olgu ve olaylar sizde, Yüce Tanrı'nın yokluğunu düşündüğünüz kadarla da varlığını da düşündürmesi gerekir. Olumsa olacaktan, bunlar olasıdırlar. Burası inancın alanıdır.
Sonrada buna uygun eğilimlerle olgu ve olayları, etken öznenin katkısıyla, kısmen planlarız. Tasarım Yüce Tanrı'nın varlığı anlamına gelmemeli. Tasarımsızlıkta Yüce Tanrı'nın yokluğu anlamına gelmemelidir.
Biz bugüne değin kendi insancı vehimlerimizi Tanrı kavramının anlamlanmasına delil oluş yapmışız! Bütün yanılgı ve çatışmalar da buradan çıkmaktadır. Oysa Yüce Tanrı kavramımız; oluşturulmuş, ikmal edilmiş bir tanımlama ve anlama değildir. Bizlerce, zaman zemin düzey ve düzlemine göre Yüce Tanrı anlamalı mantıktı anlayışımız olacak şekilde geliştirilecektir.
Evet var olan ve envanterleri yaratan güç, 'girişmelerinin' kendisiydi. Her bir girişme de yol açacağı sonraki yeni girişmeleri, ya da tasarım olacak algılanma tezahürleri, bilememektedir.
Bizler doğada yaratıcı bir tasarımın olduğuna ve şeylerin (özdeğin) kendi içrekti, özdek olma özellikleri olan yansımalarıyla ve çevresel etkilerin de seçiciliğiyle girişen bir açınımlanmanın kesikli sürekliliği olduğu etkisini, hep göz önüne almalıyız. Aslında her iki Yaradancı ve evrim olasılığın beliren seyrine de kuşku ile bakmalıyız. Çünkü her tasarım, sonradan, aşamalanmış girişmeleri de içerirler. Tamam oluş yoktur. Olma kapsamında da çok yönlü kavrayış esastır.
Sürecek
Bayram KayaKayıt Tarihi : 6.2.2011 19:24:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

TÜM YORUMLAR (1)